İstanbul’un Deprem Riski malum ve nüfusumuzun altıda birini doğrudan, tamamını dolaylı etkileyen 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinden sonra daha fazla konuşuluyor. Deprem maalesef bir gün olacak ve can ve mal kayıplarını azaltmak için önceden alacağımız her 1 TL’lik tedbir sonrasında en az 100 TL tasarruf sağlayacak. Elbette önlenen can kayıplarının değerine paha biçilemez.
İstanbul Valiliğine bağlı İstanbul Proje ve Koordinasyon Birimini (İPKB) (https://www.ipkb.gov.tr/) kurulduğu günden bu yana takip ediyorum ve çalışmalarını tam bir hayranlıkla izliyorum. Çalışmalarından çok şey öğrendiğim ve İstanbul’un deprem güvenliğine önemli katkılarda bulunan İPKB’de emeği geçen herkese teşekkür etmek bir borçtur.
Benzer şekilde İstanbul Büyükşehir Belediyesi de (https://depremzemin.ibb.istanbul/) önemli çalışmalar yapıyor. “Afet dirençli, deprem güvenli ve yaşanabilir İstanbul için” sloganıyla yapılan çalışmalar takdire şayan. İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından ortak yürütülecek “İstanbul İli Mevcut Bina Stokunun Hızlı Tarama Yöntemi İle İncelenmesi” sonuçlarını da merakla bekliyorum.
Azami gayret gösterilmekle birlikte, yürütülen çalışmalar maalesef İstanbul ölçeğinde yeterli olacağa benzemiyor. Hükümet, büyükşehir Belediyesi, İlçe Belediyeleri, Meslek Odaları ve ilgili tüm STK’lar tam bir koordinasyon içinde olası İstanbul depremine hazırlık yapmalı. Ben ise “özel” bir uyarıda bulunmak istiyorum.
Hastaneler, okullar ve belki okullarla birlikte değerlendirilebilecek yurtlar, konut binalarına göre çok daha emniyetli olmalı ve 2500 yılda bir olması beklenen depremlerde dahi ayakta kalıp hizmet verebilmeli. Deprem yönetmeliğine göre konut binalarının bina önem katsayısı 1 kabul edilirken saydığım binalar 1,5 kabul edilir ve bu da kabaca 1,5 kat daha fazla deprem kuvvetine göre tasarlanmaları gereğini gösterir.
6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinde hastanelerin önemi bir kez daha ortaya çıktı. Hastanelerle birlikte okullar da deprem gibi afetler sonrasında hem bir sığınaktır hem de eğitim mümkünse hiç durmamalı, şayet durduysa bir an evvel başlamalıdır. Toplumun afetlere karşı direnci ve etkilerin olabildiğince çabuk atlatılabilmesi için hastanelerin ve okulların kesintisiz faaliyeti son derece önemlidir.
Doktora tezim kapsamında betonarme okul binalarını çalışmış bir inşaat mühendisi olarak endişeli olduğumu ve 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinde özellikle hastanelerin, hele ki özel hastanelerin iyi bir sınav vermediğini söyleyebilirim. Evet uyarmak istediğim konu “özel kurumlar açısından deprem güvenliği” ve tüm “özel kurumlar” içinde “özel hastaneler”, “özel okullar” ve “özel yurtlar” ne kadar güvenli sorusunun yüksek sesle sorulması gerekliliğidir.
İnşaat Mühendisleri Odası “Kamuoyu için Bilgi Notu: Afetler, Riskler, Önlemler…” başlıklı 18 sayfalık bir çalışma yayınladı (https://www.imo.org.tr/TR,147498/kamuoyu-icin-bilgi-notu–afetler-riskler-onlemler.html). Bilgi Notu umarım herkes tarafından okunur. İçeriği kıymetli, tecrübe ve emek ürünü bilgi notu afetleri, risklerini ve alınması gereken önlemleri anlamak için başvurulması gereken bir kaynak.
Bilgi Notunda yapı stokumuzun durumuna da değinilmiş ve elbette okul ve hastanelerin genel durumu da yer almış. Bilgi Notundan bazı alıntılar yapalım:
“Kamu binaları hakkındaki bilinmezlik devam etmektedir. Örneğin okulların, yurtların,
kreşlerin, hastanelerin sayısı, ne kadarının tarandığı, ne kadarı hakkında yıkım, güçlendirme
veya kullanım kararı verildiği, ne kadarının yıkıldığı veya güçlendirilecekse projelerinin
yapıldığı ve ayrıca ne kadarının güçlendirildiği konusu kamuoyunun bilgisi dahilinde değildir.
Türkiye genelinde MEB’e bağlı okulların büyük oranda tarandığı tahmin edilmektedir.
