Ana SayfaÖZEL HABERRÖPORTAJ | İbrahim Halil Yıldız: “Emine Şenyaşar hastaneye silahla geldi; bulgu olmayabilir,...

RÖPORTAJ | İbrahim Halil Yıldız: “Emine Şenyaşar hastaneye silahla geldi; bulgu olmayabilir, benim duyumum var”

AK Parti Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’la, ailesi ve yakınlarından 19 kişinin sanık olduğu, Suruç Devlet Hastanesi’nde Şenyaşar ailesi mensuplarının öldürüldüğü saldırı davası üzerine konuştuk: “Olaya PKK müdahil oldu, ağabeyimle ilgili 4 yıl sonra ifade verildi… Ağabeyimin ‘hepsini öldürdük’ dediği yalan… Görmediğim olaya kefil olmam, ağabeyime olurum… PKK hâkim, savcıyı tehdit ediyor, mahkeme PKK’nın baskısı altında... Fadıl Şenyaşar benim nazarımda terörist, kampta silahlı eğitim alan bir adam ama devlet tespit edememiş, o devletin sorunu… Fakıbaba dosyaya müdahale etti. HDP’ye 2009’un diyet borcunu ödüyor.”

Geçen hafta İsmail Saymaz’a verdiğiniz röportajda, tutuklu olan ağabeyiniz Celal Yıldız’ın olay günü Suruç’ta değil Şanlıurfa’da olduğunu söylüyorsunuz. Ancak Celal Yıldız iddianamedeki ifadesinde olayı duyması üzerine Suruç Devlet Hastanesi’ne gittiğini kendisi söylüyor.

İş yerindeki olay sırasında Celal Ağabeyim Urfa’daki evinde. Bunun tape kayıtları dosyaya da girdi. Urfa merkezle Suruç arası kırk-kırk beş kilometre. Yetiştiğinde zaten hastanedeki olaylar da aslında bitmişti. 

Celal Ağabeyim oradaki kalabalığı dağıtmak için memurlara da yardımcı olmuştur, zaten bilinen biri olduğu için, insanlar da sözünü dinlediği için. Yani bunu alıp kullanmışlar. Sanki olay sırasında oradaymış gibi.

Ağabeyinizin hastanedeki jandarmaları zorlayarak içeri girdiği ve Şenyaşar ailesinden yaralıları darp etmeye çalıştığına dair bir hastane personelinin verdiği tanık ifadesi var.

Öyle bir ifade yok. Ben iddianameyi de inceledim. Şimdi olaydan hemen sonra Emine Şenyaşar ifade veriyor. Oğlu ifade veriyor. Bu olayın siyasi bir tarafı var, bu normal gelişmiş bir olay değil.

Şimdi onlar Celal Ağabeyimi çok iyi biliyor. Sıradan biri değil ağabeyim, tanınan biri. Celal Ağabeyim orada olsaydı; Şenyaşarlar ilk ifadelerinde onun adını zikrederlerdi.

Emine Şenyaşar ilk ifadesinde “benim akrabamla evli, yaşlı bir Celal Yıldız vardı” diyor. Ağabeyim olan Celal Yıldız’dan değil amcam olan Celal Yıldız’dan bahsediyor.

Olay sonrası bu işe örgüt müdahil oldu, Murat Karayılan açıklama yaptı. Adam ayarlamışlar. 2022 yılında bir adama ifade verdirmişler. Dört yıl sonra “Celal Yıldız’ı orada gördüm” diyor. İ.B. diye bir kişi var bunu söyleyen.

Evet, bahsettiğim, “Celal Yıldız, jandarmaları zorlayarak içeri girdi” ifadesi işte hastane personeli İ.B.’nin ifadesi.

İ.B., benim bütün ailemi, Celal’i çok yakından tanıyan bir çocuk. Bütün ailesi HDP’lidir ve PKK sempatizanıdır. Ben çok iyi tanıyorum onları.

Dört yıl önce, Celal’i tanımasına rağmen olay yerinde görmedim diyor. Ama ne hikmetse olaydan dört sene sonra diyor ki “ben Celal Yıldız’ı gördüm. Şunu yaptı.” Ya normal insanlar iki gün önce ne yediğini hatırlamıyor. Adam dört sene sonra Celal’i işin içine katıyor.

