Ana SayfaÖZEL HABERRÖPORTAJ | CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı: “Özgürlükler alanında yarış,...

RÖPORTAJ | CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı: “Özgürlükler alanında yarış, sağcılık yarışı değil solculuk yarışı”

CHP’nin Konyalı ve muhafazakar bir aileden gelen Gençlik Kolları Genel Başkanı Gençosman Killik ile Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü teklifini konuştuk: “'O insanların sorunu yok, o insanlar şu an bu ülkenin mağduru değil, asıl bugün zulüm yapan onlar' gibi ifadeler kullananlar da var. Bunları hoş bulmuyoruz. İktidara yakın düşünen milyonlarca masum insanın bu iktidarın yaptığı zulümle bir ilgisi yok.Türkiye’de bir özgürlük ya da özgürlükçülük yarışı olursa bundan sol değerler kazanır. Vardığı nokta, sağcılaşmanın ya da sağcılığın değil solculaşmanın ya da solculuğun kazandığı bir yarış olur. Konuların ne olduğundan bağımsız olarak, insan hakları ve özgürlükler alanındaki gelişmelerden bir solcu rahatsız olmaz.”

CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı Gençosman Killik, Kılıçdaroğlu’nun teklifine attığı tweetle destek vermişti:

Killik ile teklif sonrası başlayan tartışmaları konuştuk.

“İnsanlar bize ‘bu konularda haklısınız ama…’ diyor”

Kılıçdaroğlu’nun başörtüsüne “yasal güvence” önerisi üzerine Twitter’dan “Ben ailesinde başörtüsü mağdurları olan bir CHP’liyim Bugün Türkiye’de bir başörtüsü sorunu yok ama yarın tekrar olur korkusu AK Parti için çok kullanışlı bir konu. Bunla büyüyenler o travmayı bilirler. İşte bu korkuyu yenebilirsek o insanlarla gerçek sorunları konuşabileceğiz” mesajını paylaştınız. Sahada, CHP’nin bu çağrıyı yapmasını gerektiren ne tür eleştiriler alıyorsunuz?

Bu çağrının en çok zamanlaması ve ülkenin başka büyük meselelerini konuşmayı perdelemesi gibi eleştiriler aldı.

Ekonomik problemler, adaletsizlikler, eğitimdeki kalitesizlik, insanların hastanede sıra alamaması, faturalarını ödemekte sıkıntılar, insanların pazara gitmekte zorlanmaları, çocuğuna kırtasiye malzemesi alamaması bunların Türkiye’nin ana gündemi olması lazım. Bunun ana gündem maddesi olması lazım doğru.

Ama biz sahada insanlarla bunları konuşurken, insanlar bize “bu konularda haklısınız ama…” diyor.

Bu “ama”lar insanların oy tercihlerini etkileyebiliyor. İktidar bu konuda çok maharetli ve elinde büyük bir propaganda gücü de var.

Yarın seçim gündeminde de bu “ama”ların üzerine gidecek, provokatif girişimlerde bulunabileceği de görülüyor.

Sadece başörtüsü meselesiyle ilgili değil, geçtiğimiz günlerde bir terör meselesinde de gördük bu tutumu. Ortada bir şehit acısı varken, “olayı nasıl CHP üzerinden bir provokasyona dönüştürürüz” derdine düştüler.

Karşımızda böyle bir iktidar varken biz de adım adım bu sorunları ortadan kaldırmak istiyoruz. Bu çağrı bu nedenle gündeme geldi. Bu meseleyi siyasal bir propaganda malzemesi halinden çıkartalım ve bir yasal güvence getirelim dedik.

Görüldüğü gibi AKP’de büyük bir rahatsızlık yarattı. Çünkü onların beklemediği yerden geldi. Çok uzman gibi görünüyorlar ama ellerinden bu koz gittiğinde seçim gününe doğru konuşacak konuları kalmayacak.

