Ana SayfaYazarlarKadınların en mutlu çağı

Kadınların en mutlu çağı

 

İnsanla ilgili temel gerçeklerden biri, insanların mutluluğu sevdiği ve istediği. Sanırım hiç kimse yana yakıla mutsuzluğu arayan birini görmemiştir. Zamanı ve mekânı aşan bu gerçek yüzünden, bazı siyaset düşünürleri insanın mutluluğu arama hakkının temel haklardan biri olduğu sonucuna varmıştır. Bu yaklaşım ABD anayasasına yansımış ve en eski yazılı anayasa “hayat, hürriyet ve mutluluğu arama hakkı”nın altını çizmiştir. Diğer bazı siyasî düşünürler ve siyaset belgeleri hiç bahsetmese, hattâ tersini söylese bile insanlar mutluluğu aramaktan vazgeçmeyecektir, çünkü mutluluğu aramak insan tabiatının bir sonucudur. Bu özellik insan tabiatına öyle egemendir ki, bir zamanlar mutsuzluk verdiği düşünülen şeyler bile daha ileri bir noktada, en azından hatırlanmalarıyla bir tür mutluluk uyandıran vakalara dönüşebilir. Hemen herkesin bu tür tecrübeleri vardır.

 

İnsanın en mutlu dönemi hangisidir? Konuyla ilgilenen bilim insanlarının çalışmaları ve çoğumuzun gözlemleri bu soruya “çocukluk çağı” cevabını vermemizi gerektirecektir. Gerçekten, şiddet görmeyen, cinsel istismara uğramayan, ağır fakirlik çekmeyen çocuklar hayatlarının en mutlu dönemini yaşar. Çocukluk yıllarında, geçmişten ve gelecekten ziyade içinde bulunulan ân yaşanır. Geçmişin sıkıntıları hatırlanmaz, geleceğin potansiyel dertleri bilinmez. İnsan sorumluklardan azadedir ve hayatının tüm yükleri başkaları tarafından üstlenilmektedir. Bu yüzden çocukluk çağları genellikle mutlu bir tebessümle hatırlanır.

 

Bazı psikiyatrlar insanda bir taraftan çocuklar gibi korunup kollanma, diğer taraftan kendi başına kalma ve kendi yoluna gitme arzusunun bulunduğunu söylüyor. Bu eğilimlerin her ikisi de her bireyde aynı anda mevcut. Biri veya diğerinden vazgeçmek imkânsız. Aynı uzmanlar, son yıllarda FETÖ’de en çirkin örneklerinden birini gördüğümüz kült gruplarına giriş ve kült şefine ölümüne bağlanış vakalarında, çocukluk çağlarının güvenli ortamına tekrar dönme arzusunun önemli rol oynadığına da değiniyor.

 

Peki, kadınlar mı erkekler mi mutluluğu daha çok önemser ve daha çok dile getirir? Mutluluk her insanın aradığı şey, ama ondan söz etmekte kadınların erkeklerden önde olduğu söylenebilir. Bu, kadınların erkeklerden daha çok (ortalama üç kat daha çok) konuşmasının bir yansıması olarak da, kadınların mutluluğun önemini ve değerini daha iyi anlamasının bir ifadesi olarak da yorumlanabilir.

 

Madem kadınlar mutluluk özlemini erkeklere kıyasla daha kuvvetli bir şekilde yaşıyor, o zaman şunu da soralım: Kadınların en mutlu yılları hangi çağları? Hangi yaş aralığında kadınlar mutlulukta kendi zirvelerine ulaşıyor? Kuşku yok ki bu soruya kesin bir cevap vermek zor. Hem kişisel gözlemlerimiz hem de bilimsel çalışmalar bizi farklı cevaplarla karşı karşıya bırakıyor.

 

İngiltere’de yapılan ve sonuçları geçtiğimiz günlerde açıklanan bir araştırmaya göre kadınların en mutlu çağı 40’lı yaşlarmış. En mutlu yaş ise 44’müş. Çalışmada bunun sebepleri de araştırılmış. Denekler 40’larındaki kadınların hayat tecrübesine, şahsiyetin olgunlaşmış ve oturmuş olmasına, meslek edinme ve ayakta kalma çabalarının başarıya ulaşmasına işaret eden yanıtlar vermiş.

 

Kadınların mutluluğuna katkıda bulunan ilginç bir faktör, 40’lı yaşlarda kadınlar için özellikle diğer kadınlarla rekabetin ortadan kalkması veya iyice azalmasıymış. Bu tesbitte de bir haklılık olduğunu düşünüyorum. Rekabet hayatın bir gerçeği. İnsanın tabiatı ve içinde yaşadığı eko-sistem değişmedikçe rekabet bitmez. Bu yüzden, rekabeti yok etmeyi öğütleyen dinsel veya seküler tezler ya da rekabetin ortadan kalkacağı sistem tasavvurları boş hayallerden ibaret. Rekabet hep vardı, daima var olacak. Ama kadınların durumunda rekabetin ilginç bir özelliği var: Kadınların en büyük rakipleri; en hırslı, yırtıcı ve acımasız rakipleri diğer kadınlar. Genelleştirmek doğru olmasa bile, birçok durumda kadınlar hemcinslerine acımasızca muamele etmeye, onları ağır biçimde eleştirmeye ve değersizleştirmeye pek yatkın. Bunun birçok örneği var. Bazı seküler, başı açık kadınların başı örtülü kadınlara, ya da tersten, bazı örtülü kadınların açık giyinen kadınlara muamelesi, ilk akla gelen örnekler olabilir.

 

İlk geliştiği dönemlerde iktisat ilmi tartışma ve çalışmalarında mutluluk, mutluluk algıları ve ölçümleri de konu edilmekteydi. Sonraları pozitivizmin tesiriyle ve sosyal bilim çalışmalarında ampirizmin tavan yapmasıyla bundan vazgeçildi. Mutluluğun sübjektif olduğu, bilimsel çalışmalara malzeme teşkil ve temin edemeyeceği yaygın kabul gördü. Ancak son yıllarda bu yaklaşım sorgulanıyor ve eleştiriliyor. Artık bazı çevrelerde, psikoloji ve sosyoloji yanında iktisat biliminin de insanların mutluluğu hakkında bizi daha fazla aydınlatacak çalışmalara alan açabileceği düşünülüyor. Bu tür çalışmalar ortaya çıktıkça hem kadınların hem erkeklerin mutluluğu hakkında daha fazla bilgi sahibi olacağız.

 

 

- Advertisment -