Diğer iki üç tane şahsın ifadesi var. Bunlar da altı ay sonra ifade vermişler. Bunları kimin ayarladığını bilmiyorum.

İşin içinde FETÖ var, işin içinde HDP var. Olay siyasi olduğu için benim etrafımda kim varsa bu işin içine çekmişler.

İ.B.’nin dört sene sonra, 2022’nin Ocak ayında alınan ifadesi, soruşturma sırasında adli makamlar tarafından kendisine 48 fotoğrafın gösterildiği fotoğraf teşhis işleminden sonraki ifadesi.

Doğru ama bunu bilinçli yapmışlar işte. Dört yıl önceki ifadesine bakın. Dört yıl önce oradaki ifadelerinde “kimseyi görmedim” diyor. Siz fotoğraf teşhisi diyorsunuz da…

Ben demiyorum, dosyadaki bilgiyi söylüyorum.

Bakınız bu bir komplo. Bu Fakıbaba’nın… Neyse, Celal Yıldız, hatta 19 sanıktan belki 17’si, 18’i o olayın içinde yok. Ama bu işin içine katmışlar.

Dediğim gibi İ.B. ağabeyimi iyi tanır. Onun ağabeyim aleyhinde ifade vermesi için fotoğraf teşhisine gerek yok. Zaten AK Parti’den nefret eden biri. İlk başta söylerdi ağabeyimi. Birileri bu aklı vermiş bu adamlara.

Ağabeyinizi saldırgan kalabalığın içinde gördüğünü söyleyen iki polis ifadesi var.

Evet olaydan altı ay sonra ifade vermişler. Polis memurları, Celal’in birilerine müdahale ettiğine dair bir şey de söylemiyor. Ağabeyim geldiğinde olayların çoğu bitmişti zaten, olayları bastırmak için polislere yardım etmeye çalışıyor.

O sırada Urfa valisi de orada, Fakıbaba da orada, emniyet müdürü orada. İlçe Emniyet Müdürü’nün ifadesi var Celal Yıldız’ı gördüğünü, karşıladığını söylüyor. “Sanıyorum ki bir olaya karışmadı” diyor.

Emine Şenyaşar’ın ifadesinde ağabeyiniz Celal Yıldız’ın Kürtçe olarak “Hepsini öldürdük” dediği geçiyor.

Yalan söylüyor. Bu ifadeyi hangi tarihte verdiği önemli. Olayın hemen ardından verdiyse demek ki doğru söylüyor. On gün sonra, yirmi gün sonra, beş defa ifade verdikten sonra söylüyorsa yalan söylüyor. İlk gün ifadesinde bunu söylemesi gerekiyordu.

Ağabeyim Celal Yıldız, örgüt tarafından hedef alınan birisi. PKK, on yıldır öldürmek istiyor ağabeyimi. Bu şekilde cezaevine tıkıldı. Tamamen iftira, yalan.

Az önce söyledim. Emine Şenyaşar, ilk ifadesinde amcam olan Celal Yıldız’la birlikte Yıldız soyadlı üç kişinin adını veriyor. HDP, PKK bu işe dahil olduktan sonra, örgüt alıyor bütün ailemin fotoğrafını Emine Şenyaşar’ın önüne koyuyor, “bunların ismini zikret” diye. Emine Şenyaşar görmüş olsa ilk başta söyler zaten. Beş ay sonra geliyor, bütün sülaleyi sayıyor.

Gözaltına alınan kişilerin bazılarının o gün Urfa’da olmadığı çıkıyor, yalan olduğu oradan belli. Osman Şah Yıldız var mesela.

Osman Şah Yıldız ve diğer durumda olanlar zaten savcılığın hakkında ek kovuşturmaya gerek görmediği diğer 19 kişi arasında.

Öyle diyorsunuz da kadın bütün sülaleyi saymış, oğlu bütün sülaleyi saymış. Bakıyorlar Antep’te, o gün bakıyorlar Urfa’da onları çıkarttılar. Ama o gün tesadüfen orada olanları aldılar.

Yani kastınız şu mu: Emine Şenyaşar bütün ailemin, yakınlarımın adını verdi. O sırada hastanede bulunanlar ve onun ifadesinde geçenler soruşturmaya dahil edildi.

Yani… Hastaneye gelenlerin de olayla ilgisi yok. Olayı, yaralıları duyuyorlar geliyorlar. Kimsenin hastaneye karşı tarafın geleceği düşüncesi yok.

