Çuval…

 

Son zamanlarda FETÖ ile mücadelede yapılan bazı uygulamalar bana Ergenekon soruşturmaları süresince yaşananları hatırlattı. Ergenekon davaları başlangıçta toplumda çok büyük heyecanlar yaratmış, destek almıştı. Ergenekon operasyonlarıyla devlete öteden beri yerleşen ‘derin’ yapılar çökertilecek, toplum temizlenecekti.  İlgili ilgisiz herkeste ‘temiz bir toplum’ olabileceğimizin hayali oluştu. Ben de bu ‘temiz toplum’ hayaliyle Ergenekon soruşturma ve davalarına şu ya da bu şekilde destek vermiştim. Ergenekon soruşturmalarını, operasyonları izlemiş, zaman zaman Silivri’ye giderek duruşmalardaki ifadeleri, o günlerde yaşananları izlenim ve haber olarak okurlara aktarmıştım. 

 

Ergenekon soruşturma ve davaları bir süre sonra öyle bir hal aldı ki her şey birbirine karıştı. Birbiriyle alakası olmayan olaylar ve kişiler ‘Ergenekon soruşturmaları’ çuvalının içine atıldı. Soranlara da; “Öyle karmaşık bir yapıyla karşı karşıyayız ki, bildiğiniz gibi değil. Birbirleriyle alakası olmayan kişiler bu örgütün içinde var olunuyor” denilerek geçiştirildi. Haklı yanları da vardı söylenenlerin, tek partiye geçişten sonra üç darbe, bir post modern darbe yaşayan ülkenin tek bir karanlık örgütü olamazdı. 12 Eylül darbesi öncesinde de sabah, ülkücüleri öldüren silah akşam, solcuları öldürüyordu.  ‘Karanlıkların efendilerinin’ hüküm sürdüğü bir ülkede tek bir homojen yapı olamazdı, Ergenekon olsa olsa bir üst yapı olabilirdi.

 

AK Parti, iktidara geldikten sonra bile birkaç darbe girişimi ile karşı karşıya kalmıştı. Darbelerden bıkan toplum, artık bu karanlık geçmişi geride bırakmak istiyordu. O nedenle soruşturma ve davalarda yaşanan hukuksuzluklara, mağduriyetlere gözlerimizi kapadık.

 

İşte bu gözleri kapama hali bizi çok daha korkunç bir yapıyla yüzleştirdi. Kendi halkına kurşun sıkmaktan çekinmeyen, iktidar için her şeyi göze alan ve tasfiye ettikleriyle devletin kılcal damarlarına yerleşen FETÖ örgütüyle yüzleştik. Ergenekon operasyonunu yürüten polislerin, savcıların ve yargılamayı yapan hakimlerin devletin polisi, savcısı ve hakimi değil; FETÖ’nün üyeleri olduklarını acı bir şekilde öğrendik. Temiz toplum için çıkılan soruşturmada geride ömrünün son aylarında evi basılan büyük bilim insanı Türkan Saylan’ın, balkondan kendisini destekleyenlere el sallayan yüzü kaldı…

 

Oysa; Ergenekon’un varlığı, ömrünü Türk halkına adayan cüzzam hastalığıyla ülke insanlarının ölmemesini sağlayan Türkan Saylan kadar gerçekti. Bu ülke kısa tarihi boyunca derin yapıların etkisiyle yönetilmişti. Fakat operasyon ve davalarla Ergenekon’un kökünü kazıyamadık, çok daha korkunç bir yapıyı memleketin hücrelerine yerleştirdik.  Şimdi de bu yapıyı devletin hatta memleketin içinden atmaya çalışıyoruz. Bir daha var olmamacasına…

 

FETÖ, 17-25 Aralık hukuk darbe girişimiyle ele geçiremediği iktidarı, 15 Temmuz kanlı darbe girişimiyle ele geçirmek istedi. Kendi halkına bomba atacak kadar alçalan bir örgüte karşı memleket genelinde büyük bir dayanışma var. Ergenekon davalarında görülen parçalanma hali, bu örgüte karşı yürütülen operasyonlarda görülmüyor. Halkın büyük bir çoğunluğu operasyonları destekliyor.  Halkın bu desteğini davanın da ülkenin de geleceği açısından çok önemli buluyorum. Bu desteği, her şeyi FETÖ çuvalının içine atarak tüketmemek lazım ki, o tehlike görülüyor. Geçmişte FETÖ mağduriyeti yaşayanların bile “ Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına hareket etmek” çuvalının içine atıldığını görüyoruz. Bunun yanında FETÖ ile uzaktan yakından ilgisi olmayan insanların, işlerinden edildiklerine tanık oluyoruz.  Mağdur edildikleri için açlık grevine başlayan insanlar var. Bir sırat köprüsünden geçiyor ülke, gerçekten mağdur edilen insanlar olduğu gibi, FETÖ’nün en iyi bildiği şey olan kara propaganda ve sulandırma algısının içinde neye inanacağını bilemez bir topluma dönüşme tehlikesi de var.

 

FETÖ; Ergenekon soruşturmaları sürecinde, her şeyi bir çuvalın içine doldurarak, insanların kafalarını karıştırarak haklı olarak başlatılan soruşturmayı giderek sulandırarak, kendisine ülkeyi ele geçirecek bir zemin elde etmişti. “Devleti ele geçirdik” kibriyle giderek pervasızlaşan, toplumu sindirdiğini zanneden bir örgütün düştüğü hal ortada. Dünya tarihinde hiçbir örgüt, oluşum, FETÖ kadar lanetlenmemiştir.

 

Türkiye devletinin bu davalardan yüzünün akıyla çıkması için önünde büyük bir şans var. Bu şans, her şey, ‘FETÖ Davası’ çuvalının içine doldurarak heba edilip, ‘damatlar’ ince hastalıktan tahliye edilirken, muhalifler içeriye mi tıkılacak? Yoksa, adalet duygusundan ayrılmadan, yeni mağduriyetler yaratmadan suçlular hak ettiği cezaları mı alacak, şeklinde mi değerlendirilecek. İşte asıl mesele bu.  Ergenekon da en az FETÖ kadar gerçek ve bir karanlık örgüttü. Ergenekon’dan geriye mağdurlar ve yok olan adalet duygusu kaldı. 

 

FETÖ davası da böyle olmasın, aynı hatayı ikinci kez yapmayarak hukuk devleti oluruz…  

 

          

- Advertisment -