Ana SayfaYazarlarMilli takım milli dava olabildi mi?

Milli takım milli dava olabildi mi?

 

Türkiye Futbol Milli Takımlar Sorumlusu Fatih Terim’in maaşı tartışılmayacak ve insanı düşündürtmeyecek gibi değil. Zenginin parası züğürdün çenesini mi, ağrıtırmış? Bu kez başımızı ağrıtacak denli bir ‘yük’ten söz ediyoruz.

 

Geçen gece milli futbol takımımızın Euro 2016 öncesi hazırlık maçlarından birini izledik. Memleket zor günlerden geçiyordu, her şey çok zordu, futbol maçı olmaktan daha öteye geçmişti hepimiz için. Kırmızı-Beyaz bir stadyumda Kırmızı-Beyaz’la doldurulmuş tribünler önünde, hiç onaylamadığım bir Kırmızı-Beyaz forma düzenlemesiyle bizim çocuklar sahadaydı, zemin iyiydi her şey hazırdı/her şey hazırdı…

 

Kadromuza bakıyorum: 70 milyonu aşkın nüfusa sahip bir ülkenin en seçkin oyuncuları elbette ki… Hâlâ kaleci krizimiz hâlâ stoper sıkıntımız var ama… Buna santrfor eksiğimizi de ekleyelim mi? Tabi ki de… Ve peki milli takımlar teknik sorumlumuzun son açıklamasındaki ‘’orta sahadaki noksanımız’’ı? Elbette ki. O zaman fotoğrafa bir bakalım: Kalede, savunmada, orta sahada ve gol yollarında eksik bir takımız…

 

Bu bir hazırlık maçı ve takımı bu adı geçen alanlarda eksik bırakarak eksiklerimizi tamamlama yoluna mı gittik acaba? Bu kadar akla uzak bir yaklaşım olamaz değil mi? Hakan Çalhanoğlu, Gökhan Töre, Burak Yılmaz, Ersan Gülüm… Başka… Ve belki Umut Bulut… Bütün bunların dışında bir tercih olarak kadronun dışına düşmüş olan Volkan Demirel.

 

Maç sonrasında maaşı ve ederi İngiltere, Fransa sorumlularının ardından gelen ve hatta dünya şampiyonu Almanya’nın teknik sorumlusundan daha fazla olan Fatih Terim’in açıklamalarına dikkat kesiliyorum: ‘’Orta sahada eksiklerimiz var!’’ Bu cümle can sıkıcı… Oğuzhan/Arda ve Selçuk… İlki çıtkırıldım. Ayağının ucuyla oynuyor futbolu. İkincisi dünyanın en büyük takımlarından birine transfer oldu ve daha önceki futbolundan eser yok. Sonuncusu yanmış yenilmiş bitme noktasına gelmiş bir takımda var olma uğraşısı veren bir rota kaptanı…

 

Bu “hazırlığın!” yaralarımızı saramadığı ortada. Galip gelmiş olabiliriz. İlmimde muamma olan şey hâlâ nasıl bir felsefeyle futbol oynuyor olduğumuzdur… Biz neyi temsil ediyoruz?

 

Hamaset sahiplerinin; koskoca Türk milleti deyişlerini mizah sayalım.

 

Taktik açıdan neyi hedefliyoruz? Bizim için “top tekniği iyi bir takım!” mı ya da ‘fizik / kondisyon olarak çok iyiler sahanın her yerinde presle oynuyorlar!’mı, kanatları çok iyi kullanan bekleri sayesinde maçı koparıyorlar!’mı, “duran top ustaları var!” mı, “çok iyi golcüleri var!” mı, “çok zor gol yiyorlar, defansta çok iyiler!” mi diyecekler bilemiyorum.

 

Bunu aylık geliri 300 bin liraya dayanan ve Avrupa’nın -ve aslında dünyanın-  sayılı teknik adamlarından çok daha yüksek bir parayla bütün bu soruların muhatabı olacak insana, teknik sorumlumuza sormak isterdim…

 

Elinde artık mucizeler yaratan oyuncular yok. Kalesini gole kapatmış takım kaptanlığı yapacak denli yetkin kalecileri yok, sıkı defans yiğitleri yok, topu iğne deliğinden geçirecek pas ustaları yok. Tamam; milli takım bütün bu özellikleri bulup / yetiştiren kulüplerin beslediği bir üst kimlik  /kurumdur ve aslında sorun da buradadır işte; 70 milyonu aşkın nüfustan bu kadar kilit noktalardaki oyuncuları bulup /çıkaramayan bir futbol inşaatımız var önümüzde.

 

Bu işin sahici unsurları şöyle diyor milli takımımızın haline baktıkça: Bu inşaatın işleyiş biçimine bakıp “bu kadar masrafa bu kadar çürük / çarık bir zeminde mantolama rengi tartışarak vakit kaybetmeli miyiz? Yoksa mimarından harcı karacak kişisine kadar önce uzun ve meşakkatli bir eğitim sürecine razı mı olmalıyız?’’ Yanıtım ilk depremde yıkılmayacak bir temel üzerine inşa etmektir binayı.

 

Binanın estetiği o eğitim sürecindeki aklın işidir. Biz ne o aklı ne de o akla yapılan “masrafı” yerinde görmüyoruz… Bir kez daha düşünün; bu takımla bir milli duygu yoğunluğu yaşayabilir miyiz, her dalı bin dert açıp çıra çakmak tutuşanların ülkesinde?

 

Euro 2016 öncesi durum vahim.

 

Burada sözü 1936’da kaleme sarılıp yapılan masrafları eleştiren Nazım Hikmet’e bırakayım: “Berlin Olimpiyatları’na gitmemek lazım. Bu gidenler için yolda eğlenceli, oynayanlar için futbol sahasında acı olacak yolculuğa çıkmamak lazım. Bu işe harcanacak parayla sporun birçok delik deşikleri kapatılabilinir. Hiçbir şey yapılmazsa, fakir ve yardımsız kulüplere yardım edilebilinir.”

 

- Advertisment -