Yalnız Emine Şenyaşar ve diğer Şenyaşar ailesinden kişilerin tüm sanıklar aleyhinde öyle ifadeleri yok. Yıldız soyadlı bazı sanıklar için saldırıya, olaya karıştıklarına dair tanıklıklarının olmadığını da söylemişler.

Orada olduklarını söylüyor…

Yani şunu söyleyeyim, “Hepsini öldürdük” lafını başka kişiler için de söylüyor. Demek ki yalan söylüyor.

İddianamede, danışmanınız Mustafa Amaç’ın hastaneye “milletvekili danışmanıyım” diyerek ve polislerle de tartışma yaşayarak girdiği, yaralılara baktığı, sonra dışarı çıkarak hastane dışındaki kalabalığa Şenyaşar ailesinden yaralıların orada olduğunu söylediği ve dışarıdaki kalabalığın bunun üzerine hastaneye zorla girdiği geçiyor. Danışmanınızla ilgili suçlamada yer alıyor bu.

Onun da ben yalan olduğunu düşünüyorum. O gün Mustafa Amaç, yaralılara hava ambulans ayarlamak için uğraşıyordu, ambulans eksik olduğundan ambulans ayarlamaya çalışıyordu.

Zaten Emine Şenyaşar da Mustafa Amaç’ın orada olmadığına dair dilekçe vermiş. 7-8 ağır yaralı insan var. Zaten telefon görüşmeleri ortada, yaralılar için ayarlamalar yapmak için sağı solu aradı hep. Başka bir şeyle uğraşmadı ki. Ağabeyim Celal Yıldız gibi etrafımda olduğu için buraya eklenmiş biri.

Amcanızın oğlu İbrahim Yıldız neden firari durumda?

Mağazadaki olayda adam vurmuş.

İbrahim Yıldız, Suruç Devlet Hastanesi’ndeki olaylarla ilgili yeni iddianamede de sanık durumunda. Bunu şunun için sordum…

İş yerindeki olayda var ama hastanede olduğunu sanmıyorum o adamın.

Bu dosyadaki 19 sanıktan biri.

Adam kaçıyor. Ben ne bileyim.

Bunu şunun için sordum. İsmail Saymaz’a verdiğiniz röportajda, olayı duyunca hastaneye yakınlarınızın dışında da birçok insanın geldiğini söylüyorsunuz. Hastanede linç edilerek öldürülen Esvet Şenyaşar için -detayını birazdan konuşuruz- farklı iddialardan bahsediyorsunuz ve “oğlunun dağa gitmesinden sorumlu tuttuğu birileri de saldırmış olabilir” diyorsunuz. Akrabalarınızdan, yakınlarınızdan hiçbirisinin bu olaya karışmadığına kefil olabilir misiniz?

Ben görmediğim bir şeye nasıl kefil olayım.

Hastanedeki olaylar için hiçbir şekilde sizin yakınlarınızla ilgisi yoktur gibi konuştuğunuz için soruyorum.

Şunu söyleyeyim olayla hiç ilgisi olmayan insanların adı geçiyor. Olayı görmedim, görseydim engel olmaya çalışırdım, belki de engelleyecektim. Görmediğim için kimin adını zikredeyim ki.

Anladığım kadarıyla mesela ağabeyiniz için, danışmanınız için kefil olabilirsiniz ama tüm sanıklar için kefil olamam diyorsunuz.

Ağabeyimi şuradan biliyorum. Olaydan yaklaşık 1 saat 15 dakika sonra Suruç’a geliyor. Dışarıdaki taşkınlığı dağıtmak için polis kendisinden yardım istiyor. Dağıtmaya çalışıyor. Ömer Yıldız’a da kefil olabilirim. Cemal Yıldız’a da olabilirim. Çok kişiye olabilirim.

“Bazılarına kefil olabilirim ama hiçbir yakınım da buna karışmamıştır” diyemem diyorsunuz yani değil mi?

Ben görmediğim için. Bu dosyada sanık olarak geçenlerin yüzde doksanı Suruç’ta söz sahibi insanlar. Kan davalarında tarafları barıştıran insanlar. Özellikle onların adlarını dosyaya koymuşlar. Yaralıları duymuşlar. Ağabeyimin vefat ettiğini duymuşlar. Karşı taraftan kimsenin hastaneye geldiğini de bilmiyorlar zaten.

