Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIEbrar Karakurt, Moskof ayazını unutur mu?

Ebrar Karakurt, Moskof ayazını unutur mu?

Bu hafta Rusya Kadın Voleybol Şampiyonası’na siyaset karıştı. Rusya’nın en eski kadın voleybol takımlarından Dinamo Moskova, yarıfinalde Ebrar Karakurt’un yıldız oyuncusu olduğu Locomotive Kaliningrad karşı 2-3 kaybetti. Fakat Dinamo oyuncuları yenilgiyi kabullenemedi. Önce Dinamo Moskova kaptanı Natalya Ebrar’a el hareketi çekti, ardından Dinamo CEO’su Elena Godiva Ebrar ve takım arkadaşlarının “eşcinsellik propagandası ve satanistlik” yaptıklarını söyledi. Varlığını Kremlin rejiminin istibdadına borçlu olan Elena Godiva nam-ı diğer Goncagül, yenilgiyi hazmedememiş, ağlayarak Kremlin’e ihbar mektubu yazmıştı. Eşcinsel hareketin terör örgütü kabul edildiği, eşcinsellerin 10 yıla kadar hapis cezasıyla yargılandığı Rusya’da gündem olan bu ihbar mektubu, Stalin döneminde eşcinsel olduğu iddiasıyla fişlenen ve sadece bu yüzden yargılanan 60 bin kişinin ve sosyal ölüme terk edilen eşcinsel yazarların, şairlerin yaşadıklarını hatırlatıyor.

“Korktuğumu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Hissettiğim tek şey utanç! Kırk yaşıma yaklaşırken, sevdiğim ülkemin bana verdiği tek kariyer imkanı hapishane mahkumluğu. Utanıyorum. Burada HİÇ KİMSEYİM ve HİÇBİR ŞEYİM. Korkunç bir yoksulluk içinde yaşıyorum, sosyal hayatım tiksinti uyandırıyor, siyasilerin bana duyduğu güven eksikliği (kimin aklına gelirdi!) çevremdeki insanları ürkütüyor, benimle konuşmak tehlikeli, burada kimsenin benim yazılarıma ihtiyacı yok. Ama gitmeme de izin vermiyorlar, burada yaşamama da izin vermiyorlar, ölmemi de önermiyorlar. BU HAYATI YAŞAMAKTAN BIKTIM VE DEVAM ETMEMİN BİR ANLAMI OLMADIĞINI GÖRÜYORUM, çünkü artık tüm bu iftiralara, yalanlara ve nefrete direnecek gücüm ve imkanım yok.  BENİ ABD’ye, Kansas’a GÖMÜN, MEZARIMA İSTEDİĞİNİZ TAŞI KOYUN, YETER Kİ ÜZERİNE “SONUNDA ÖZGÜR OLDU” YAZIN.”

41 yaşındaki eşcinsel şair Gennady Trifonov, kapana kısıldığı Sovyetler Rusyasını  bu sözlerle anlatmış, Amerika’da yaşayan arkadaşlarından yardım istemişti. Trifonov, Ekim Devrimi’nin ilk yıllarında eşcinsellere de özgürlük vadeden, fakat Stalin ile birlikte eşcinselliğin yeniden bir suç haline geldiği Sovyet rejimiyle 20 yaşında tanışmıştı. İstihbarat örgütü KGB, Trifonov’un eşcinsel olduğunu zorunlu askerliğini yaptığı sırada öğrenmiş, gözaltına alarak tanıdığı bütün eşcinsellerin listesini vermesi istemişti. Trifonov, baskılara boyun eğip bir isim listesi imzaladı mı bilinmiyor. Fakat KGB’nin baskısı o denli yoğundu ki Trifonov askerden döner dönmez intihar girişiminde bulunmuş, genç yaşında telafisi olmayan bir depresyona girmişti. Askerliğinin ardından genç şair, sadece ailesine ve yakın arkadaşlarına elden dağıttığı aşk temalı şiirler yazdı. Sovyetlerde eşcinsel aşkı konu edinen ilk şairlerden biriydi. Sovyet muhalifi yazarların, şairlerin eserlerini inceliyor, özellikle rejime muhaliflerin eşcinseller konusundaki önyargılarını eleştiriyor, muhalif aydınların eşcinsel hakları konusundaki sessizliğini kınıyordu. Hiçbir muhalif geride bırakılmamalıydı, eşcinseller dahil. Trifonov, 1976 yılında muhalif yazarların katıldığı bir toplantı çıkışında 3 KGB ajanı tarafından durduruldu, ölesiyle dövüldü. Bu sadece bir uyarıydı. Trifonov yazmaya devam etti. 3 ay sonra tutuklandı. Sovyetler rejimi, Trifonov’u eşcinsellik “suçunu” işlediği için 4 yıl hapse mahkum etmişti. İleri sürülen deliller yazdığı eşcinsel aşk şiirleri ve mektuplarıydı. Trifonov, Stalin döneminden miras kalan ve De-Stalinizasyon sırasında iptal edilmeyen nadir hükümlerden biri olan Ceza Kanunu m.121 doğrultusunda 4 seneliğine bir çalışma kampına gönderildi. Hem gardiyanların hem de eşcinselleri sevmeyen diğer mahkumların kötü muamelesine maruz kaldı.

