Manşet şöyle: “Bilim Adamından Şok İddia! Çamlıca Kulesi herkesi AKP’ye oy verdirecek dalga yayacak.”
Manşetin yanında bir tweet’in fotoğrafı: “Yeni Çamlıca Kulesinden yayınlanacak manyetik dalgalar, insanları istem dışı davranışlara, örneğin seçim zamanı herkesi aynı partiye oy vermeye yönlendirebilir. İhtimali az ama olabilir.”
Adamın biri dalga geçmiş, iddiaya göre Sözcü gazetesi konuyu ciddiye alıp manşete taşımış!
Sözcü’nün manşetini şahsen görmedim, ama böyle bir salaklık yapmış olmalarına gerçekten ihtimal veriyorum. Üstelik memlekette komplo teorilerine düşkünlük o kadar yüksek düzeyde ki, sadece Sözcü değil, Türkiye’deki bütün gazeteler aynı salaklığı yapabilir.
Bu yıl 2023. Lozan Antlaşması’nın yüzüncü yılı.
“Ee, ne olmuş?” diyenleriniz yoktur umarım.
Ne demek “Ne olmuş?”? Antlaşmanın gizli maddeleri açıklanacak bu yıl!
KONDA’nın birkaç yıl önce yaptığı bir araştırmaya göre, anlaşmadaki gizli maddeler nedeniyle Türkiye’nin doğal kaynaklarını çıkarıp kullanamadığına ve bu nedenle ekonomik potansiyelini gerçekleştiremediğine inananların oranı yüzde 48. Yani toplumun yarısı!
Bu inanç yakın geçmişte hükümet çevreleri tarafından da dile getirildi ve gizli maddelerin bu yıl açıklanacağı beklentisi ifade edildi.
Doğrusu, kimin açıklayacağını tam olarak bilemiyorum. Bilen de yok galiba. Bu konuda hiçbir kaynakta hiçbir bilgi bulamadım. Ama her kim açıklayacaksa, bildiğim kadarıyla henüz açıklamadılar. Acelesi yok, 2023’ün daha sekiz buçuk ayı var.
Ama mesele o kadar ciddi, beklenti o kadar yüksek ki, internet bilgilerinin doğruluğunu sınayan iki site, Sözcü gazetesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi konuyla ilgilenmek zorunda kaldı.
Doğruluk Payı adlı site (doğrulukpayı.com) 31 ekim 2022’de “Lozan Antlaşması’nın Gizli Maddeleri mi Var?” sorusunu araştırdı ve “yok” sonucuna vardı! Teyit.org sitesi de aynı sonuca 1 haziran 2019’da vardı.
Sözcü gazetesi de gizli madde olmadığını biraz sinirli bir ses tonuyla şöyle duyurdu: “2023’e girilmesiyle bu maddelerin geçerliliğini yitireceği ve çıkarılacak madenlerle ülkenin büyük bir zenginliğe kavuşacağı iddiası defalarca yalanlansa da inandırıcılığını sürdürüyor. Yeni yıla girilmesiyle birlikte bu iddia sosyal medyada #gizli etiketiyle gündem oldu. Bu iddiaya göre, Türkiye’nin anlaşmadaki gizli maddeler nedeniyle topraklarında bulunan bor, petrol, altın gibi değerli madenleri çıkarması 100 yıl boyunca yasak.”
Ve nihayet TBMM Başkanı Mustafa Şentop bir açıklama yaptı:
“İki şey önemli. Bir kere, Lozan Antlaşması süreli bir anlaşma değil. ‘100 yıl doldu bitecek’ diye bir anlaşma değil. Çok taraflı bir anlaşma, birçok ülkenin dahil olduğu bir anlaşma. Bir kere süre meselesi söz konusu değil. Antlaşmada böyle bir şey yok. Söz konusu değil. ‘Gizli madde’ meselesi de hukukçular açısından tuhaf karşılanacak bir durum. Bir anlaşma yapıldığı zaman bu anlaşma, imzalayan ülkelerin parlamentolarına gelir, burada onaylanır. Gizli olan bir hüküm nasıl parlamentoda onaylanacak? Buna kim bakacak, değerlendirecek de onay verilecek? Gizli bir hüküm olamaz uluslararası anlaşmalarda. Gizli hüküm denilen bir şey varsa, anlaşma değildir, o anlaşma metninden değildir zaten. Böyle bir şey yok. Süreli de değil, bir uluslararası anlaşmanın gizli maddesi de olamaz; Lozan’ın da yok.”
Bir memleketin Meclis Başkanı üşenmeden, dalga geçmeden, uzun uzun böyle bir açıklama yapmak zorunda kalıyorsa…
Çamlıca Kulesi esprisi ile ‘Lozan’ın gizli maddeleri’ komplo teorisinin ortak bir yanı var: Yahudilerle ilgili değiller! Bu yanlarıyla Türkiye’de yaygın olan komplo teorilerinin büyük çoğunluğundan ayrılıyorlar.
Yahudi komploları arasında benim belki de en sevdiğim İkiz Kuleler’de çalışan Yahudilerle ilgili olanı. Bilir miydiniz? Kulelere yapılan 11 Eylül 2001 saldırısı sonucunda orada çalışan binlerce Yahudi’nin bir tanesi bile ölmemiş!
Niye? Çünkü önceden haberleri varmış ve o gün işe gelmemişlermiş!
Yahudilerin Türkiye’ye kurduğu habis komplolar çok daha önemli elbet. Bunlar hakkında bilgi sahibi olmak için Akit gazetesi temel ve önemli bir kaynak.
Örneğin, gazetede bir köşe yazısı şöyle başlıyor: “Zaman, zaman ülkemizde birileri tarafından çok önceden hazırlanmış olan programları uyguladıklarını görürüz… Hepsi aynı yerden perde arkasından idare ediliyor… Ellerindeki imkanların tamamını seferber ederek ülkeyi bir kaosa düşürmek istiyorlar.”
Ve şöyle devam ediyor: “Birgün [çalıştığım şirketin şoförü] bana Yahudilerin protokollerinin yazılı olduğu Arapça bir kitap getirdi. O kitapta Yahudilerin kendilerinden başkalarını insan kabul etmedikleri ve diğer bütün insanlar ve yaratıklar Yahudi’ye hizmet gayesi ile yaratılmış olduğu yazılı idi. Kanları, canları malları ve namusları Yahudi’ye helal kabul edilmekteydi.”
Siyon Liderlerinin Protokolleri adlı, 1903’te Rusya’da yazılıp yayınlanmış, Yahudilerin dünyayı ele geçirme planlarını anlatan tümüyle sahte belgeyi özetledikten sonra yazar hepinizi ikaz ediyor:
“Bugün ülkemizde yapılan muhalefet ve bazı yazarların yazdıkları protokol maddeleri ile nasıl da birebir örtüşüyor. Dikkatle okuyalım. Kurulan tuzakların farkına varalım. Oyunları önceden sezelim.”
Şimdi işiniz zor işte! Bu tuzakların ve oyunların farkına varmanızı bir Yahudi öneriyorsa (ve evet, öneriyorum), o zaman ne yapmalı? İşin içinde iş mi var acaba?