Son yıllarda İslam dini ile ilgili olarak yaygınlaştırılan ve dünyanın her tarafında Müslümanlara yönelik ihlalleri meşrulaştıran ayrımcı önyargıya karşı, “İslam terör dini değildir” diye başlayan itirazlar acaba amacına ulaşıyor mu?
Yoksa bu dilde de yolunda gitmeyen bir şeyler var mı? Buradaki sıkıntıyı anlatmaya nereden başlamalı?
Çehov’un harika bir hikâyesi vardır.
Bir yanlış anlama ihtimalini ortadan kaldırmak için çırpınan bir adamın hikâyesi.
Kahramanımız Sergey Ahinyev, bir davette yemeği beklerken ne pişirildiğine bakmak için mutfağa girer. Aşçı Marfa’nın pişirdiği yemeğin kokusu cezbetmiştir onu. Leziz yemeklere bakıp ağzını şapırdatırken, arkasından gelen şehrin en dedikoducu adamı Vankin, ona bir öpücük sesi duyduğunu söyler.
Kahramanımız salona döndüğünde Vankin’i birilerine bir şeyler fısıldayıp gülüşürken görür. Onun huyunu bildiği için de herkesle konuşup, yanlış anlamayı tekzip eder. “O salak Vankin geldi, benim Marfa’yı öptüğümü sandı, hem de tuhaf Marfa’yı, köpeği öperim daha iyi” gibi sözlerle Vakin’in ardından onun konuştuğu herkesin yanına gidip iddiayı tekzip, hepsine tek tek durumu izah etmeye çalışır.
Ancak tekzip etmek için gösterdiği bütün çabaya rağmen başarısız olur. Kısa süre sonra Marfa ile ilişkisi olduğu herkesin diline düşmüş, evde ve işyerinde hayatı altüst olmuştur.
Deliye dönen kahramanımız soluğu Vankin’in evinde alır. Ona hakkındaki bu iftiradan dolayı hesap sorar. Vankin ona hakkında kimseye tek bir kelime etmediğine dair yemin eder. Kahramanımız hayretle söylentinin kaynağının o olmadığını anlar.
Ama meseleyi hala çözebilmiş değildir.
Vankin değilse, kimdir bu söylentiyi yayan? Üstelik de tek bir kişi bile aksini iddia etmemişken.
Propagandanın başka bir yolu…