“Üniversitede başörtüsü sorunu, Genel Başkanımız çağrısı üzerine başlayan bir girişimle kalktı”

Kılıçdaroğlu’nun çağrısı ve ardından başlayan tartışmayı değerlendirdiğinizde sahada karşılaştığınız “ama”ları giderecek bir karşılık bulduğunu düşünüyor musunuz? Çağrı sizin söylediğiniz anlamda faydalı oldu mu?

Üniversitelerde başörtüsü konusu, Türkiye’nin kanayan bir yarasıydı. İnsanların üniversitede ders alamıyordu, eğitimleri engelleniyordu, büyük mağduriyetler yaratıyordu.

AK Parti bunu çözebilecek kudrete kavuştuktan sonra bile uzun bir süre bu sorunu çözmedi. Çünkü onlar için kullanışlı bir konuydu.

Derdi insanların başörtüsüyle eğitim alması değil; başörtüsüyle eğitim alamayanların siyasal gücünden yararlanmak, oylarını almak ve bu sayede iktidarı elinde tutabilmekti.

Daha sonra Genel Başkanımızın da girişimleriyle AK Parti bu konuda yasal bir adım atmak zorunda kaldı. O dönemi hatırlarsanız Genel Başkanımız bir çağrı yaptı ve bunun üzerine başlayan bir girişimle üniversitede başörtüsü sorunu kalktı.

Biz eğer o adımı atmamış olsaydık belki yıllarca bu sorun devam edecekti. Bu konu gündemde tutulmaya da devam edecekti.

O güne bakıldığında o zaman da bize “Bu AK Parti’nin istediği bir tartışma” eleştirisi gelmişti. Ama sonrasında gördük ki bu konu AK Parti için siyasi bir argüman olmaktan çıktı ve bunu kullanamadı.

Ve en nihayetinde bu bir insan hakları konusu. İnsan haklarıyla ilgili bir konuda Türkiye bir ilerleme sağlamış oldu.

Bugün de böyle. Kısa vadede AK Parti için bir siyaset alanı oluşturmuş gibi görünebilir ama hem insan hakları alanında Türkiye’de bir adım daha atılmış oluyor hem de seçim dönemindeki bir propaganda malzemesini ellerinden almış oluyoruz.

Sahada görüyoruz. İnsanlar bize “tamam ekonomiyi iyi yönetemiyorlar, dış politikada taviz veriyorlar, ülkenin itibarını zedelediler, geçinmekte zorlanıyorum ama iktidara geldiğinizde eski günlere dönersek; başörtüsüyle okula gidemezsem, kızım başörtüsüyle kamuda işe giremezse” diyor. Böyle bir korku var.

Şimdi insanların bu korkuları kalmayacak ve tercihlerini tamamen ülkenin sorunları üzerinden yapmaya başlayacaklar.

Kılıçdaroğlu’nun yaklaşık 10 yıl önce o bahsettiğiniz çağrısı olmasaydı, AK Parti üniversitede başörtüsü özgürlüğünü sağlamak için gerçekten bir çaba göstermez miydi sizce?

Bugün çok ortada bir durum var. Biz bir teklif yaptık, karşılığında anayasal değişiklik teklifi getirdiler. Peki anayasa değişikliği gerekiyorsa Genel Başkanımız bu çağrıyı yapana kadar niye böyle bir teklif getirmek akıllarına gelmedi.

Çünkü dediğim gibi insanların yaşam tarzına güvence getirmek değil dertleri. Onlar için tercih edilen, bu konunun sürekli politik malzeme olması.

Bugün yaşanan da o gün atılan adımın bir benzeri. AK Parti için çözülmesi istenmeyen bir mesele olmasının kanıtı da son günlerdeki hareketleri olabilir.

“Refahı, huzuru olmadan nasıl aileyi koruyacaksınız?”