Trifonov, 1980 yılında serbest bırakıldı. Artık hapiste değildi, fakat özgürlüğüne de kavuşamamıştı. Yazıları yayınlanmıyor, “eşcinsellik suçu” sabıkası nedeniyle işe giremiyordu. Yaşayan bir ölüye dönmüştü. Annesi dışında kimsesi yoktu. Sadece rejim değil, toplum da düşmanı kesilmişti. Annesiyle birlikte yaşadığı apartman dairesine imrenen iki kadın komşusu, ana oğlu daireden çıkartmak için Trifonov’a iftira atmış, üzerlerine durduk yere saldırdığını iddia etmişti. Eşcinsel şaire bu tür meselelerde iftira atmak kolaydı. Halihazırda zaten “mimliydi”. KGB her hareketini takip ediyor, her mektubunu okuyor, komşularından düzenli ihbar mektupları istiyordu. Trifonov’a atılan kara bir leke, iftira hiç tartışılmadan kabul edilebilirdi. Trifonov yeniden gözaltına alınmış, fakat bu sefer sadece eşcinsellik suçları değil, holiganlık gibi suçlardan da yargılanmaya başlamıştı. Mahkemelerin teknik ve yasal gözüken süreçleriyle Trifonov’un itibarı adım adım yok ediliyordu. Rejimin taktiği basitti. Trifonov sadece eşcinsellik suçlarıyla yargılansa uluslararası baskı artabilirdi. Bu yüzden adi suçlar ileri sürülüyor, teknik süreçler adım adım uygulanıyor, her bir dava belirli aralıklarla açılıyor, böylece hem yargılama aşaması anlaşılması zor kompleks bir sürece dönüşüyor hem de uluslararası ilgi azalıyordu. Hırsızlık, holiganlık, kamu düzenini bozma gibi suçlar genel ve muğlak tanımlarla uygulanıyor, eşcinsel olduğu için yargılandığı gerçeğinin üstü kapatılmaya çalışılıyordu.

Trifonov, yazdığı mektuplarla Amerika’daki Rus dostlarından yardım istemeye devam etti ve nihayetinde 1988 yılında ülkeyi terk etmeyi başardı. Yurtdışında uzun bir süre yaşadıktan ve eğitim verdikten sonra 2011’de Rusya’da hayatını kaybetti. Sovyetlerin yıkılmasının ardından büyük umutlarla vatanına dönen Gennady Trifonov, kendi vatanında özgür bir birey olarak gözlerini yumduğunda Sovyetler tarihi boyunca yaklaşık 60 bin kişinin hüküm giydiği “eşcinsellik suçu” artık yürürlükten kaldırılmıştı. Eşcinsellerin “Nazi” olmakla suçlandığı komplo davaları sona ermiş, diğer bütün rejim muhalifleriyle birlikte eşcinsellerin de yollandığı çalışma kampları kapatılmış, eskiden 5 kişi bir araya gelince hapse atılan eşcinseller diğer rejim muhalifleri gibi dernekler kurmaya başlamıştı.

