Peter Handke’in ünlü kitabı geldi aklıma. Handke şöyle demişti; "…atışı yapan koşmaya başlayınca, daha top havalanmadan hemen önce, kaleci ona duruşuyla, atlayacağı yönü ister istemez belli eder, öteki de rahatça topu öbür yöne vurabilir", dedi Bloch. "Kaleci için, kilitli bir kapıyı saman çöpüyle açmak gibi bir şeydir bu." Dün gece başka türlü şeyler vardı o penaltıda. Bana göre dünyanın en antidemaokratik kuralı penaltı.
Karşı takımın oyuncusu birden koştu. Sarı bir eşofman giymiş olan kaleci hiç kıpırdamadan durdu, öteki de topu kalecinin avuçlarına gönderdi. (s.94–96)
Fenerbahçe karşısında kazanılan penaltıyı kaçırdı Rizespor. Atışı Deniz kullandı. . Volkan iyi yer tuttu ve gole geçit vermedi. Rizespor Teknik Direktörü Hikmet Karaman geçen hafta Rizespor-Gençlerbirliği maçının sonlarına doğru kazanılan penaltıyı bir başka oyuncusunun atmasını istemiş ama Kweuke’nin ısrarı ve tepkisiyle karşılaşmıştı. Kweuke golü atmış ardından hocasına yazılmaya! Kalkmış arkadaşları engellemese kulübeye kadar koşup Karaman’a tepkisini gösterecek. ‘’Derslik bir durum!’’ demiş oyuncusunu önce kadro dışı bırakmış ama Kweuke’nin özür dilemesi karşısında onu yeniden kadroya almıştı.
Derslik tarafı şuydu büyük ihtimalle; bir teknik adam penaltıcısını da kendi seçer. O an kimi formda ve uygun görüyorsa penaltıyı kullanacak olan da odur.-Bunun genel taktik ve anlayış olarak da böyle olduğunu kabul ediyoruz.- Teknik Direktör takımın tek hakimi ve patronudur. Onun taktik kurgusunun dışına çıkmak çok da olası değildir. Bu genel kabulün ardından Karaman’a hak varmamamız mümkün değil. Ama oyuncusuyla maç anında girdiği çatışmanın görüntüsü de yenilir yutulur değil. Parmağını sallayarak ben sana gösteririm yaptı Hikmet Karaman. Neyse oyuncusu/talebesi elini öpmüş özrünü dilemiş de sorun çözülmüş. Uzun uzun anlattım ama dedim ki içimden; ‘’dilerim bu maçta penaltı olmaz!’’ Bir yarayı yeniden kaşımak olacaktı bu. Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür. İyi bi şeyi hatırlamayan kötülüğü hiç unutmayan bir toplumuz. Husumetten içimiz yarılıyor. Ya esmer oğlan yeniden o penaltıyı atmak isterse? Yahu gerçekten penaltı oldu ve o an Peter Handke’in ünlü romanı ‘’Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi’’nde olduğu ve çizildiği gibi kaleciyi değil kaleciden çok Karaman’ı ve Kweuke’yi düşündüm. Karaman otoritesini gösterdi ve penaltıyı başka bir oyuncusu-Deniz-kullandı. Daha önce yaka paça atılan penaltıyı bütün görüntü kirliliğine rağmen düzgün bir vuruşla Kweuke gol yapmıştı. Fenerbahçe maçında penaltıyı kaçırdı Deniz… İşte o an zaten ortada çok da görünmeyen futbol kalitesinden çok bunu düşündüm. Karaman ne Kweuke ne düşünmüştür acaba?
Neyse…
Fenerbahçe’nin bu sezonda oynayacağı oyundan çok anlayış/felsefe olarak ne üreteceğiyle ilgilenmek gerekir diye düşünüyordum. Van Persie’yi, Nani’yi almışlardı Diego vardı geçen seneden son anda Ozan’ı katmışlardı kadroya. Kuyt gibi bir ustanın gidişini bile hissetmeyecektik… Büyük işler güzel işler yapacak bir takım vardı ortada. Hatta birden fazla sistemi oyun içinde deneyebilecek/uygulayabilecek bir kadro zenginliği… Hazırlık maçları ve ilk haftalar bu zenginliği sahaya yansıtmakta zorlanacağını gösteriyor.
Perreira bu zenginliği nasıl değerlendireceğinden çok bununla nasıl baş edeceğinin derdinde bence. Öyle bir defansın içine memleketin en iyi çapasını gömerek-M.Topal’dan bahsediyorum-oynamak, orta sahayı Diego’yu yalnızlaştırarak kurmak , De Souza’nın henüz hazır olmayışıyla da zayıflayan hücum etkisini sadece Fernandao’ya bağlamak… Ki bunun Van Persie’yi de etkisizleştirdiği ortada… Bu düşünüşün bugün için bir felsefe yaratamayacağı ortada.
Tamam Caner ve Gökhan Gönül yok. Yani kanatsız kuş gibiydi dün gece Fenerbahçe. Ve ama hani kadro zenginliği? Fenerbahçe’den -bana göre dünyanın en haksız ve antidemokratik serbest vuruşu-penaltıyı atan takım olmasını bekliyoruz. Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi’ni yaşayan taraf değil.
Demem ve isteğim o ki bir kez daha birileri kuryeyle haber yollayıp; ‘’Söyle o Perreira’ya!!!’’ demesin.