Kılıçdaroğlu’nun çağrısının ardından Erdoğan’ın “anayasal güvence” çıkışı geldi. Erdoğan konuşmasında önerdiği anayasa değişikliğine “Kadın ve erkekten oluşan ailenin korunması” için tedbirleri eklemekten de bahsetti. Erdoğan’ın bu aile vurgusunun son dönem LGBTİ+ karşıtlarının “aileyi koruma” sloganına bir atıf olduğu belli. Bu durumda CHP’nin tutumu ne olacak? Erdoğan, CHP’yi bir polemiğin içine sokarak adımını sekteye uğrattı mı?

Siyasi fırsatçılık yapmaya çalışacakları, güncel meselelerin dışındaki konuları tartıştırmaya çalışacakları aşikâr.

Biz Türkiye’deki yaşam tarzlarına baskıların son bulması amaçlı olarak bu çağrıyı yaptık. Bununla ilgili atacakları her samimi adımı biz destekleriz. Samimilerse bizim kanun teklifimize destek verirler.

Aile yapısının korunması çok önemli. Ama aile yapısının korunması için önce o eve huzur getirmeniz lazım. Pazara gittiğinde çocuğuna bir şey alamayan aileleri, faturaları ödeyemeyen annelerin problemlerini çözün.

Ben avukatım. Bugün boşanma davalarının çoğu ekonomik gerekçelerle yaşanıyor. İnsanların huzuru kalmadı. Elektriği kesilen, doğalgaz faturasını ödeyemeyen ailelerde huzur kalmadı.

Aileleri refaha kavuşturarak korursunuz. Refahı, huzuru olmadan nasıl aileyi koruyacaksınız? Önce bu sıkıntılarla uğraşsınlar sonra Türkiye’nin başka meselelerine baksınlar. Meseleleri aile korumak değil oy avcılığı yapmak.

“’O insanların sorunu yok, artık zulüm yapan onlar’ gibi ifadeleri hoş bulmuyoruz”

Kılıçdaroğlu’nun çağrısı muhalif medyadan çok sert eleştiriler aldı? Muhalif medyanın tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Herhangi bir siyasetçi eleştirilemez diye bir şey yok. Bizim gibi düşünen insanların ya da bize yakın insanların da bazı yaptığımız önerilere eleştiriler getirmesi normal. Pek çok yaptığımız şeye olduğu gibi bu çağrıya da eleştiri gelebilir. Bunu da saygıyla karşılıyoruz.

Ama biz siyaset yapıyoruz ve halktan aldığımız izlenimlere göre belirli çalışmaları gerçekleştirmek gerekiyor.

Bizim amacımız Türkiye’nin sorunlarının konuşulması, siyasetin buna göre yapılması. Siyaset; insanların kimlikleri, yaşam tarzları, inançları, değerleri, yaşam tarzları üzerine olmasın.

Biz Türkiye’nin diğer konularında da çok ciddi çalışmalar yapıyoruz. Bu konuda CHP’ye büyük haksızlık yapıldığını düşünüyorum. CHP, Türkiye’deki bütün sorunlarla ilgili plan, proje üretiyor.

Muhalif medya, bizim faaliyetlerimize en geniş yer ayıran medya. CHP’nin çalışmalarını da cesaretle duyuran medya. Onlar bizim ekonomi, adaletsizlikler ve diğer konularla ilgili ne kadar çaba gösterdiğimizi, mücadeleler ettiğimizi de biliyor.

Muhalefet medyasından Genel Başkanımıza gelen eleştiriler de çok kıymetlidir. Bu eleştiriler de tartışılmalı, konuşulmalı ve eksiklerimiz varsa gidermeliyiz. Bu eleştirileri de değerli buluyoruz.

Ama tabii nefret dilini içeren, “o insanların sorunu yok, o insanlar şu an bu ülkenin mağduru değil, asıl bugün zulüm yapan onlar” gibi ifadeler kullananlar da var. Bunları hoş bulmuyoruz.

Bu konuları siyasal anlamda kullanan iktidar, zulmetme kudretine sahip. Ama bu iktidara yakın düşünen milyonlarca masum insanın bu iktidarın yaptığı zulümle bir ilgisi yok.