İnsanlar hastaneye gelmişler ama Halk TV, Artı TV, diğer kanallar; sanki insanlar hastaneye saldırmak için gelmiş gibi bir hava oluşturuyor.

Medya kuruluşları öyle diyor gibi genellemeyelim ama böyle sunan kişiler var.

İnsanlar, yaralıları duyduğu için geliyor. Kimse orada diğer taraftan insanlarla karşılaşacağını düşünmüyor.

Buradan devam edelim. Yaralanan çocukları aynı hastaneye getirilen Emine Şenyaşar ve eşi Esvet Şenyaşar da hastaneye geliyor. Burada Emine Şenyaşar’ın üzerinde silah olduğunu, silahı düşürdüğünü ve olayı başlatanın bu olduğunu söylüyorsunuz.

Bunu gören kadınlar söylüyor. Emine Şenyaşar’ın eteğinin altından silahını düşürdüğünü söylüyor. Kesin bu, net yani.

Dosyaya girmiş böyle bir bulgu yok. Hastanede Emine Şenyaşar’la karşı karşıya gelen sanık olan yakınlarınızın da en azından iddianameye girmiş ifadelerinde böyle bir şey geçmiyor.

Söylememiş olabilirler. Böyle bir duyumum var benim.

Bir milyoncu dükkânındaki oğlunun üzerinde silah varsa onun da oraya silahla gelmesi anormal değil ki zaten.

Anormal olmamasını değil, böyle bir bulgu olmadığını söylüyorum ama siz böyle bir duyum aldığınızı söylüyorsunuz.

Evet.

Tanık ifadeleriyle ilgili söyledikleriniz oldu. Dört yıl sonra alınan farklı ifadeler var dediniz. 76 tanıktan yalnızca bir gizli tanık var. Şu an Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığında polis müfettişi olarak görev yapan, dönemin Suruç İlçe Emniyet Müdürü, tanıklar arasında. Aralarında olaylara müdahale için gönderilen özel harekâtçı polisler, hastane güvenliği polisler, jandarmalar var. Doktorlar, diğer sağlık çalışanları, hastane personeli var. Bu tanıkların hepsinin ifadelerini, bu kadar memurun ifadesini Fakıbaba ya da HDP organize etmiş olabilir mi?

Hayır yapamazlar, böyle bir şey mümkün değil. Ama bir şekilde bir adam, iki adam, üç adam ayarlayabiliyorlar.

İnsanların fikri, dünya görüşü, siyaseti… Hani tehdit edilen insan da olabilir. Yüze yakın kişiden bahsediyoruz. İnsanların ailesini araştırabiliyorlar.

Konuştuğumuz İ.B.’yi ayarlamışlar mesela. Köylerinde de HDP dışında bir partiye iki oy çıkmaz. Adama yalan ifade verdirmişler. Bunu ayarladılarsa başkalarını da ayarlamışlardır. FETÖ’cü çıkan olabilir başka bir şey çıkan olabilir.

Devlet memurları da, her devlet memuru AK Parti’yi seviyor diye bir durum yok. İnsanlar bu olaya, siyasi olduğu için tarafsız bakamıyor. HDP’li farklı bakıyor, AK Partili faklı bakıyor, PKK sempatizanı farklı bakıyor, başkası farklı bakıyor. Herkes kendi açısından bakıyor.

Yargılama HDP’nin baskısı altında, mahkeme PKK’nın baskısı altında diyorsunuz. Bunu ne anlamda söylüyorsunuz?

Bana tehdit telefonları geliyorsa; hâkimi, savcıyı çok daha rahat tehdit ediyordur yani. Malatya’da görülen, işyerinde yaşanan olaylarla ilgili dosyayı tarafsız bir hukukçuya gösterin. Bu karar doğru mu diye sorun anlarsınız. Malatya’daki duruşmaya HDP’nin 10-15 vekili meclisin kırmızı plakalı araçlarıyla geliyor. Duruşma salonunda ister istemez psikolojik baskı oluşuyor.

Ben sadece bir duruşmaya, ifade vermek için gittim. Ona da tek gittim, hiçbir partilimi çağırmadım. Bunu doğru bulmadım. Hâkim baskı altında kalmasın diye düşünerek. Karar da aleyhimize çıktı. Gerekçeli karara da bakınca çok sağlıklı bir karar değil. Hâkim baskı altında.