Fakat bu özgürlük rüzgarı kısa sürmüştü. Eski bir KGB ajanı olan Putin, Sovyetleri aratmayacak bir rejimi adım adım inşa etmişti. Stalin dönemindeki gibi yine gazeteciler öldürülüyor, muhalifler çalışma kamplarına kapatılıyor, yazılar sansürleniyordu. Putin’in otoriter rejiminin en büyük “düşmanı” ise eşcinsellerdi. LGBTİ hareketi ve dernekleri, Putin rejimine göre Rusya’daki aile yapısını yok etmeye çalışan Batı ajanlarıydı. “Gerçek bir Rus’un” eşcinsel olmasının imkanı yoktu, bu nedenle eşcinseller kamusal alandan silinmeli, sindirilmeliydi. Putin’in özellikle Batı’ya karşı kurduğu dilin ana omurgasını oluşturan bu söylem yasalara da yansıdı.

Rusya Parlamentosu 2009 yılında hukuk devletinin korunması gibi kaygılarla reddettiği “eşcinsel propagandası yasağı” yasasını 2013 yılında kabul etti. Bu muğlak yasak her sene daha da genişletildi, kamusal alanda eşcinsel olduğunun ima edilmesi, gösterilmesini dahi kapsayacak şekilde uygulandı. Rejim mahkemelerine göre eşcinsel birinin kamusal alanda varlığı hapis cezasıyla çarptırılması gereken bir propagandaydı. 2023 yılında ise Rusya Anayasa Mahkemesi önce LGBTİ hareketini radikal bir hareket olarak tanımladı, Mart 2024’te ise terörist örgüt olduğuna hükmetti.

Rusya adım adım eşcinsellerin, eşcinsel haklarını kamusal alanda savunanların, hatta eşcinsellerin yoğun olarak gittiği barların işletmecilerinin banka hesaplarının dondurulduğu, terör örgütü üyeliğinden 10 yıl hapis cezasıyla yargılandığı bir ülkeye dönüşmüştü.


Polis bir eşcinsel hakları yürüyüşüne müdahale ediyor

Sovyetler yıkılmıştı, ama Gennady Trifonov gibi yaşayan ölüye dönüştürülen binlerce muhalifin mücadelesi de yerde kalmıştı. Eşcinseller sadece Putin’in otoriter rejiminin bir meşruiyet “gerekçesine” haline dönüşmemiş, Putin’in gözüne girmek isteyen yandaşların da yalakalık aracı olmuştu. Sporcular, gazeteciler, sanatçılar, siyasetçiler rakiplerinin eşcinsel olduğunu söylüyor, magazin dergileri Putin’in atanmamış ahlak bekçileri gibi muhalifleri, serbest düşünen aydınları, sanatçıları “satanistlik”, “ahlaksızlık”, “sapkın cinsel hayata düşkünlük”, “eşcinsellikle” özdeştiriyor, hem toplum nezdinde itibarlarını sıfırlamaya çalışıyor hem de Kremlin’e ihbar ediyordu. Sovyetlerin resmi yayın organı Pravda kapanmıştı, ama Moskova’nın yeni ve renkli tabloidleri rejim bekçiliği görevlerini şevkle yerine getiriyor, Kremlin’in resmi politikasının biraz olsun dışına çıkan herkesin önce itibarını sıfırlıyor, kamuoyu nezdindeki desteğini bitiriyordu. Ardından rejim devreye giriyor, farklı ve karışık suçlamalara dayanan davalar başlıyor, sonrasında da gözaltılar ve  çalışma kampı şeklindeki hapishanelerde geçen uzun yıllar…

Kremlin’in desteğini, muhafazakar Rus toplumunun da önemli bir kısmının alkışını alan bu sistematik nefret operasyonunun küçük bir fragmanının son kurbanı ise Türkiye’nin yakından takip ettiği ve çok sevdiği bir isim oldu: 24 yaşındaki Balıkesirli voleybolcu Ebrar Karakurt.

“Goncagül” önce ağladı, sonra fişledi

Türk milli takımının en başarılı oyuncularından Ebrar Karakurt, geçen sene İtalyan takımı Igor Gorgonzola’dan Rus takımı Locomotive Kaliningrad’a transfer oldu. Locomotive, 2018 yılında kurulan bir Rus kadın voleybol takımı. Fakat kurulduğu seneden itibaren Rus Kadın Voleybol Şampiyonası’nı ya birinci ya da ikinci olarak bitiriyor. Kaliningrad, Rusya’nın Sovyetlerin yıkılmasının ardından kıta Avrupası’nda Baltıklarda kalan tek toprak parçası. Avrupa’nın ortasında küçük bir Rus şehri.

