Ana SayfaGÜNÜN YAZILARICHP, tarihindeki en büyük savrulmayı mı yaşıyor?

CHP, tarihindeki en büyük savrulmayı mı yaşıyor?

Kılıçdaroğlu, betonlaşmış, demokrasiden uzaklaşmış yapıyla uzun bir hesaplaşma arayışına girdi. Partinin kilit noktalarındaki tutucu devletçi isimler birer ikişer değişti. Eski zihniyetin hakimiyeti giderek azaldı. Kürt meselesi, diğer partilerle ittifaka yönelik yeni bir dil arayışı, muhafazakâr seçmene güven vermeye gayret eden birlikçi denemeler öne çıktı. Tabii Kılıçdaroğlu bir günde bu noktaya gelmedi. Tereddütleri, kararsızlıkları, cesaretsizlikleri…

Bülent Ecevit, 1960’lı yıllarda ‘Halkçılık’ sloganıyla siyaset alanına çıktığında, CHP’de Cumhuriyet’in kurucusu kuşaktan ağır toplar vardı. Başta İsmet İnönü olmak üzere Kemal Satır, Turhan Feyzioğlu, Nihat Erim ve daha niceleri. Bir devlet kurucusu parti olarak CHP’nin ne yöne gideceği, hangi siyaseti benimseyeceği ülkemizin geleceği açısından doğal olarak önemliydi. Büyük abiler Ecevit’e “Olmaz” diyorlardı.

Ecevit, genç bir ekiple, CHP’nin devlet partisi özelliğini yumuşatırken, partiyi halkçı bir aşıyla dinçleştirdi. Toplum mesajı aldı, askeri darbe koşullarında, darbeye karşı çıkan Ecevit ve ekibini birinci parti yaptı. O Ecevit, yeni çizginin bir sonucu olarak Erbakan’la da koalisyon kurdu. Muhafazakârlarla laikler arasındaki kutuplaşmaya son verecek uzlaşmanın arayışıydı bu. İşte bu denemenin üzerinden 50 yıl geçti.

50 yıllık arayış

50 yıl boyunca yapılan darbeler, militarist müdahaleler, CHP’yi ‘hiza’ya soktu. Devletçi otoriter zihniyet yeniden canlandı. Toplum bu geriye gidişi gördükçe CHP’den uzaklaştı. Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin genel başkanlığına geldiğinde Baykal yönetimindeki CHP tam anlamıyla bir Jakoben parti karakterindeydi. Kürtçe TV programına karşı çıkan, AB’ye uyum yasalarına itiraz eden, azınlık vakıflarına bir kısım hakların iade edilmesini ‘ihanet’ diye suçlayan, askeri bildirilere destek mesajları yayınlayanların partisiydi. Toplum ise yeni arayışlar içindeydi. CHP, yeni siyasetler geliştirmekte geç kalmıştı.

Kılıçdaroğlu, betonlaşmış, demokrasiden uzaklaşmış yapıyla uzun bir hesaplaşma arayışına girdi. Partinin kilit noktalarındaki tutucu devletçi isimler birer ikişer değişti. Eski zihniyetin hakimiyeti giderek azaldı. Kürt meselesi, diğer partilerle ittifaka yönelik yeni bir dil arayışı, muhafazakâr seçmene güven vermeye gayret eden birlikçi denemeler öne çıktı. Tabii Kılıçdaroğlu bir günde bu noktaya gelmedi. Tereddütleri, kararsızlıkları, cesaretsizlikleri…

Zaman zaman partiyi hareketsiz hale getirdi. Yeni adımlara bazı CHP’liler tepkili. Cumhuriyet gazetesinde dünkü yazısında Örsan Öymen bu tepkiyi bakın nasıl ifade ediyor: “Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin en kritik döneminde, tarihindeki en büyük savrulmayı yaşıyor.

Laiklik ilkesinden giderek uzaklaşan ve AKP’nin gölgesinde siyaset yapan CHP yönetimi, CHP’ye oy veren seçmenlerini karamsarlığa sürüklüyor, Türkiye için umut olacağına, Türkiye’yi ortaçağ karanlığına götüren sürecin bir parçası oluyor.”

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN

- Advertisment -