HDP, sosyalist solda yer alan parti ve gruplarla bir ittifak kurdu. “Emek ve Özgürlük İttifakı” adı verilen ittifak HDP, TİP (Türkiye İşçi Partisi), EMEP (Emek Partisi), TÖP (Toplumsal Özgürlük Partisi), EHP Emekçi Hareket Partisi ve SMF’den (Sosyalist Meclisler Federasyonu) oluşuyor. İttifak, geçen hafta sonu keskin bir “sol” dilin damga vurduğu toplantıyla kamuoyuna duyuruldu.
Siyasette ittifakları bazı hedefler gözeterek yaparsınız. Misal, ulaşamadığınız büyük toplumsal kesimlere ulaşmak istersiniz. İdeolojik bir dönüşümü daha geniş bir şekilde gerçekleştirmeyi planlarsınız. Seçimlerde oy havuzunuzu büyütmeyi amaçlarsınız. Hakkınızdaki menfi algıları değiştirmeyi ve müspet bir kimlik edinmeyi gaye edinirsiniz, vs.
Hülasa, başka parti veya örgütlerle, mevcut halinizden daha iyi bir hale geçmek ve siyasal pozisyonunuzu güçlendirmek için bir araya gelirsiniz. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın, bu bağlamda, sol parti ve örgütler için son derece anlamlı olduğuna kuşku yok. Çünkü bu sayede, belki de hayalini dahi kuramayacakları genişlikteki kitlelerle buluşma ve dahası onların siyasetlerini etkileme gücüne sahip olacaklar.
Peki, aynı şey HDP için söylenebilir mi? Sol için anlamlı olan ittifak, HDP için anlamlı mı? HDP, bu ittifaktan bir fayda görebilir mi? Benim bu sorulara net bir cevabım var: Hayır! Zira bu ittifakın, HDP’nin farklı toplumsal gruplarla temasını kuracak kanallar inşa edemeyeceğini, özgürlükçü bir ideolojik değişimden geçmesini kolaylaştıramayacağını, HDP’ye oy getirmeyeceğini ve HDP’ye dönük negatif önyargıların kırılmasını sağlayamayacağını düşünüyorum.
Hatta tam aksine, bütün bu mevzularda ittifakın HDP için zorlaştırıcı ve zararlı neticelere yol açma ihtimalini, kolaylaştırıcı ve yararlı bir işlev görme ihtimalinden çok daha yüksek buluyorum.
Solun aşırı temsili
HDP, ilk defa sol yapılarla bir ittifak içine girmiyor; geçmiş seçimlerde de tecrübe edilen ittifak HDP siyasetinde iki ciddi soruna yol açıyor.
İlki, solun aşırı temsilidir. Fiilen hiçbir ağırlığı olmayan parti ve örgütler, bu ittifakla siyasi güç elde ediyorlar. Toplum nezdinde bir karşılıkları olmayan ve bu nedenle kendi başlarına seçime girmeleri halinde esamileri okunmayacak yapılar, kudretli politik makamlara oturuyor.
Bu durum, seçmenler ile temsilcileri arasında bir yabancılaşmaya neden oluyor. Seçmen, bilmediği, tanımadığı ve siyasi fikirlerine vakıf olmadığı kişiler tarafından temsil edilmek durumunda kalıyor. Soldan gelen HDP vekilleri de, seçmenin talebinden ziyade, kendi ajandalarını takip ediyor. Bazen hassas konularda (mesela, Kürtlerin değer verdiği tarihi şahsiyetler hakkında) tabanın damarına basacak açıklamalarda bulunuyorlar.
HDP’lilerin oylarıyla seçilip başka bir partiye geçmek, bir başka sorun alanı; binbir zahmete katlanarak elde edilen kazanımların bu şekilde kolayca harcanması, tabanın sinir uçlarına dokunuyor. HDP’nin Diyarbakır’daki sivil toplum örgütleriyle buluşmasında, bazı katılımcılar HDP heyetine, lisan-ı münasiple, sol ile yapılan işbirliğinin “solun Kürtlere hâkimiyetine dönüşmemesi” ve “Kürtlerin emeğinin sola heba edilmemesi” yönünde tabanda yaygın olan bir rahatsızlığı dillendirdiler.
Seçen ile seçilen arasındaki gerçek bir temsili imkânsız kılan bu uzaklık, radikal demokrasi iddiasındaki bir parti için hoş bir durum olmasa gerek!
Türkiyelileşme: Doğru senaryo, yanlış aktör
İkincisi, sol ittifakların HDP siyasetine olumsuz etkide bulunmasıdır. Hâlihazırda HDP’nin politik doğrultusunun merkezinde “Türkiyelileşme/Türkiyelilik” kavramı yatıyor. Türkiyelileşme/Türkiyelilik siyaseti, ideolojik törpülenmeyi ve daha merkezi bir konum edinmeyi gerekli kılar. Çünkü eğer gaye, ülkenin bütün sorunlarına sahip çıkmak ve bunları her kesim ve grupla konuşabilecek bir siyasi parti inşası ise, HDP’nin bunu gerçekleştirmek için siyaseten daha olgun bir tavra bürünmesi zorunludur.
Oysa ittifak “bileşenleri”, HDP’nin Türkiyelileşme siyasetine hizmet etmiyor. Diyalog ve uzlaşma çabalarını öne çıkarmak yerine sert, yargılayıcı, kutuplaştırıcı, buyurgan ve intikamcı bir dile müracaat ediyorlar. İttifakın tanıtım toplantısında bileşen sözcülerinin yaptıkları konuşmalara bakınız; bu konuşmaların HDP hakkındaki kalıpların kırılmasına, HDP’nin bugüne kadar ünsiyet kuramadığı kesimlerle arasında köprüler kurulmasına ve HDP’nin Türkiyelileşmesine bir katkıda bulunduğu söylenebilir mi? Ezberlere ve sloganlara dayalı bir söylemin HDP’ye bir hayrı dokunur mu? Sekter bir sol dil, HDP’nin zeminini genişletir mi?
Siyaseti az biraz sağduyuyla takip edenler için, bu soruların cevapları bellidir. Temcit pilavı gibi, her seçimde seçmenlerin önüne konan bu sol ittifak, HDP’nin gücüne güç katmaz ama gücünden alp götürebilir.
Türkiyelileşme HDP için doğru bir senaryo; ancak doğru bir senaryo yanlış aktörlerle sahnelenmez, sahnelense de ortaya iyi bir temsil çıkmaz. Dolayıysa HDP’nin bu ittifak siyasetini gözden geçirmeye; bu modelin iyi bir model olup olmadığını, doğru aktörlerin seçilip seçilmediğini serinkanlı bir şekilde tartışmaya ihtiyacı var.