Az önce PKK hâkimleri, savcıları da tehdit ediyordur dediniz. Malatya’daki bir mahkeme, Türkiye’deki herhangi bir mahkeme PKK’nın baskısıyla, tehdidiyle karar mı veriyor? Bu endişe verici bir durum değil mi?

Psikolojik baskı yapıyorlar. Ben ifade vermeye gittim. Hiçbir partilim gelmedi, kimseyi çağırmadım. Gelmelerini doğru da bulmuyorum. Yargıyı rahat bırakmak gerekiyor. Rahat karar verebilmesi gerekiyor. Yasama, yürütme, yargı bağımsızdır diyoruz.

HDP’li milletvekilleri de milletvekili. Yasamayı yapan kişilerin bu duruşmalarda bulunması doğru mudur? Siyasetçinin yargıya psikolojik baskı yapması doğru mudur?

Bu iddianamede tutuklu olan, tutuksuz sanık olan yakınlarınızın beraat edeceğini düşünüyorsunuz.

Evet, çoğunun beraat edeceğine inanıyorum. Şüphe üzerine oradalar. Suç işlediklerine dair somut bir şey yok. Verilmiş bir karar yok.

Suç işleyen ceza alır, işlemeyenler beraat edecek. Bunu yargılama sonunda göreceğiz. Tutuklu olan her insan suçlu değildir. Tutuklanmış çok insan beraat ediyor.

Tam buradan devam edelim. Hafta sonu A Haber’de bu konuyla ilgili bir programa katıldınız. Yayında Esvet Şenyaşar’ın 2016 Kasım’ında  gözaltına alınmasından bahsediyorsunuz. Yayın sırasında gözaltı tutanağı da gösterildi ekrandan.

Evet, terör örgütü üyeliğinden dolayı on gün gözaltında kalıyor. Urfa’da bu dosya var.

Devam eden bir adli süreç mi?

Vefat ettiğinde dosya düşer.

O soruşturmada şüpheli olan başka kişiler de var, o yüzden devam ediyor mu diye sordum?

Doğru, onu bilmiyorum. Takip etmedim. Sadece Esvet Şenyaşar’la ilgili olduğu için öğrendim.

Ben de bununla ilgili bir soru soracağım. Gözaltı tutanağını örgüt üyeliğine delil olarak gösteriyorsunuz. Ancak yedi aydır tutuklu olan ağabeyiniz ve bu davanın diğer sanıkları olan yakınlarınız için haklı olarak masumiyet karinesini hatırlatıyorsunuz, bir hukukçu olarak. Yakınlarınız hakkında mahkûmiyet kararı yok. Beyanlarınızdan anlaşılan, Esvet Şenyaşar ya da diğer Şenyaşar ailesi mensupları için de örgüt üyeliğinden bir mahkûmiyet kararı yok. Burada bir çelişki yok mu?

Devlet, somut delillerle ispatlayamadığı bir şeyi nasıl mahkûm etsin. Mecliste de terörist var ama sonradan terörist olduğu ortaya çıkıyor.

Dünya kadar terörist var öyle. Adam teröristtir. Gidiyor, eğitim alıp geliyor Türkiye’ye. Ama devlet bir şekilde istihbari bilgisi yoktur, tespit edemez.

Ben televizyonda da anlattım. Esvet Şenyaşar hakkında verilmiş ifadeler var.

Fadıl Şenyaşar’ın hesabında paylaştığı fotoğrafı var. Benim nazarımda terörist.

Kampta silahlı eğitim alan bir adam ama devlet tespit edememiş, o devletin sorunu.

Şenyaşar ailesi mensupları hakkında  terörle ilgili bir mahkûmiyet kararı olmamasına rağmen aksi yönde konuşmanızda, yargılaması başlayacak yakınlarınızla ilgili hatırlattığınız masumiyet karinesi ekseninde bir çelişki yok diyorsunuz yani.

Elimdeki belgeleri kamuoyuna gösterdim. Buna kamuoyu takdir edecektir. FETÖ’cü hakimler döneminde bir sürü kişi terörist olmasına rağmen mahkûm olmadı. Elinde keleş yakalanıyordu ama bırakılıyordu. Dünya kadar terörist gözden kaçtı o dönemde.

