Macron, 2019 yılında 15 tarihçiden oluşan bir komisyon kurarak, tarihçilerin devletin gizli arşivlerine erişimini sağladı. Komisyon’un 26 Mart Cuma günü Elysee Sarayı’nda Macron’a teslim ettiği rapor, internette yayımlandı. Rapora göre, Afrika’da nüfuzunu kaybetme korkusuyla ve kıta halkına sömürgeci bakış açısıyla kör olan Fransa, Ruanda’daki 1994 soykırımından sorumlu olan “ırkçı, yozlaşmış ve şiddet içeren rejim” ile çalışmayı tek çözüm olarak gördü.
Komisyon Başkanı Vincent Duclert’e göre, Fransa Cumhurbaşkanı Mitterand gerçeklikle bağlarını koparmış bir politika izleyerek, “ırkçı, yozlaşmış ve şiddet içeren rejimine” rağmen, Ruanda’nın uzun süredir başkanlığını yürüten Hutu kökenli Juvenal Habyarimana ile “güçlü, kişisel ve doğrudan bir ilişki” sürdürdü.
Mitterrand ve yakın çevresi, Habyarimana ve Hutuların, aynı zamanda Burundi ve o zamanlar Zaire olarak bilinen Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ni de içeren Fransızca konuşulan blokta kilit müttefikler olduğuna inanıyorlardı. İngilizce konuşulan Uganda’da sürgünde bulunan Paul Kagame (Kagame 2000 yılından bu yana Ruanda Devlet Başkanlığı görevini yürütüyor) ve diğer Tutsi liderlerini, bölgeye yönelik bir Amerikan girişiminin müttefiki olarak görüyorlardı. Ülkenin etnik yapısına tamamen kolonyal bakış açısıyla yaklaşarak, soykırım hazırlıklarını zamanında görüp, engelleyemediler.
Duclert, buna somut bir örnek olarak Ruanda’ya Belçika kolonyal rejiminden miras kalan ve etnik köken belirten kimlik kartı uygulamasının önlenememesini gösteriyor. Mitterand’ın ırkçı rejime yaptığı askeri yardımı, birkaç yıl sonra soykırım sırasında kimlik kontrolleri yapılırken Tutsileri yok etmede etkili bir araç olarak kullanılacak olan etnik köken işaretli kimlik kartlarının iptali şartına bağlamayı bile akıl edemediğini belirtiyor. Mitterand’ın sömürgeci zihniyeti nedeniyle entelektüel iflasının Fransa’nın soykırımdaki “ezici sorumluluğunda’ merkezi rol oynadığını ortaya koyan raporda, “Fransa, Tutsilerin soykırımının suç ortağı mı? Bununla bir soykırım operasyonuna katılma isteğini kastediyorsak, incelenen arşivlerdeki hiçbir şey bunu göstermiyor” ifadesi yer aldı.
Rapora göre; Ruanda’daki Hutu hükümeti Tutsileri soykırıma uğratmaya hazırlanırken; Fransa, bunun farkına varmadan Ruanda hükümetini bölgedeki nüfuz alanında önemli bir müttefik olarak görmeye devam etti ve nedenleri kendi doğrudan eylemlerinden kaynaklanmayan bir imparatorluk yenilgisi yaşadı.
Macron, Fransa’nın sömürgeci geçmişiyle yüzleşmek amacıyla Cezayir Bağımsızlık Savaşı dönemine ait devlet arşivlerini de tarihçilere açtı. Fransa Cumhurbaşkanı, Cezayir komisyonu raporunun tavsiyeleri doğrultusunda sembolik jestlerde bulundu ancak Cezayir’den özür dilemedi. Cezayirli lider Ali Boumendjel’in ailesini Elysee Sarayı’nda kabul ederek, Boumendjel’in 1957’de Fransız ordusu tarafından “işkenceyle suikasta kurban gittiğini” Fransa adına tanıdı. Macron, “Cezayir savaşı sırasında kimsenin işlediği hiçbir suç, zulüm affedilemez veya gizlenemez” dedi. Macron’un bu girişimi Boumendjel’in ailesini memnun etse de Fransa’nın sömürgeci geçmişini siyasi malzeme konusu yapan Cezayir hükümetini tatmin etmedi.
Macron, Fransa’nın işkenceyle öldürdüğü Cezayirli lider Ali Boumendjel’in ailesini Elysee Sarayı’nda kabul etmişti.