Çocukluğumuzun şehirleri, kimselere hesap vermediğimiz yerlerdir. Kral bizizdir. Her şey bize göre ve istediğimiz gibidir. Kayısı ağacının havalar biraz ısındığında bahar sanıp erkenden çiçek açması gibi, bu şehrin insanları da sıcaklık gördüğünde çabuk kanar.
Arslan’a göre AK Parti, bugün doğru bir zeminde değil; “kutsal” sayılan halk iradesinin gasp edilmesi, Kürtlerin oyunun yok sayılarak belediyelere kayyum atanması, sabah akşam kendi dağlarının bombalanması, çözümün daha fazla terörist öldürmekte aranması, hep bu yanlış zeminin tezahürleri.
Muhaliflere bakınca iflah olmaz insanlar, kalbi kurumuş, dili çatallaşmış bir kitle gören, onlardan, “Türkiye’de ekmeğini yiyip vatanına düşmanlık besleyen, sefasını sürüp insanını sevmeyen bir kesim” diye bahseden bir iktidarın muhaliflerin hakkını, hukukunu korumak için sahici bir reform yapması mümkün mü?
12 Eylül darbesine giden yolda önemli cinayetlerden biriydi Doğan Öz’ün öldürülmesi. Savcı Öz, darbeye gidişi görmüş, Başbakan Bülent Ecevit’e bir rapor yazmıştı. Rapordan satırlar: “...ilk bakışta can ve mal güvenliğini tehdit eder gibi görünen şiddet olayları ‘anarşik eylemler’ olarak nitelenecek kadar basit değildir...