Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIİmamoğlu hadisesi

İmamoğlu hadisesi

İmamoğlu’nun yapıp ettiklerine bakınca gördüğüm kadarıyla, Olympos’ta yaşayanlardan adaylık için icazet almış olduğunu “varsaydığını” düşünüyorum. Yani İmamoğlu gereken temasları yapmış, “yürü” işaretini almış gibi görünüyor. En azından kendisi öyle görüyor.

Dünya Kupası, küreselleşme, yerel olanın kaderi ve saire hakkında yazmak niyetindeydim. Fas-Fransa maçı da bitsin diye bekliyordum…

…Ki…

İmamoğlu’nun mahkemesi neticelendi. Diğeri hakkında yazıp çizmek manasızlaştı. Gördüğüm tabloyu netleştireyim.

Öncelikle belirtmek gerekiyor ki, ben siyasetin sosyolojisi hakkında kafa yoran biriyim. Daha doğru bir deyişle, sosyal değişim hakkında kafa yoruyorum ve bu değişimin siyasetteki tezahürleri hakkında ahkâm keserek hayatımı kazandım bir süre. Buralarda yazıp çizmem de o sürecin bir neticesi.

Türkiye’nin mevcut sosyolojisinin birbiriyle hesaplaşmaktan başka bir derdi olmayan iki ana kampa bölündüğü malum. Bir taraf Erdoğan’ı koçbaşı olarak kullanarak fatih hareketini gerçekleştirmeye çalışıyor. Karşı tarafta ise iki ana muhalif damarın kristalize olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla mevzu topluma kalırsa Erdoğan’ın aday olacağını, karşısında da en az iki dişli aday bulacağını iddia ediyorum uzun süredir.

Toplumun olup bitenler karşısında beklenmeyecek kadar sessiz olmasını, “hesabı sandıkta görmek” konusundaki kararlılıkla açıklıyorum. Daha doğrusu, eğer ufukta sandık olmasaydı, yaşadığımız şu son bir yıl böyle yaşanmazdı zannımca. Ama ufukta sandık olması, “sandık ümidi” olması yüzünden böyle yaşadık, yaşıyoruz.

Yani toplum, mevzuun kendisine kaldığını, kalacağını varsayıyor. Haklı mı? Bilmemem. Bu tür işlere toplum denen faniler yığınının müdahil olmasına katlanamayacak olanların, yani Olympos’ta yaşayanların işlerine akıl ermez. Akla gelmeyecek şeyler yapabilirler. Sandığı bile göremeyebiliriz icabında.

Ancak…

İddialı olduğum alanın dışına çıkıp, iktidar oyununun dinamikleri hakkında klavye eskitecek olursam gördüklerimi özetleyeyim.

İmamoğlu’nun yapıp ettiklerine bakınca gördüğüm kadarıyla, Olympos’ta yaşayanlardan adaylık için icazet almış olduğunu “varsaydığını” düşünüyorum. Yani İmamoğlu gereken temasları yapmış, “yürü” işaretini almış gibi görünüyor. En azından kendisi öyle görüyor.

Böyle bakınca da hesap karışıyor. Ona birileri böyle işaretler vermişse, ne demeye böyle bir ceza kesildi?

Öncelikle işaret etmek gerekiyor ki, Olympos genellikle zannedildiğinden kalabalık. Orada birçok “oyuncu” var. Zaman zaman bir arada davransalar da, pekâlâ birbirlerine karşı hamleler de yapabiliyorlar. Orada bir takım oyuncular, “Erdoğan bu defa kamuoyundan gerekli desteği alamayacak” diye endişelendikleri için İmamoğlu’yla iş tutmuş olabilirler.

Yani?

Olympos’takiler, “ama biz İslamcıyız veya milliyetçiyiz veya ulusalcıyız, o halde şöyle bir adayla şöyle bir politika yürütmemiz elzemdir” türünden akıllar yürütmezler. Orası Olympos ve Olympos olarak kalmasından başka bir öncelik yok. İslamcılık, milliyetçilik, ulusalcılık veya demokratlık —veya aklınıza her ne geliyorsa o— biz faniler için.

İmamoğlu’nun mahkemesi olduğu gün Kılıçdaroğlu’nun Almanya’da işi ne?

Eh, aylardır her mecrada Kılıçdaroğlu’nun aday olmak gibi bir niyeti olmadığını iddia ediyorum. Adam “kendisine rağmen” adaylığa “itildi”. Öyle bir atmosfer yaratıldı ki, aday olmaması hem kendisinde hem de göstereceği adayda ciddi bir tahribata sebep olacak. Mevcut şartlarda o tahribat ihtimali ortadan kalktı mı? Kalktı. Eğer Kılıçdaroğlu tam da bugün Almanya’da olmayı seçtiyse, akıllıca bir tercih yapmış oldu. Birileri onu tam da bugün Almanya’ya yolladıysa…

İmamoğlu bir süredir giderek netleşen bir edayla, “ben aday olacağım, önümden çekilirseniz sizin lehinize, yoksa üstünüze basıp geçmek zorunda kalacağım” diyordu bana göre. Kılıçdaroğlu İmamoğlu’nun önünden “çekilmiş” oldu yani.

Buraya kadar söylediklerim, mahkemenin verdiği kararın apar topar onaylanmasına bağlı. Eğer birkaç hafta içinde ceza onaylanırsa, benim aylardır iddia edegeldiğim “proje” yanlışlanmış olur. Ama şimdilik iddia edegeldiğim şeylerden geri adım atmamı gerektirecek bir şey görünmüyor. Dolayısıyla hâlâ Erdoğan’ın adaylıktan çekilmeyeceğini, İmamoğlu’nun yanına muhtemelen Yavaş’ın —veya muadili bir başkasının— katılacağını düşünüyorum. Şunu da teslim etmem gerekiyor ki, sadece Erdoğan ve İmamoğlu’nun yarışacağı bir seçim ihtimali, düne kıyasla daha yükseldi.

Erdoğan’ın tahtını koruyabilmesi için —bu defa— bundan öncekinden biraz daha yüksek performans göstermesi gerekecek.

- Advertisment -