Ana SayfaYazarlarKadim Mesele (3): 'Kanun Türk’ü'

Kadim Mesele (3): ‘Kanun Türk’ü’

 

Leyla Zana'nın Meclis'te kabul edilmeyen yemini bir vatandaşlık tartışmasına başlamış, iki yazı yazmış ve devam edeceğimi belirtmiştim. Fakat araya Tahir Elçi'nin katli, hendekler, barikatlar, şehir savaşları, tanklar, toplar, ölümler girdi ve mecburen mevzulara girmek durumunda kaldım. Yılın son yazısında, vatandaşlık tartışmasına dair hesabı -şimdilik- kapatmak istiyorum.

 

1924 Anayasasında vatandaşlık, sadece gayri-Müslimlerin durumu dikkate alınarak tanımlandı. Müslüman olup da Türk olmayanların -örneğin Kürtlerin- vaziyetine değinilmedi. Onlar doğrudan Türklük dairesinin içinde kabul edildiler.Cumhuriyet'in kurucularına göre, Müslüman olan ama etnik olarak Türk kimliğini taşımayanların, "Türk ulusu" içinde eritilmeleri bir zorunluluktu. Eğer Türk olmayan Müslümanlar asimile edilebilirlerse, Türk ulusunun bir parçası olabilirlerdi.

 

Daha baştan itibaren Cumhuriyet rejiminin zihninde "vatandaşlık" ile"etnisite" arasında bir ayrım vardı. Herkes ancak vatandaş olarak "Türk" olabilirdi. Mahmut Esat Bozkurt bunlara "Kanun Türk'ü" diyordu. Yani kanunen Türk hesap edilebilirler, ama gerçekte Türk sayılamazlardı. Vatandaşların ancak bir kısmı Türk olabilirdi.

 

Irkçılıkla harmanlanmış asimilasyon

 

Cumhuriyet, "Türk ulusu" yaratma adına çok sert ve haşin politikalara başvurdu. Etnik kimlikleri sildi, Türkçeyi yegâne dil kabul edip diğer dilleri yasakladı, iskan kanunları ile etnisite mühendisliğine girişti, modernlik kılıfı altında halkı tedip etmeye kalktı. Tamamen ırkçı teoriler üretti, bu teorileri hayata geçirecek kurumlar kurdu. Nihayetinde bu ulus inşa projesi kısmen başarılı oldu. Kafkasya'dan ve Balkanlardan gelenler Türklüğü benimsediler. Lakin Kürtler nezdinde bu asimilasyon politikası pürüzsüz işlemedi, Kürtlerin ağırlıklı kısmı Türklük dairesine girmeyi reddettiler. Kürt meselesinin altında yatan da zaten budur.

 

1924'te şekillenen vatandaşlık anlayışı birçok alanda sorun çıkarttı. Fakat Cumhuriyet bu sorun üreten anlayışı terk etmedi. Aksine zaman içinde bu anlayışı daha da kemikleştirdi. 1961 (m. 54) ve 1982 Anayasaları (m. 66), 1924 Anayasasına oranla, çok daha sert bir vatandaşlık düzenlemesine gitti. Vatandaşlığın tanımında "Türk" ve "Türklük" e vurguyu yükseltti.

 

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

 

- Advertisment -