Ligin 35 haftası boyunca bir tek kırmızı kart görmemiş bir şampiyonluk adayı-Galatasaray’dan özellikle son maçlarda Melo dolu pozisyonlardan söz ediyorum- ve son haftalara birden bire yok kenarındaki boşluğa direksiyon kıran-ve zaten hiç gözetilmeyen bir başka şampiyon adayı- Beşiktaş’tan söz ediyorum. Biri akan nehire bir okyanus gibi uzak-Galatasaray’dan söz ediyorum- diğeri derelerle buluşa buluşa derin bir nehir gibi akarak yaşayan o uzun su yolu.-Beşiktaş’tan söz ediyorum.-
Birinin ‘fıtratında’ turnuva takımı olmak var-Galatasaray’dan söz ediyorum- diğeri duvarlarında şampiyon olmasan da aşığız!! yazılı pankartlarla süslenen bir düş ülkesi-Beşiktaş’tan söz ediyorum.-
Biri kendisini mutlaka kazanmak ve kazanarak duruşunu sürekli ileriye başka bir zenginlikle taşımak ve devler arasında sürekli olmak üzerine kurmuş diğeri ise bir sevdanın pençesi; ‘feda’sını bir şampiyonlukla süsleyip mahallenin ölmezliğine inanmak isteyen kocaman bir aile!
Peki ve ama bu kapışmanın bir tek amacı var; kazanmak!
Sert ve acımasız bu dünyanın koşullarına göre ayar verilmiş bir ‘lig maratonunun’-ne demekse- sadece kendileri için boll kazanç sağlayacağını düşünen aristokrasi/gelenek timsali Galatasaray Kulübü Yönetim Kurulu diğer tarafta mahallenin vefalı çocuklarını hiçleyip kendilerinden saydıkları teknik adamlarını ligin son iki haftasında şampiyonluktan uzak düştükleri için ‘’yemeye’’ çalışan bir Beşiktaş Yönetim Kurulu.
Bu işler Galatarasay’da hep üstten halledilir. Beşiktaş’ta ise ciğerden bir mevzuudur bir başkanın ya da bir teknik adamın ‘gidiş/gelişi’… Beşiktaş’ta pankartlar arz-ı endam etmeye başladı bile; ‘’Köpekler istedi diye atlar ölmez!’’ Beşiktaş taraftarı ne kadar işin içinde olduğunu göstermeye ben de varım demeye çalışıyor ya da bizatihi söylüyor/gösteriyor bunu.
Neden mi yazıyorum bunları? Her biri baskı unsuru olan bütün bu hallerin bir anlamı var ligin son düzlüğünde.
Kimin ne için kurgulandığı; bunda başarılı olup olamadığı işte bu maçta ortaya çıkacak. Kim ki bu baskılı dönemeçte üzerindeki ağırlığı taşımayı bilecek işte şampiyonluk ipini o göğüsleyecek.
Bu maçta Gökhan Töre; üç kişilik oynar; Dem Ba iki kişilik bir felaket olup Semih/Hakan Balta/Muslera üçlüsünün üstüne çöker-ki ‘maç sattı!!!’ tartışmalarını alevlendirecek olası bir Semih hatasını beklemiyor değiliz-; Olcay ve Franco ‘kaçırmazlar’ ise bu maçın galibi Beşiktaş olacaktır. Ama ve peki işte sırf bu nedenlerle son birkaç haftadır Beşiktaş yürümeye başladı ve hatta durdu diyebiliriz. Bütün maçlarını ‘deplasmanda’ gıkını çıkarmadan; 6 stoper karakterli oyuncuyla, orta sahasız ve hatta lidersiz bir kadroyla oynayan ve ligin en çok lider kalan ekibi Kartallar, onlarca haftadır bu koşunun temposunu bir an kaybettikleri ve iki üç kat daha fazla bir enerjiyi kenarda tutamadıkları için durdu evet. Acımasız bu dünyanın hallerine karşı bir ‘amacı’ savundukları için sessiz sedasız işini yapan böyle bir teknik kadro/takım görülmemişken hem de…
Bu maçta Semih hatasız; Melo sinirsiz; Sabri düşmeden, Sneijder iyi toplarla buluşarak,Yasin üstüne koyarak, Selçuk sakatlığına yenilmez, Altıntop sıkı vurur, Burak kaçırmaz ise Galatasaray zaten şampiyonluğunu ilan edecektir.
Yani Beşiktaş’ın kendi olanaklarının üzerine çıkıp iki kat daha üst düzey çaba sarfetmesi Galatasaray’ın da bu saate kadar ne taşıdıysa onu koruması gerekiyor.
Lig sıralamasında birbirlerine bu kadar yakınken neden bu kadar farklı bir konum sergilemeleri gerekiyor peki? Onun da yanıtı dediğimiz gibi Beşiktaş’ın yol aldığı güzergâhtan beklenmedik bir şekilde direksiyon kırması.
Bu yarışmanın son haftalara başka türlü bir heyecanla girmesinde Beşiktaş’ın direksiyon hakimiyetini ani kaybedişindeki şaşırtıcılık Galatasaray’ın da inatçılığı büyük rol oynuyor.
Şaşırmış ve düşmüş Beşiktaş ile hiç ummadığı anda topu önünde bulmuş ama o pozisyon için hep hazır beklemiş olan Galatasaray karşı karşıya gelecek.
Karşı karşıya gelen iki şey var yani; yaşanılan kayıpları teknik adamını görevinden alarak onarmaya çalışan anlayışla-kendi içinde bile kavgalı-sürekli bu günlerin sonu şampiyonluk diyen anlayış.
Beşiktaş Yönetim Kurulu şunu bilmeli ki; kadro yapısı ne olursa olsun maç maçtan önce kazanılır. O nedenle yönetim kurulları sorumlu görevliler atar ve olacakları değerlendirir. Varlık gerekçesi bu olan bir ekibin sadece teknik adamının hatalarına vurgu yapması abesle iştigaldir bence.
Galatasaray o denli bir iç yarışmanın içindeyken bile sahadaki ekibini bu tartışmaların yoğunluğundan uzak tutmayı başardı.
İşte saha içi hazırlığın saha dışı hazırlıklardan başladığını gösteren en büyük kanıt bu. -Kimin neye hazır olduğunun kanıtı da…-
O nedenle bu maçı ve şampiyonluğu Galatasaray kazanacak. O nedenle bu ligin gelişim biçimi bir durum yarattı; Dur Beşiktaş Vur Galatasaray. Beşiktaş’ın bu sene hiçbir derbiyi kazanamadığını da ekleyelim.
Peki Beşiktaş ne kaybedecek? Bilic’i. Ve yıllar sonra yakaladığı o bıçkınlığı ‘devler’ arasında da gösterme olanağını.
TERS TOP;1- üstten ilk 5 ve hatta Başakşehir sınır ötesinde boy gösterecek. Önümüzdeki Avrupa Kupaları-Şampiyonlar Ligi ve UEFA- maçlarına bakalım.
2- Bu maçın hakemi elbette ki Beşiktaş için bir risk Galatasaray için bir rahatlık… Göreceğiz.