Muhalif medyada, günümüzde başörtüsüyle ilgili bir mağduriyetin kalmadığı değerlendirmeleri çok yapıldı. Muhafazakâr kesimden gelen bir CHP’li olarak, ağırlıklı olarak seküler kesimden gelen isimlerin bu tip değerlendirmelerini siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bizim amacımızın temel insan hakları meselelerini; konuların, dönemlerin, kişilerin güdümünden çıkarabilmek. Siyaset, “Bugün Türkiye’de böyle bir mağduriyet yok ama yarın olabilir mi” endişesinden uzaklaşsın.

Belli insani hakların kişilere, dönemlere, yöneticilere, partilere bağlı olmadan kanuni güvence altında olması gerekir.

Evet Türkiye’de bugün başörtüsüyle ilgili bir mağduriyet yok. Üniversiteye gidebiliyorlar, polis de olabiliyorlar hâkim de olabiliyorlar. Bunlar olması gereken şeyler. Ülkemizin insan hakları alanında başarı olarak sayılacak şeyler de değil.

Bugün Türkiye’de devam eden başka aksaklıklar da var. Sünni kesimdeki inanç sahibi insanlar daha rahat ama Alevilerin ibadethaneleri tanınmamış durumda.

Bugün kamu kurumlarında insanların etek boyuna karışılıyor. Başörtüsü meselesiyle hemen hemen benzer bir şey.

İnsanların kılık-kıyafeti siyasetin ve kamunun gündemi olmasın diyoruz. Başörtüsü geçmiş yıllarda bunun simgesiydi. Bugün de başka problemler var.

Düzenleme de zaten hepsini kapsayacak. Kadınların kılık-kıyafetine kimse karışmasın. Biz bundan sonra da bu meseleyle ilgili en önde mücadele verecek parti olacağız bundan sonra da.

“Özgürlükler alanında yarış, sağcılık yarışı değil solculuk yarışı”

Bu başlayan başörtüsü tartışmasının, özgürlükler temelinde bir yarışa dönüştüğü değerlendirmeleri de yapılıyor. Bunu bazı muhalif çevreler “sağcılık yarışı” olarak yorumluyor ve “eksen buraya kurulursa AK Parti’ye yarar” diyor. Sizce özgürlükler temelli yarış neye yol açar, kimlere yarar?

Kendisini solcu diye tanımlayan bir insanın kendini ifade edeceği ilk kelimelerden biri özgürlüktür. Sol değerlere inanan herkes öncelikli olarak özgürlükçüdür.

Türkiye’de bir özgürlük ya da özgürlükçülük yarışı olursa bundan sol değerler kazanır. Sağcılaşmanın ya da sağcılığın değil solculaşmanın ya da solculuğun kazandığı bir yarış olur vardığı nokta.

Konuların ne olduğundan bağımsız olarak, insan hakları ve özgürlükler alanındaki gelişmeler olursa bir solcu bundan rahatsız olmaz. Hiçbir sol ya da sosyal demokrat parti de rahatsız olmaz aksine mutlu olur. Kendi istediği şeyleri yaptırmış olur.

Biz de AK Parti’yi belli konularda sıkıştıran ve adım atmaya zorlayan bir partiyiz.

Bugün de biz AK Parti’ye böyle bir teklif yaptık; el yükseltme diye tanımlayanlar olabilir ama ne denirse densin bir adım atmak zorunda kaldılar. Bunu yine CHP başardı.

İktidarları bitene kadar, başka konular olursa yine CHP’nin zorlamasıyla adım atmaya mecbur kalacaklar.

İnsanlar ilk adımı kimin attığını görüyor.

Sadece bu konu değil. KYK’yla ilgili düzenlemeyi yapan AK Parti. Ama bunun CHP Genel Başkanı’nın çağrısından sonra yapıldığını bütün KYK mağduru genç arkadaşlarımız biliyor.

Yarın başörtüsü konusunda bir güvence sağlanırsa, insanlar bunun Kemal Kılıçdaroğlu’nun çağrısıyla yapıldığını da her zaman hatırlayacak.

