Ana SayfaYazarlar17 Aralık: Darbe girişiminin yıldönümü

17 Aralık: Darbe girişiminin yıldönümü

 

Tam iki yıl önce, 17 Aralık 2013 sabahı, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın yönetimi tarafından, Kuzguncuk'taki misafirhanelerine kahvaltıya davetliydim. Biz kahvaltımızı yapıp, sohbetimizi sürdürürken, salondaki TV ekranlarında "Bakanların çocukları yolsuzluktan gözaltına alındı" haberleri geçiyordu.

 

Benim dikkatim dağıldı ve haberlere yoğunlaştım. "Bunu Cemaat yaptı diyecekler, sen de öyle söyleyeceksin" diyerek, meselenin uzağında bir yaklaşım gösterdiler. Ben de “böylesine kapsamlı bir operasyonu ancak Cemaat yapabilir" diyerek tutumumu ifade ettim.

 

Bir hafta sonra ikinci operasyonun yapıldığı 25 Aralık 2013 akşamı, Habertürk'teki haber bülteninde Ece Üner'in konuğuydum. Yaşananın bir darbe girişimi olduğunu net bir şekilde dile getirdim. Düşüncelerimde, iki yıl içinde değişiklik olmadı. O programda, şunları söylemişim:

 

"28 Şubat(1998) sürecinde siyaset, siyaset dışı yollarla ve çeşitli araçlarla ipotek altına alındı ve yok edildi. Şimdi yeniden aynı şeyle yüz yüze geliyoruz. Bunu kabul etmememiz gerekiyor. Artık yeter. Evet, bu iktidarın da demokrasi konusunda ciddi zaafları olduğunu görüyorum ve yazıyorum. Yazmaya da devam edeceğim ama şu an küçük ayrıntıların zamanı değil. Bu senaryo; seçilmiş bir hükümeti itibarsızlaştırarak yok etmeye yönelik ve seçilmemişlerin yönetebileceği yeni bir Türkiye kurma projesidir. Ben bu projeyi kabul etmiyorum. Nasıl 28 Şubat'ı nasıl 27 Nisan'ı kabul etmediysem bunu da kabul etmiyorum. Ben gider oyumu muhalefet partisine veririm, verdim de hep zaten, irademle belirlerim ama benim irademe rağmen başkaları farklı yöntemlerle bu iradeye ipotek koymasınlar."

 

Kritik eşik

 

İktidarı yıkıp, dönemin Başbakanını hapse atarak, yargı ve polisin egemen olduğu bir düzen kurmayı amaçlayan bir projeyle karşı karşıyaydık. Yolsuzluk gibi çok kritik ve toplumsal psikolojiyi etkileme potansiyeli olan bir gerekçe üzerinden harekete geçilmişti.

 

Bu girişimde bulunanların, daha ne gibi komplolara, kumpaslara başvurdukları, zaman içinde ortaya çıktı. Orduya, yargıya, polise, bürokrasiye nasıl gayrımeşru yollarla kol attıkları kavrandıkça, atlatılan tehlike çok farklı açılardan değerlendirilmeye başlandı.

 

Muhalefetin önemli bir kesimiyse, yaşananı sadece “yolsuzlukla mücadele” düzeyinde anlamayı tercih ediyordu. Hala da bu çok değişmiş değil. Aslında, bu çapta bir olayın sadece yolsuzluk düzeyinde değerlendirilmesini de, bir tür yolsuzluk olarak görmek mümkün.

 

Gürbüz Özaltınlı, 17 Aralık 2015’te serbestiyet.com'da yayınlanan yazısında, bu noktaya değiniyor. Olanları yolsuzlukla sınırlı görmeyi tercih edenleri, şöyle değerlendiriyor:

 

"Türkiye’de hepimizin gözü önünde kıyamet koptu. Cemaat iktidara açıktan saldırdı. Bunlar, Cemaate dair; bu örgüt neyin nesidir, nasıl var olmuştur, işlevi nedir, sosyolojik/ideolojik/politik yapısı nasıldır, küresel yaygınlığı ne anlama gelir gibi soruları hiç ‘merak etmediler’, sustular, hatta işi varlığını inkâr etmeye kadar götürdüler. Bazısına sorarsanız, Cemaat, iktidarın yolsuzlukları örtmek için yoktan var ettiği sanal bir örgütlenmedir… Evet, bunu da söyleyenler çıktı ve utanmadılar."

 

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN

- Advertisment -