Bir çok çağrıştırıcı nedenle futbol denilen güzel oyunun son isimlerini dünyanın tepesine altın harflerle yazılanları henüz çim sahada ve o büyük çayırlıklarda koşturuyorken izleyin ve tadını çıkarın. Tadını çıkarmakla kalmayın hayatınızın bir yerine kazıyın bu isimleri ve görüntülerini…
FİFA Yılın Futbolcusu ödülü için 3 isim var; Barca’nın Messi ve Suarez’i Real’in Ronaldo’su. Arjantinli Uruguaylı ve bir Portekizli ‘’En İyi’’ olmak için podyuma çıkacaklar.
Onlardan öncekiler geldi aklıma…
Brezilya’nın –talihsiz bir sakatlıkla erken bırakmak zorunda kalsa da-Ronaldosu bu ödülü aldığında henüz 20 yaşındaydı. Yıl 1996 idi. Messi 22, Cristiano 23, Ronaldinho 24’ünde aldılar bu unvanı. Kaka, Baggio ve Zizi ise 25’li yaşları sürüyordu. –İsimleri aklımızın bir kenarına not ederek yazıyı okumayı/yazmayı sürdürelim.-
Son 7 sezon ise ödülü Messi ve Ronaldo aralarında paslaşıyorlar. Ronaldo ve Messi 30’una merdiven dayadı. Arkalarında onları takip eden; ilk kürsüye çıktıkları yaşlarda başka bir oyuncu yok. 2013’te kürsünün 3. Basamağında duran Ribery de 2014’ün 3.sü Neuer de 30’lu yaşlardaydılar. İniesta ve Xavi de kürsünün ilk basamaklarına yine 30’lu yaşlara yaslanmıştılar.
Hadi birlikte ‘’büyük isimleri’’ ‘’Altın Çocukları’’ sayalım; Messi ve Ronaldo? Evet… İbrahimoviç’i es geçebilir miyiz? Hayır. Ribbery, İnniesta, Suarez, Neymar peki? Kesinlikle evet. -ben buna Hagi’yi ve Sergen’i ekliyorum arsız bir sardunya gibi saçaklanarak- Ve peki tarihin altın varaklı vakanüvisleri yani olay tutanakcıları, futbolun son incecileri yaşları ve doğası gereği futbolu bırakıp köşelerine çekildiklerinde ne olacak? Zizi ve Brezilya’nın Ronaldosunu kim hatırlıyor? Onlar bir hoş seda mı o baki kubbede? Dardayız yalanımız yok…
Kamusal duyarlıklılar yaratan bu oyuncuların ve son ‘’altın çocukların’’ ardından hal-i melalimizin ne olacağı meçhul.
İşte futbolun zalim bir pırıltısı var. İçine kattıklarını tez eskiten bir doğası var futbolun. Özellikle bizim ülkemizdeki/ligimizdeki gibi ‘kült’ futbolcunun azlığı içimin yarasıdır.
Milan’ın başkanı Baressi’nin yaşlandığını o yüzden takımdan gönderilmesi gerektiğine içkin yapılan konuşmaları/eleştirileri dinlemiş ve şöyle demişti; ‘’Baresi Milan’ın burçlarına dikilmiş bayrak gibidir onu oradan indirmeye kimsenin gücü yetmez…’’
Kuşkusuz çağımız ah de vefa çağı değil. Hata acelecilik ve gelip geçicilik çağı. Çok çabuk oluyor çok çabuk kayboluyor her şey.
Bu kadir kıymet bilmez dünyada saydığımız isimler ağzımızdaki karanfil tohumu yangında ilk kurtarılacak mücevher parçaları aslında. Onları bu kadar değerli kılan şey futbola kattıkları anlam olsa gerek. Çağın durumuna inat her şeyin ve hiçbir şeyin o kadar kolay olamayacağına bizi inandırmış olmaları.
Bu isimlerin bazıları örneğin Hagi, Van Hooijdonk, Anelka… Bu memleketin çayırından/çimeninden kırmızı ışıksız ve dur duraksız gelip geçtiler… -Ve Sergen; aah Sergen- Hangimiz özlemiyoruz? Çünkü onların oyuna kattıkları zevki yeni yetmelerin hiç biri yapamıyor.
Bu ve daha bir çok çağrıştırıcı nedenle futbol denilen güzel oyunun son isimlerini dünyanın tepesine altın harflerle yazılanları henüz çim sahada ve o büyük çayırlıklarda koşturuyorken izleyin ve tadını çıkarın. Tadını çıkarmakla kalmayın hayatınızın bir yerine kazıyın bu isimleri ve görüntülerini…
Yıllar geçer; -hiç geçmeyecekmiş gibiyken hem de- Messi, Ronaldo, Ronaldinho, İbrahimoviç gibi sihirle yüklü futbolcular arenadan çekilmiş olur- Drogba’yı bile unutmadan nasıl ki Van Basten’i unutamıyorsak ve buna Maradona da eklenir-
Dinlediğiniz ve bağlanarak sevdiğiniz bir şarkıcı susmuş bir tiyatrocu sahneye veda etmiş bir ressam renklerin solduğunu söylüyor…
Kötü olurdu çok kötü…
O nedenle; ‘’Paris yanıp yıkılmadan/yüreğim dalındayken henüz…’’