Televizyonda gösterdiğim yakalanmış onlardan biri ifadesinde, “Fadıl Şenyaşar ve Esvet Şenyaşar, Kobani sınırında teröristleri bize teslim etti” diyor.

Terörist olduğunun kanıtlanması için illa beni ya da ailemden birilerini öldürmesi mi gerekiyor.

Size şunu söyleyeyim. Videoyu, televizyon programında da gösterdik. Emine Şenyaşar, HDP’li yöneticilerin olduğu bir ortamda, “Niye mağaralara saklandınız, niye bunları öldürmediniz” diyor.

Kime sesleniyor orada? Mağaralara kim saklanıyor? Örgüt.

Bu kadın terörist değilse neden terör örgütüne sesleniyor? Kürtçe bilen birine çevirtebilirsiniz o videoyu.

Şimdi yarın benim ailemden birilerine saldırı olursa bu kadın yargılanacaktır hatta cezaevine atılacaktır. Azmettirici olur öyle bir durumda. Terör örgütüne azmettiren kişi olur, aynı zamanda terörist olur.

Murat Karayılan’ın sizi tehdit ettiğini söylediniz. O konu nedir?

Olaydan hemen iki gün sonra örgütün kanalında beni tehdit ediyor, ailemi tehdit ediyor. Karşı tarafa “şehit” diyor. Onlara göre şehitse demek ki teröristler. Onu da Kürtçe bilen birine çevirtebilirsiniz. “Emine Şenyaşar ağlamasın” diyor.

Yine gördüğüm izlediğim şu an internette bulunamayan başka bir video var. BTK’dan isteyeceğiz. Bulmaya çalışacağız.

Olaydan sonra Emine Şenyaşar, mezar başında Sezai Temelli’yle konuşuyor. Olaydan önce iki gün dükkânı kapatmışlar. Sanırım çocuklarının bu eylemi yapacağını öğrenmiş. “Yapmayın” demiş. Gelirlerse gönderin, uymayın falan demiş herhalde.

Bu yüzden çocuklara iki gün dükkânı kapattırmış yani. Yani çocukları böyle bir işe hazırlıklıymış. Ben odaya girdiğimde çocuklarım konuşuyordu diyor. Videoyu bulursam paylaşacağım zaten.

Yargı kararı yok ama sizin böyle kanaatleriniz var. Yine de “Bu insanlar PKK’lıydı, hemşehrilerimiz ağızlarının payını verdi” gibi bir şey demiyorsunuz değil mi? “O sırada olay yerinde olsaydım engellemeye çalışırdım” diyorsunuz çünkü.

Kesinlikle. Ben hastanede karşı tarafın da orada olduğunu görseydim buna müsaade etmezdim. Belki orada ben de saldırıya uğrardım ama kesinlikle müsaade etmezdim. Bunlar doğru şeyler değil. Biz teröristleri dahi yakalayınca götürüp hastaneye tedavi ettiriyoruz.

Şimdi 2018’e dönseniz ne isterdiniz?

Keşke milletvekili olmasaydım da bunlar yaşanmasaydı. Ne ağabeyim vefat etseydi ne Şenyaşar ailesinden insanlar vefat etseydi. Kimsenin parmağı kırılmasaydı da ben milletvekili olmasaydım.

Şenyaşarlar da tıpkı sizin gibi iddianameyi kendi aleyhlerine taraflı buluyor.

Neden öyle buluyorlarmış?

Sizin adınız geçmediği için. Sizin organize ettiğiniz de iddia ediliyor sonuçta.

Karışmadığım bir olayda benim ismim niye geçecek ki. Şenyaşarlar da ifadelerinde olay yerinde olmadığımı söylüyor zaten.

Onur Bey, iddianamede benim olmam gerekiyorsa sizin de isminizin geçmesi gerekiyor. Yani olay sırasında olmayan insanların ismi niye geçsin.

Ben yaralıların peşine düşmüşüm. Karşı tarafın orada olduğunu bilmiyorum, karşı taraftan yaralı olduğunu bilmiyorum. Karşı tarafı görmedim de hastanede. Nasıl ismim geçecek.

Bu dosyayı tarafsız bir hukukçuya gösterin bir inceleyin. Ağabeyim örgüte karşı tutumundan dolayı hedef alınıyor.

Yani hem siz hem Şenyaşarlar bu iddianameyi kendi aleyhine taraflı olarak görüyorsunuz. Bunun için ne söylemek istersiniz?

