Galatasaray iki yabancıdan sonra yerli ve hem de içinden! Bir teknik adamla anlaştı; Hamza Hamzaoğlu. Akhisar Belediye'yi bulunduğu yerden yukarılara taşımıştı hem de ekibine iyi top! Oynatıyordu…
Gelişi olay olmadı; mütevazı görünümünün altındaki enerji her durumda sezilse de… Kendisi için en ilginç yorum bence şu olmuştu; ''Akhisar'la anlaştığı dönemde takımın en önemli ismi Gekas'ı göndermişti. Galatasaray'da Burak'ı kadro dışı bırakacak!' Onu izleyenlerin futbol bilgisi bu kadar derin!!! olunca yapacak pek bir şey kalmıyordu. İlk ve bence tek büyük falsosunu 24. haftada verecekti. Hem de 23. hafta ezeli rakip Fenerbahçe'ye 1-0 yenilmiş iken. Galatasaray o saate kadar 60'a yakın gol atmış yarısı kadar yemişti. 4. ve yine dediğim gibi en büyük sıkıntısını yaşamış Başakşehir'le yaptıkları maç berabere sonuçlanmıştı. Hamzaoğlu bir ekibin yükünü taşımaktaki anlık zayıflığını ancak bir futbolcudan beklenecek incelikte göğüslemişti; ''Hata bende!! Yaptığım değişiklik benim hatam!'' O ana kadar takımın en iyi adamı Yasin'i oyundan almış ilk maçta '4' yedikleri Başakşehir'e neredeyse 'yürü' demişti. Bir takımın 'ruhu' burada yatıyor işte. Yasin maçın ardından açıklama yaptı; ''Onun yaptığı her şey saygı duyuyor ve kendisini seviyoruz!'' Aynı desteği Abdurrahim Albayrak'tan ve Ali Dürüst'ten de gördü.
Hep söylerim; futbolcu bildiğini okur sahada. Antrenörün varlığı onun sığınacağı liman olması. Bunu sağlamış olmalı Hamzaoğlu. Ardında büyük istatistikler bırakmasa da!!!
Gümülcineli sürgünü ailesiyle uluslararası anlaşmazlıkların sonucu nehirleri, dağları, tepeleri aşarak geldiği ve yıllarca kimliksiz/isimsiz yaşadığı Türkiye'de önce İzmir'de ardından İstanbul'da verdiği var olma mücadelesiyle anlamak gerekiyor sanırım.
Galatasaray'ın başındaki ilk maçının Akhisar olması da talihin tecellisi diyelim. O maç kayıpsızdı Galatasaray. Torkulular'a '5'lenmiş olması moralleri yerine getirmiş olsa da ilk derbyde Beşiktaş karşısında alınan 2-0'lık galibiyet Hamzaoğlu ile birlikte sorgulanır hale helen takım kaptanı Selçuk'a rahat nefes aldırıyordu.
Takım içinde farklılıkları büyük olmayan bir ekip Galatasaray. Dünya starı bir yabancı ve etrafında onu da çarkın dişlisi haline getirecek bir 'çalışanlar!' ordusu. '4. yıldızda Fatih Terim'in de payı var!' demesinin ardında 'ekip ruhuna!' olan bağlılığı var Hamzaoğlu'nun.-Son maçtan bir önce bu duygu bütünlüğünü koruma çabası Burak Yılmaz tarafından bozulmuş olsa da.-
haftadaki Bursaspor maçında sarsılsa da galibiyet ve 2/3/4 gollü sağlam yürüyüş serisine devam etti Galatasaray.
Son 10 haftaya girildiğinde artan gerilim ve yaşanan sakatlılar 'tek tek' maçları getirse de derbilerden ve zorlu kapışmalardan galibiyetle ayrılmasını bildi Galatasaray. Bu süreçte yararlanamadığı tek isim Burak Yılmaz'dı. Sakatlık süreci ve sonrası tam bir sıkıntıydı Burak. Selçuk'a inanmış onun liderliğini teslim etmiş Sneijder gibi bir yeteneği 'iyi anlamış' Melo'yu enerjisinden eksiltmeden değerlendirmeyi bilmiş, Yasin'i kazanmanın ne demek olacağını göstermiş ve Sabri'ye sabretmişti. Kalede -Muslera- garantisi hazır bir teknik direktör en az 5 oyuncusuyla bu kadar sağlam bir rezonans kurduysa takımın diğer yarısının-buna yedekler de dahil-etkilenmemesi mümkün mü?
Deplasmandaki Sivas/Kasımpaşa içerdeki Gaziantep karşılaşmaları ölüp ölüp dirildikleri maçlar oldu Sarı-Kırmızılıların. Sivas ve Kasımpaşa'ya karşı aynı skorla; 2-3 Antep'e karşı 1-0'lık tek atışla kazandılar.
Hamzaoğlu'nun-teknik adamlık kariyerinde milli takımda yardımcı hocalık olduğunu unutmadan- Fatih Terim'e gönderme yapmasının bir anlamı var elbette ki. Çünkü o da aynı ekolün altın çocuklarından idi. Terim'in kendine benzer -sorumluluk duygusu üst düzey- oyunculardan kurulu bir ekip yaratma isteği aynen devam etmişti Hamzaoğlu'nda. Bir farkla; Terim sertliği ve egosuyla yapıyordu bunu öğrencisi bağlılık duygusunu pekiştirerek
Taktik açıdan da oyuncularını iyi okuduğunu düşünüyorum.
Transfersiz de yürünebilir dediğinde ne yapmak istediğini anlamamıştım. Ancak gözle görünür farklılığı ekibinin yeteneklerine bağlaması da ayrıca bir derinlik; 'Takım aynı takım biz sadece vites yükselttik!'
Galatasaray ileride Umut'u umut haline getirdiği maçlar da yaşadı-bakınız Başakşehir maçı- Snejder'in kurtarıcılığına sığındığı maçlar da… Burak'ın ofsayt hastalığından kurtulmasında onu biraz geriye çekerek değerlendirmesinin payı büyük kuşkusuz…
Muslera'nın-dünyanın en iyi kalecilerinden birinin- takımın kalesinde olması diğer şampiyonluk adaylarından bir adım önde olmanızı getiriyordu zaten.
Yedek kulübesinin bu kadar verimsiz olduğu bir başka ekip daha yoktur herhalde. Hem de şampiyonluk yürüyüşünün başlarında yer alır iken.
Son beş maç -kaybeden rakipleri yanında- stres yaratmış olsa da turnuva/yarışma/müsabaka takımı hüvviyeti bu sene ipi göğüslemesini sağladı Galatasaray'ın.
Hamzaoğlu'nun gece düşlerini süsleyen ilk yürüyüş bu kadar zorlu olmasaydı-Yunanistan'dan ailesiyle kaçıp Türkiye'ye yerleştikleri dönem-eğer Hamzaoğlu'na zorlu yürüyüşlerin haritasını çıkartabilirdik kuşkusuz. Ama belki o bize böyle bir pusula sunuyor.
İzlemek zevkli olacak gibi…
Artık önümüzdeki sezona bakacağız…