Ana SayfaManşetANALİZ: İktidarın Libya’daki yeni partneri ve iktidar gazetecisi olmanın zorlukları

ANALİZ: İktidarın Libya’daki yeni partneri ve iktidar gazetecisi olmanın zorlukları

Türkiye’de basın her zaman devletten-iktidarlardan istikamet aldı. Fakat bu açıdan, istikametin sıklıkla değişmediği askeri vesayet dönemi medyasının işi, istikametin ikide bir değiştiği günümüzün iktidar medyasından çok daha kolaydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aniden Libya’da “üst akıl”la çalışma talimatı verdi, bakalım “üst akıl”ı yıllardır gömen iktidar medyası bu yeni görev karşısında ne yapacak?

Türkiye’de medya her zaman toplumdan ziyade devlete (iktidarlara) yakın oldu. Bu varoluşsal problem, demokratik bir ülkede medyanın kendisi için biçtiği temel görevin Türkiye’de tersyüz edilmesi sonucunu doğurdu.

Demokratik bir ülkede medyanın temel görevi, toplumsal talepleri yönetenlere (devlete, iktidarlara) iletmede media’lık etmektir (media: ortam). Buna karşılık Türkiye’de medya kendisini tam tersine devletin, iktidarların toplum için belirlediği “doğru”ları topluma zerk etmekle vazifeli görür. Toplumu, devletin-iktidarın “doğru”ları yönünde eğitmek ve ikna etmek Türkiye’de medyanın asli görevidir.

Yukarıda da dediğimiz gibi medyanın bu temel karakteri, değişen dönemlerde hep değişmeyen olarak kaldı.

Medya mesela tek parti döneminde tek parti şeflerinden, askeri vesayet yıllarında askerlerden aldığı istikamet üzre yürüdü. Günümüzde ise nasıl yürüdüğü meydanda. Belki tek fark eski dönemlerde istikamet alınan makamda oturanların sayısının birden fazla olmasıdır.

Taşıdığı ahlakî yük bir yana, böyle bir gazeteciliğin sayısız da zorluğu var. Her şeyden önce, kendisinden istikamet alınan makamın hoşuna gitmeyecek bir şey yapmamak için sürekli tetikte olmak gerekiyor.

İktidar medyasının işi, vesayet medyasından daha zor

Bir başka zorluk, iktidarların değişen tutumlarına sürekli olarak uyum sağlama çabasının, gazeteciler için en temel nitelik olan güvenilirliği yerle bir etme riski. Bu ölçü açısından, şimdiki iktidar gazetecilerinin işi, askeri vesayet gazetecilerine kıyasla çok daha zor.

Bu söylediğimizi bir metafor üzerinden göstermeye çalışalım ve askeri vesayet dönemi medyası ile şimdiki “havuz” medyasını partnerleriyle, yani askerlerle ve mevcut iktidarla dans eden iki dansçı gibi düşünelim…

“Partner”ler açısından baktığımızda, askeri vesayet medyasının zorluğunun çok daha az olduğu açık: Çünkü askerler, partneri gazetecilerle dans ederken onların hangi figürleri kullanacaklarını önceden ilan ediyorlar ve bunları katı bir biçimde uyguluyorlardı. Mesela diyorlardı ki, komünizme geçit yok, bölücülüğe geçit yok, irticaya geçit yok! Basit, anlaşılır, kesin figürler! Ve kolay kolay değişmiyor. Dolayısıyla, partneri olan medya ikide bir güç durumda kalmıyor, devletle (askerlerle) dansını otomatiğe bağlanmış gibi sürdürebiliyor, böylece “tutarlı” bir yayın çizgisine sahipmiş izlenimi yaratabiliyordu.

Oysa günümüz medyasının işi ne kadar zor! Onun partneri siyasetçiler olduğu için, dans sırasında ikide bir değişen “figür”ler karşısında zor durumda kalıyor; aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık vaziyeti hâsıl oluyor.

Erdoğan’ın yeni talimatı: Libya’da “üst akıl”la çalışılacak

İşaret fişeği 10 gün önce atılan ve dün açıkça ilan edilen yeni Libya politikası, dans partneri iktidardaki siyasetçiler olan gazetecilerin yukarıda anlattığımız güçlüklerini anlamak için iyi bir örnek teşkil ediyor.

On gün önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan Trump’la yaptığı telefon konuşmasından birkaç saat sonra TRT’nin canlı yayınında, görüşmenin Libya ile ilgili olarak Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir dönemi başlatabileceğini söyledi.

Bu sinyal nedense basında hak ettiği ilgiyi görmedi, neredeyse “ademe mahkûm edilmiş” gibi oldu. Serbestiyet’te o açıklamanın önemini ele aldığımız analize şuradan ulaşabilirsiniz: https://serbestiyet.com/haberler/gundem/haber-analizerdoganin-trt-mulakati-libyada-rusyaya-karsi-turkiye-abd-ittifaki-mi-35233/

Bunda belki de, bu sözlerin Rusya’yı ve Putin’i kızdırabileceği düşüncesinin rolü vardı. Ne de olsa basınımızın kahir ekseriyeti, ABD’ye değil Rusya’ya sempatiyle bakıyordu.

Fakat dün (18 Haziran) Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu son noktayı koydu ve “Sayın Cumhurbaşkanımız Libya konusunda bize ABD’lilerle çalışma talimatı verdi” dedi.

Zorluğu görebiliyor musunuz? İktidarın isteği doğrultusunda yıllardır bizi bölmek ve parçalamak isteyen, bekamıza kast eden “üst akıl”ı yerden yere vuran iktidar basını şimdi bu değişen “figür” karşısında ne yapacak?

Bu soruya “Siz de amma naifsiniz, tabii ki ‘merhaba üst akıl, biz dostuz’ diyecekler ve yollarına devam edecekler” diye cevap verenler tamamen haklı!  

- Advertisment -