Kaliningrad

Bu küçük Rus şehri, ülkenin en eski kadın voleybol takımlarından Dinamo Moskova’nın ayarlarını ilk günden itibaren bozdu, sık sık Moskova’yı yendi, iki kez şampiyon oldu. Son 10 senede 5 kez lig şampiyonu olan Dinamo, bu sene de yarıfinalde Kaliningrad’a karşı kaybetti. Ebrar Karakurt ise milli maçlarda olduğu yine Rus ligi maçlarında da en başarılı oyunculardan biri oldu. Ebrar vuruşlarıyla aldığı sayılarla şu anda ligin en başarılı oyuncusu. Hatta bu hafta Dinamo AkBars ile oynanan final serisinin son setinde Ebrar, 15 sayının 13’ünü tek başına aldı, bir maçta toplam 35 sayıya ulaştı.

Birçok voleybol yorumcusu, Ebrar’ın bütün duygularını oyuna katarak yoğun bir enerjiye dönüştürdüğünü ve odaklandığında kimsenin bu enerjiye set çekemediğini vurguluyor. Nitekim Dinamo Moskova’nın elendiği son yarıfinal serisinde de Ebrar Karakurt bütün enerjisiyle sahadaydı. Karakurt hem 28 ile maçın en çok sayı alan hem de Dinamo’nun elendiği maçın finalinde de sevincini en yoğun yaşayan oyuncu oldu.

Ebrar, takım arkadaşlarına ve taraftara koşarak, sevincini kükreyerek ve arkadaşlarına sarılarak kutladı. Elenmeyi hazmedemeyen Dinamo Moskova kaptanı Nataliya Goncharov ise Ebrar’a kameralar önünde el hareketi çekti.

Ebrar’ın cevabı ise akşam Instagram hesabından geldi: “Moskova bugün çok daha güzel. Ağlayacaksan oynamayalım Goncagül.”

Dinamo ise el hareketi için özür diledi. Fakat suçu Ebrar’a attı. Ebrar maç boyunca yüksek enerjisi ve tepkileriyle “Dinamo’nun kaptanını tahrik etmişti.” Fakat Dinamo konu kapamadı, hazımsızlığını Stalin dönemi muhbirlerini aratmayacak bir şekilde devam ettirdi.

Maçtan bir gün sonra Dinamo takımının CEO’su ve eski voleybolcu Elena Godina, Dinamo’nun resmi sitesinde anonim bir “ihbar” mektubu kaleme aldı. Godina, Ebrar Karakurt’un başrolde olduğu bu mektupta Kaliningrad takımını eşcinsellik ve satanistlik propagandası yapmakla suçluyor, eşcinsellik propagandasının suç olduğunu, LGBTİ hareketinin radikal bir örgüt olarak kabul edildiğini hatırlatıyor, Kremlin’in sopasını gösteriyordu. Yazının başlığı da taşıdığı amaca uygundu: “Artık tahammül edemiyoruz!”

Godina yazısına sadece Ebrar’ın final kutlamasında takım arkadaşını yanağından öptüğü, havaya kaldırdığı fotoğrafları koymamıştı. Ebrar’ın eski fotoğraflarını karıştırmış, takım arkadaşlarıyla birlikte verdiği Cadılar Bayramı partisi görüntülerini de paylaşmıştı. Godina’ya göre “satanist kıyafetler giyen bu kadınların çocuk büyütmesi korkunç bir şeydi!” Godina sadece “eşcinsellik propagandası” yapıldığını belirtmemiş, aynı zamanda Cadılar Bayramı kutladıkları için voleybol oyuncusu genç sporcuların anneliklerini de sorgulamıştı.

