Mimarlık sadece bir üyesini değil, öteden beri kendisini temsil etmiş sembolünü de yitirdi. O denli tutkuyla bağlıydı ki meslek onu değil, o mesleği temsil eder hale gelmişti. Meslek onun değil o mesleğin sıfatıydı.
Mimarlık ve inşaattan sonra en tutkulu aktiviteleri edebiyat ve dil olduğuna göre mimarlığına malolmuş başlıca yapısının da Türk Dil Kurumu (TDK) olması doğaldı.
Türk Dil Kurumu (TDK) binası
Mimarlar Odası ve yazar örgütlerinde aktif görevler üstlenecek ve bürosunu özyönetim işliği diye adlandıracak denli sosyalleşmeye ve örgütlenmeye bağlı tutkulu bir sosyalistti de.
Türkiye sadece öncü bir mimarını değil, değerleriyle birlikte yaşamayı üslup edinmiş, rol modeli olmaya yatkın kişiliği ve yaşam biçimiyle yaşadığı Kuzguncuk’u İstanbul’un en seçkin yaşam çevresine dönüştürmüş bir aydınını kaybetti.