İki dosyayı da tarafsız bir hukukçuya gösterin, karar versinler.

Doğu’da bir tokat atma hadisesinde bile iki taraf aynı hastaneye gönderilmez diyorsunuz. İki tarafın yaralılarının aynı hastaneye gönderilmesinin de planlı bir provokasyonun parçası olabileceğini söylüyorsunuz.

Bu işin bir parçası olduğunu düşünüyorum. Bu işin kendiliğinden geliştiğini düşünmüyorum. Puzzle gibi parçaları yan yana koyunca bu işin planlı olduğu ortaya çıkıyor.

Olaydan hemen sonra HDP milletvekili adayı İsmail Kaplan iş yerine geliyor. Onun yönlendirdiğini düşünüyorum. Olay öncesinde ilçeyi geren oydu zaten.

Dönemin ilçe emniyet müdürü, “İki aileden yaralılar farklı hastanelere gönderilsin dedim ama kanuni bir zorunluluktan dolayı böyle olması gerektiği karşılığını aldım” diyor.

Ambulansları başka bir hastaneye beş kilometre gittikten sonra çevrilmiş zaten.

Yakında Suruç Devlet Hastanesi dışında ağır yaralıların gidebileceği başka bir hastane var mı?

Birecik’te var, Şanlıurfa’da var. İkisine de 20-25 dakikada gidilir, ambulans hızlı gidiyor.

Ağır yaralıların olduğu bir durumda, böyle bir şeyin yaşanacağına ihtimal verilmediği için aynı hastaneye gönderilmiş olabilirler mi?

Böyle bir durumda da iki taraf aynı hastaneye gönderilmez.

Ambulans şoförlerinin telefon görüşmeleri de incelensin dediniz.

Bakılmalı kimlerle görüşmüşler. Belki birisi yönlendirmiştir Suruç Devlet’e diye söylüyorum onu.

Ahmet Eşref Fakıbaba’nın bu iddianamede payı var diyorsunuz.

Evet, Fakıbaba’nın bu hastane dosyasına müdahale ettiğini biliyorum.

Fakıbaba’yla anlaşmazlığınız yereldeki siyasi rekabetinizden mi kaynaklanıyor?

Benim kendisiyle bir rekabetim de yok husumetim de yok. Kendisi doğru adam değil. Öyle söyleyeyim.

Kendi siyasi emelleri için benim ailemi kullanıyor. HDP’ye diyet borcunu ödüyor.

HDP’ye bir diyet borcu mu var?

Bağımsız seçildiği zaman HDP’liler de ona oy verdi.

2009’un borcunu mü ödüyor diyorsunuz?

Yani kendi adayları da vardı ama anlaşılan büyük bir kısmı ona oy verdi.Şu anda da diyet borcunu ödüyor. Onların dediği şekilde hareket ediyor.

Onun da hastanede saldırıya uğradığı geçiyor. O zaman da mı aranızda soğukluk vardı.

Tabii tabii. Fakıbaba, insanlara iftira atan biri olduğu için ben onunla çok görüşen biri değildim zaten.

Fakıbaba, bakanlık makamını kullanarak, insanları iftiralarla görevden aldırmıştır. Aynı partide olduğum için zorunlu olmadıkça bir araya gelmiyordum.

Mesela Urfa gibi bir yerde AK Parti’de siyaset yapan insan olarak “HDP’ye oy vermek ayıp değildir” diye bir sözü var. Urfa’da siyaset yapan bir AK Partilinin bunu söylemesini doğal bulmuyorum.

İnsanlara “HDP’ye oy verin” diyor. Urfa’yı HDP’nin kucağına itmeye çalışıyor.

Yakınlarınız hastanede Fakıbaba’ya “karşı tarafı korumaya geldi” diye düşünerek mi saldırmış? Çünkü o da “ben size destek olmaya geldim” demiş.

Olayı görmedim, haberim yok.

Bu olaydan sonra ailenize koruculuk mu verildi?

Suruç’a genel olarak verildi. Benim ailemden de silah alanlar oldu. Ailemden 50 kişiye verildi.

Bu olay nedeniyle mi verildi?

Murat Karayılan bütün aileyi tehdit edince insanlardan kendilerini korumak için silah alanlar oldu. Murat Karayılan’ın açıklamasından sonra verildi yani. Olaydan 3-4 ay sonraydı.

- Advertisment -