Bölgesel çalışmalardan yola çıkılarak yapılan matematiksel tahminlere göre taranan okulların
yaklaşık %30’unun yıkılıp yeniden yapılması, %30’unun öncelikli olarak güçlendirilmesi,
%30’unun 2. Kademe olarak güçlendirilmesi ve yaklaşık %10’unun sorunsuz olduğu
düşünülmektedir. Yine yapılan tahminlere göre yıkılması gereken okullar içinde, yıkılıp yeniden yapılanların oranının %35-40 civarında, güçlendirilmesi gerekenler içindeki
güçlendirme oranının %10-15 civarında olduğu tahmin edilmektedir.
2020 Resmi verilerine göre İstanbul’da 3.647’si devlet 3.790’ı özel olmak üzere toplam 7.437
okul bulunmaktadır. İPKB (İstanbul Proje Koordinasyon Birimi) verilerine göre İstanbul’da 375
okul yıkılıp yeniden yapılmış, 878 okul ise güçlendirilerek toplam 1.253 okul binası güvenli
hale getirilmiştir. Geri kalan devlet okulları ile ilgili herhangi bir bilgi mevcut değildir. Hatta
3.790 adet özel okul ile ilgili durumun ne olduğu tam bir bilinmezliktir. Yapı önem katsayısı
konut, işyeri gibi binalara göre %50 fazlası olan okulların, özel okulların çoğunlukla apartman
binalarından bozma yapılarda hizmet verdiği bilinen bir gerçektir. Bu durum Türkiye’deki özel
okulların geneli için geçerlidir. Dolayısıyla tehlikenin boyutları görünenden daha fazladır.”
2020 yılı resmi verilerine göre özel okul sayımız devlet okulu sayısını geçmiş İstanbul’da. Bu “özelleşme” ayrıca tartışılması gereken bir konu olmakla birlikte konuyu uzmanlarına bırakıp deprem güvenliğine dönelim. Çoğunlukla apartman binalarından bozma “özel okul” binalarının deprem güvenliğinden nasıl emin olacağız?
İnşaat Mühendislerinden oluşan bir telegram grubuna gönderilen bir mesaj ile irkildim dün akşam. Mesajda bir meslektaşım şunu soruyordu: “Arkadaşlar merhaba, bir binanın sürücü kursu olarak kullanılmasına imza atacağım. Maddi olarak karşılığı nedir bunun?” Yorum yapmadan paylaşmış olayım.
Peki İstanbul’da hastanelerimizin durumu nedir? Yine Bilgi Norundan alınlayalım:
“Aynı durum hastaneler için de geçerlidir. İstanbul’da 53’ü kamu hastanesi 178’i özel hastane
olmak üzere 231 adet hastane bulunmaktadır. Devlet hastanelerine ilişkin çeşitli önlemlerin
alındığı kabul edilse bile özel hastanelerin durumlarının ne olduğu meçhuldür. Hastanelerin
de yapı önem katsayısı açısından normal binaların %50 fazlasıdır. Buna rağmen bazı özel
hastanelerin “İmar Barışından” faydalanmayı amaçladıkları fakat Sağlık Bakanlığının buna izin
vermediği bilinmektedir.”
Sağlık hizmetleri bir hayli “özelleşmiş” İstanbul’da. Gerçi hangi ilimizde durum farklı? “Özel hastane” binalarının çoğu da apartmandan bozma değil mi? Deprem sonrası hastaneler yıkılmamalı, ayakta kalmalı ki sağlık hizmeti kesintisiz devam edebilsin. Peki kim sorumlu deprem güvenliğinden?
“Özel yurtlara” da bakalım mı?
“Yine üzerinde durulması gereken bir husus öğrenci yurtlarıdır. İstanbul’da 24’ü KYK yurdu ve
90’ı yatılı okul pansiyonu olmak üzere 114 devlet öğrenci yurdu olduğu ilgili kaynakların
verilerinden anlaşılmaktadır. Yine 2020 İSMEP verilerine göre 38 yurt binası depreme
hazırlıklı hale getirilmiştir. Gerisi ile ilgili kamuoyuna sunulmuş herhangi bir bilgi yoktur.
Bundan daha vahimi İstanbul’da devlet yurtlarının dışında 502 adet özel yurt bulunmakta ve
fakat bunlarla ilgili deprem taramasının bile yapılıp yapılmadığına dair herhangi bir bilgi
mevcut değildir.”
114 devlet yurdu ve 502 özel yurt… “Özelleştirme” veya “özelleşme” kavramının çokça tartılması zaruri. Üniversite sınavına girecek bir kız evladım var ve yurt konusunda fazlasıyla endişeliyim. Bilgi Notu ile birlikte deprem güvenliği konusunda da endişem arttı.
Yetkililere, sorumlulara bir hatırlatmada bulunmak isterim. İdare (veya devlet diyelim) yetkiyi devredebilir ama sorumluluğu devredemez. “Özel” kurumların deprem güvenliklerinden de elbette idare sorumludur. Hiçbir yetkili kişi veya kurum sorumluluğu şuraya buraya atmayı aklından geçirmesin. Bir an önce “özel” uyarıyı dikkate alarak “özel kurumlar” için nitelikli bir deprem güvenliği taraması için harekete geçilsin.