Türkiye’de yaşayan Suriyelilere karşı pompalanan nefret kampanyasının son örneği Adana İncirlik’te yaşandı. Bir fabrikada çalışan Suriyeli işçiler kendilerini sürekli olarak ırkçı sözlerle taciz eden birini patrona şikâyet edince topluca darp edildiler.
Kaotik bir havada geçen başkanlık münazarasında, Trump Biden’ı birçok konuda suçladı, 3 Kasım seçimlerinin meşruiyetini sorguladı, beyaz ırkçıları kınamadı ve “seçimleri kaybederseniz sonuçları kabul edecek misiniz?” sorusunu geçiştirdi. Bir ara ‘inşallah’ kelimesini sarf eden Biden, sürekli sözünün kesilmesine dayanamayıp Trump’a “kapa çeneni” dedi.
Boğaziçi’nde akademisyen, Kopenhag’da doktora adayı, İstanbul’da 25 yıllık esnaf… Son tweet’iyle bütün kalpleri kazandı: “İstanbullu Ermeniyim ve dükkânımın üstünde Ülkü Ocakları var. 25 senedir bir kere sıkıntı yaşamadım. Hadi başka duyara abicim hadi.”
Savaşın bahsi bile bağrımıza oturan öküz değilse hangi insanlığımızdan bahsedeceğiz? Susmamız da cenaze evinde taziyeye gelenlerin sessizliği gibi. Ne diyeceğimizi ne konuşacağımızı bilemeden sessizce oturuyoruz. (…) Dünya kocaman bir cenaze evi ve taziyeye gelen erkeklerin ayakları kokuyor. Nasıl topluca delirmeden devam edebiliyoruz, gerçekten çok ilginç bir adaptasyon ve uyum yeteneğimiz var. Bu kadarı fazla geliyor bazen.
Ankara’nın kesin yalanlamasına rağmen Suriye’den Karabağ’a savaşçı sevk edildiği iddiaları bitmek bilmiyor. Batı medyasında bu konuda peşpeşe haberler yayımlanıyor. İddiaların bir bölümünün bu amaçla eğitildiklerini söyleyen kişilerce doğrulanması haberleri önemli kılıyor.