Godina ihbar mektubunun sonunu ise Ukrayna’nın işgaline kadar uzanan bir hamaset ve seferberlik çağrısıyla bitirmişti: “Ülkemde, Anavatanımdaki çok uluslu kültürümüze ve tarihimize hakaret edenlere karşıyım! Rus topraklarının ve halkının düşman bombardımanına maruz kaldığı, ülkenin en kaliteli insan kaynağının ellerinde silahlarla bizi savunduğu, doktorların, öğretmenlerin, rahiplerin, işçilerin ülkemizin yararı için çalıştığı bir zamanda – bu mu yaşanacaktı? Böyle bir şey asla olmayacak! Bunu evrensel olarak kınamalıyız.”

Godina her ne kadar mektubunu bütün dünyayı yarıfinal galibiyetini ve Cadılar Bayramı’nı kutlayan bir avuç genç sporcu kadını kınamaya çağırarak bitirse de, mektubun muhatabı ne büyük ihtimalle %99’u maçtaki kutlama görüntülerinden haberi olmayan Rus halkı ne de dünya kamuoyuydu.

Godina Rus televizyonlarına çıkarak milli takım performansını yorumlayan bir “Kremlin eliti”. Aynı zamanda ülkenin en prestijli voleybol takımının, bir başkent takımının CEO’su olarak bu sözlerin kim tarafından dikkate alınmasını istediğini çok iyi bilen biri. Godina, bu mektubu Kremlin’e “postalamıştı”. Ebrar Karakurt ve takım arkadaşlarının açıkça “eşcinsellik propagandası” suçlarını işlediğini ihbar etmiş, devleti müdahaleye çağırmıştı.

Rusya’da henüz bir senesi dolmamış Ebrar Karakurt halihazırda Rus medyasının odağında. Maalesef sadece attığı sayılarla değil. İki sene önce Türkiye’de Demet Akalın’dan Türkiye Voleybol Federasyonu’na herkesin “özel hayatını gündeme getirmeyin” diyerek arkasında durduğu Ebrar Karakurt, Rus kamuoyu açısından pek şanslı değil. Özellikle Moskova’daki spor medyası, sistematik bir şekilde Ebrar’ın özel hayatını, maçtaki tavırlarını gündeme getiriyor. Türkiye’de sadece birkaç gazetede, 10 bin takipçili Instagram sayfalarının gündeme getirdiği dedikodular spor sitelerinde uzun uzun haberlere, hedef gösterici “analizlere” dönüşebiliyor.


İddiaları teyitli haber gibi paylaşan, fotoğraf seçiminden kullanılan haber diline profesyonel bir itibarsızlaştırma haber başlığı: “Loko’lu bir voleybolcu gece kulübünde kavga etti. Sahneye çıktı ve şarkıcıdan mikrofonu aldı”

Ebrar Karakurt’un ismini Rus alfabesiyle aratınca, İstanbul’da bir gece kulübünde sahneye çıkıp şarkıcının elinden mikrofonu sert bir şekilde çektiğine dair iddialara sıklıkla rastlamak mümkün.

Kremlin’in gözüne girmeye çalışan, Kremlin ile dirsek temasından vazgeçemeyen Putin yandaşları için, Moskova’nın en prestijli takımını son zamanlarda sık sık yenilgiye uğratan Kaliningrad takımı ve bu takımın yeni yıldız oyuncusu Ebrar “stratejik” bir hedef. Hem kaybettikleri maçların konuşulmasını engelliyor ve böylece başarısız sportif performanslarının üzerini kapatıyorlar, hem de rejime olan bağlılıklarını gencecik bir Türk kadını üzerinden Kremlin’e haykırıyorlar. Kaliningrad’daki diğer Rus oyunculara saldırmak için takımdaki yabancı bir oyuncuyu aracı olarak kullanıyorlar.

Nitekim Ebrar’a Rusya’da sahip çıkanların, Godina’ya tepki gösterenlerin sayısının azlığına bakarsak, bu strateji “Kremlin yandaşları” için karlı bir yöntem olsa gerek. “Eşcinseller değil, gelecekte Dinamo aşırılık yanlısı radikal bir örgüt ilan edilecek” diyen gazeteci Evgeny Feldman gibi sürgün muhalifler dışında, Rus medyasında Godina ve Dinamo’ya tepki gösterenlerin sesi oldukça cılız. Ne tesadüf ki Rus medyasında Ebrar’a sahip çıkan nadir isimlerden biri, yine bir Türk voleybol antrenörüyle evlenen Rus antrenör Inessa Korkmaz: “Dinamo’nun söylemlerini hiç beğenmedim. Spordan çok uzaklaştılar. Lokomotiv oyuncularının kazandıkları maçı kutlamalarını eleştirmek çok abartılı görünüyor – her maçta böyle anlardan bolca var. Yine de onurlu bir şekilde kaybedebilmeniz gerekir. Elena Godina ve ben birlikte büyüdük. Anladığım kadarıyla o hepimizden daha açık sözlü ve daha cesur. Elena’nın felsefi altyapısı ve eğitimi var. Ama bunu kendi takdirine göre kullandı.”


