[6 Haziran 2015] HDP’ye yönelik bombalı saldırıların kesildiğini ve arkasının gelmeyeceğini sanmıştım. Yanılmışım. En kötüsünü en sona saklamışlar. Dünkü Diyarbakır mitinginde, biri bir gaz tüpüne, diğeri bir çöp sepetine yerleştirilmiş iki bomba, dört dakika arayla patladı. İçlerine yerleştirilmiş yüzlerce metal bilye etrafa saçıldı. Şu ana kadar iki ölü, 150’yi aşkın yaralı var. Yaralılardan yirmi kadarının durumunun ciddiyetini koruduğu bildiriliyor.
Bu, hem özel olarak HDP’ye, PKK’ya ve çözüm sürecine karşı, hem de daha genel olarak yarınki seçimlerin saygınlığına karşı büyük bir provokasyon. Şimdiye değin ne kadar sakin ve rahat geçmiş olursa olsun, seçim kampanyasının üzerine tümüyle gölge düşürmeye, şaibeli kılmaya, Batı basınının New York Times, Financial Times, Guardian, Le Monde veya The Economist gibi ağır toplarına, bir kere daha “biz size demedik mi, işte geri ve ilkel Türklerin/Müslümanların ne yaptığını bilmezliği; işte Türkiye seçimlerinin güvensizliği ve dolayısıyla güvenilmezliği” türü yazılar yazdırtmaya, diğer yandan barışa karşı savaş kışkırtıcılığına, hele bir de HDP barajın altında kalırsa (ki umarım kalmaz), “ne yapalım, böyle olmuyor” tarzı kozlar vermeye yönelik.
Peki, önlemez miydi? Bunlar pek bildiğim işler değil ama, dışarıdan sadece iyi bir okuyucu olarak baktığımda, komplocularda çok yüksek, çok acayip, erişilmez ve tahmin edilemez bir profesyonellik düzeyi göremiyorum doğrusu. 15 Nisan 2013’te iki düdüklü tencere içine sıkıştırdıkları parça tesirli bombaları Boston Maratonu finişi civarında patlatan Çarnayev kardeşlerinkinden belki biraz daha ileri bir ekspertiz söz konusu. Zayiat rakamları da birbirine yakın. Boston’un kesin rakamları üç ölü ve 264 yaralı. Diyarbakır’daki ölü sayısının bunu çok aşmamasını dilerim.
Öyle veya böyle; önemli olan şu: Yapılabilirliği ölçüsünde, güvenlik güçleri de öyle aman aman değil, biraz daha ciddî bir profesyonellik gösterseler, pekâlâ önlenebilir olduğunu sanıyorum. Bugün havaalanlarında, “bırakılmış sahipsiz eşya görürseniz derhal haber verin; güvenlik gelip imha edecektir” yollu duyurulardan geçilmiyor. Biraz ideo-politik hassasiyet yüklü ve/ya ünlü-önemli kişilerin katılacağı herhangi bir kapalı salon toplantısı öncesinde, mekân bomba ve düzenek aramalarına tâbi tutuluyor. Diyarbakır mitinginin herkes için önemi ise izahtan vareste. O meydan her türlü elektronik araç dahil didik didik edilmez mi, henüz dolmadan? Kimbilir toplam kaç yüz veya bin polis görevliydi. Kimbilir kaçı uzman sivil polisti. Kalabalıklar gelip yığıldıktan sonra dahi, iş ciddi tutulsa, o kadro yetmez mi, bütün duvar diplerini, kuytu köşeleri, çöp kutuları ve sepetlerini, paket bırakılabilecek diğer yerleri sürekli gözetlemeye? Boston örneği yetmiyormuş gibi, bu ülke yedi kişinin öldüğü, 127 kişinin yaralandığı 9 Temmuz 1998 Mısır Çarşısı patlamasını da yaşadı, sonuçta bomba değil tüp gaz olduğu netlik kazanan. Böyle olasılıklar baştan hesaba katılamaz mı? Trafo yakınlarında bir yerde, açığa bir piknik tüpü bırakılmış. Farkedilemez mi, her ihtimale karşı etrafı hızla boşaltılamaz mı?
İster istemez, kim yaptı sorusuyla birlikte, nasıl yapabildi sorusu da geliyor akla. Örgütleyenlerin yanı sıra, izleyen ve koruyan birileri mi var? Ya da, ikisi aynı mı? Yakın geçmişteki böyle en karanlık olay, Uludere/Roboski katliamı. Birileri Ankara’ya PKK geliyor diye yanlış bilgi verdi; Hava Kuvvetleri 28 Aralık 2011’da sıradan Kürt kaçakçıları bombaladı; 34 kişi öldü ve Hükümetin (AKP’nin) yapmadığı çok açık olduğu halde, bir türlü ardındaki tezgâh aydınlatılamadı (veya belki aydınlatıldı da, nedense aleniyete dökülemiyor bir türlü). Acaba bu da, daha önce Oslo görüşmelerinin ses kaydının 13 Eylül 2011’de internette yayınlanmasıyla satha çıkan, 19 Ocak 2014’teki TIR durdurma olayıyla devam eden, MİT Müsteşarlığını ele geçirme mücadelesinin bir parçası mıydı? Rivayet muhtelif. Gel zaman git zaman, şimdi de Diyarbakır bombaları patladı. Bu sefer kastın ne olduğu, fazla yorum gerektirmeyecek kadar açık.
Önlenebilmeliydi. Haydi önlenemedi; mutlak surette çözülmeli. Hükümet bütünsellik gösteren bir karanlık tezgâhın en azından bu ayağını açığa çıkarmak zorunda.