Siz başörtüsüne özgürlük eksenindeki bu yarışın “sağcılık yarışı” diye tanımlanmasına karşısınız. Bunu “solculuk yarışı” olarak değerlendiriyorsunuz. Yani bu açıdan siz AK Parti’yle sağcılık yarıştırmıyorsunuz, AK Parti sizinle solculuk yarıştırıyor?

Evet, bence böyle.

Kılıçdaroğlu’nun başörtüsüne yasal güvence çağrısı, “helalleşme çağrısı” kapsamında bir adım olarak görülebilir. Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çağrısıyla ilgili yalnız bırakıldığı yorumları çokça yapıldı. Parti yönetiminde, partiye yakın aydınlarda, partiye yakın medyada Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çağrısıyla ilgili bir ten uyuşmazlığı mı oldu?

Parti içerisinde bununla ilgili bir tartışma yok. Parti kadroları Genel Başkanımızın ne amaçladığının farkında.

Özellikle ben Gençlik Kolları Genel Başkanı olarak partinin gençleri adına söz söyleme hakkına sahibim.

Genel Başkanımız o çağrıyı pazartesi akşamı yaptı. Biz ertesi gün grup toplantısına binlerce genç arkadaşımız beraber gittik.

Genel Başkanımızın Türkiye’yi barıştırma, Türkiye’yi özgürleştirme çağrısının arkasında olduğumuz mesajını verdik. Gençlik Kolları’nda tüm arkadaşlarımız bu çabanın yanında.

Parti içinde yalnız bırakıldığını düşünmüyorum. Özellikle gençlerde bu konu çok önemseniyor ve destekleniyor.

Biz Türkiye’nin 50 yıllık, 100 yıllık meselelerinin bizim geleceğimizi şekillendirmesini istemiyoruz. Eski mağduriyetlerin geleceği de olumsuz etkilemesini istemiyoruz.

Türkiye barıştığında biz huzurlu bir ülkede uzun yıllar yaşayacağız. Gençlerin isteği; Türkiye’nin barışmış, huzurlu ve refah sahibi bir ülke olması.

“AK Parti muhafazakarların ve dindarların partisi değil”

CHP’nin bu tip önerilerle AK Parti’yi kendi tabanına karşı da daha samimi ve özgürlükçü bir çizgiye ittiğini mi düşünüyorsunuz?

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının her birinin isteği bizim için önemli. AK Parti kendi tabanı olarak gördüğü insanların da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının genel olarak da problemlerini çözmeye çalışan bir yapı değil. AK Parti için her konudaki tek öncelik siyasal bir kazanım elde etmesi.

Bugün Alevilerle ilgili adımlar atacağı konuşuluyor. AK Parti için Alevilerin sorunları hiç önemli değil. Seçim geliyor diye oy alma amaçlı bir adım atmak istiyorlar.

Ama artık kendi tabanları da başka kesimler de AK Parti’nin samimi olmadığının farkında.

Bugün öğrencilerle ilgili atılan adımların oy için olduğu biliniyor. Yarın EYT’lilerle ilgili bir adım atarlarsa bunun seçim için olduğu biliniyor. Artık herkes AK Parti’nin bakış açısının ne olduğunun farkında.

Ayrıca AK Parti’yi muhafazakarların ve dindarların partisi diye tanımlamak doğru değil. Çünkü AK Parti muhafazakarların ve dindarların partisi değil.

Dindarların partisinde yolsuzluk olmaz, adaletsizlik olmaz, uyuşturucu çetelerine hoşgörü olmaz. Bunlar muhafazakâr ve dindar insanların hoşuna gideceği, onaylayacağı şeyler değil.

AK Parti; ayetlerle dalga geçen, rüşvet almış insanları büyükelçi olarak görevlendirilmiş durumda. Yolsuzlara bulaşmış, adaletsizliklerin sebebi olmuş bir parti AK Parti. O yüzden muhafazakarların, dindarların AK Parti’nin tabanı olarak görülmesi de doğru değil.

- Advertisment -