Inessa Korkmaz aynı zamanda, Ebrar’ın takımı Locomotiv’in final seri maçlarını oynadığı Dinamo AkBars’ın genç takımının da antrenörlerinden

Moskofun ayazı geçer, ihbarcının utancı baki

Ebrar Karakurt’u ve takım arkadaşlarını hedef gösteren Elena Godina, yenilgiyi hazmedemeyip spora siyaseti karıştırdı ve sadece smaçların konuşulması gereken bir pistte Kremlin’in sopasını gösterdi. Evet, Sovyetler yıkıldı, devir değişti fakat Rusya’da “eşcinsellik propagandası” yaptığı iddia edilen bir kişinin terör örgütü üyeliğinden hapse girmesi, 10 sene ceza alması düşük bir olasılık değil. Artık Stalin yok, fakat Putin rejimi hukuk tekniği açısından detaylı, hukuk devleti ilkesi açısından muğlak yasalarla Stalin rejimini aratmayacak bir baskı ağır kurdu.

Sovyetlerden günümüz Rusyasına miras kalan tek şey ise istibdat rejimi değil. Bireyleri en özel alanlarında dahi tekinsiz hissettirecek, en yakın dostlarına, takım arkadaşlarına, ailesine dahi şüpheyle yaklaştıracak ve sosyal anlamda tecrit edecek “muhbirlik” kültürü de devam ediyor. İşte Elena Godina da Sovyetler dönemi Moskova’sında apartman dairesini kıskandıkları için eşcinsel şair Gennady Trifonov’u ihbar edip polisle iş birliği yapan komşularının izinden gidiyor.

Gennady Trifonov’un özgürlüğüne kavuşmak için “ölmeyi” dilediği çaresizliğinin üzerinden 40 sene geçti. Kimse Trifonov’u sadece eşcinsel olduğu için döven, çalışma kampına kapatan, fişleyen KGB ajanlarını, muhbir komşularının isimlerini hatırlamıyor. Stalin’in yasaları, emirleri silinip gitti, ismini karaladığı, fotoğraflardan sildirdiği kişiler yeniden hatırlandı, unutulmadı. Stalin’in ayazı ise unutulup gitti. Trifonov’un şiirleri hala okunuyor, eşcinsel olduğu için hapse atılan yönetmen Sergei Parajanov’un filmleri hala izleniyor.

Elena Godina veya Ebrar Karakurt’un tabiriyle nam-ı diğer “Goncagül” istediği kadar ağlasın, gözyaşlarını ihbar mektuplarına akıtsın, Ebrar’ın Instagram sayfasında sabahlasın. Zamanın akışı yine değişmeyecek. Bireyi baskılayan, hayattaki her sorunun cevabını bulduğunu iddia eden, yaşamın her alanını, en mahrem hususları bile nizama sokmaya çalışan o “büyük” fikirler kaybedecek.

Elena, komşularını fişleyen Sovyet muhbirleri gibi unutulup gidecek. Yanaştığı rejim güç kaybettiği anda hayata dair diyecek sözü kalmayacak.

Ebrar ise smaçlarını atacak, yenilgisini de zaferini de en yoğun, en sahici şekilde yaşayacak, kükremeye devam edecek.

Moskof’un kışı da geçecek, Ebrar Karakurt yediği Moskof ayazını da unutacak. Zira bu uzun soluklu hafıza maratonunu genellikle varlığını istibdat rejimlerinin akıntısına borçlu olanlar değil, akıntıya karşı direnme gücüne borçlu olanlar kazanıyor. Ebrar’ın attığı smaçlar sadece voleybol pistinde değil, tarihin akışında da Elenaları, Goncagülleri ağlatmaya devam edecek.

- Advertisment -