Siyasetin kimlikler üzerinden yapılmasının artık aşılması gereken bir döneme giriyoruz. Bu yönde işaretler de görüyoruz.
Alevilik, sosyolojik bir kimlik. İçinde zengini var, fakiri var, solcusu var sağcısı var, batı yanlısı var, batı karşıtı var, kimliğine sıkıca sarılanı var, kimliğinden başka öncelikleri olan var… İslamcılık da öyle… Değişik toplumsal katmanlardan, değişik tarihsel köklerden besleniyor. Kürtler de; aynı şekilde, içlerinde çok karmaşık ekonomik, kültürel, yaşamsal farklılıklar barındırıyorlar. Türkçülük; Türklüğü bir siyasi kimlik olarak gören ve diğer kimliklere göre öne çıkarmaya çalışan, bu kimliği farklı olandan üstün kabul eden bir siyasi akım. Tabii, Türkçülerin de, kendi içlerinde, çok boyutlu farklıkları var.
Yasakları aşma tepkiselliği
En çok destek alan AK Parti'ye oy veren kitlenin ağırlıklı bir çoğunluğu, kendisini 'dindar' olarak tanımlıyor. Yani AK Parti de bir 'kimlik partisi' olarak değerlendirilebilir. AK Parti, bir yönüyle 'merkez partisi' olmak niyetiyle, kendi kimliğinin ötesini kapsamak isterken, 'kimlik partisi' olma özelliğini de sürdürüyor.
7 Haziran seçimlerinde, toplumun yüzde 90'ından fazlasından oy alacağı görülen dört siyasi partide de; sözünü ettiğimiz 'toplumsal kimlikler' dikkat çekiyor.
Batı dünyasında; 'kimlik üzerine kurulu' partiler, genellikle siyasetin bu kadar merkezinde olmaz, bu kadar yüksek oy düzeylerine ulaşmazlar. İtalya'daki Kuzey Ligi 'Lega Nord'un merkez siyasette öne çıkabilmesi gibi istisnai durumlar, bu genel kuralı bozmaz.
Kimlik demek, biraz da tepkisellik demek… HDP, Kürt kimliğinin yasaklanmasına tepki içinde; gelişip serpildi. MHP ise, kendisini Türk milliyetçiliği üzerinden tanımlıyor ve o da aslında bir tepkisel psikolojiden besleniyor. Aleviler, değişik tarihlerde değişik siyasi denemelerde bulunsalar da; laikliğin, ulusalcı modernizmin temsilcisi olarak tanımlanan CHP'ye hep daha yatkın oldular. Belki de, algıladıkları çoğunluk baskısına olan tepkilerini, böyle dışa vurdular.
HDP, Kürt kimliği, MHP Türk milliyetçiliği, CHP, laik ulusalcılık, AK Parti de dindarlık eksenli bir 'kimlik psikolojisi'nin (ve tepki duygusunun) ürünü olarak ortaya çıkıp, siyasette ağırlık kazandılar.
Kimliğin öne çıkması siyaseti sınırlıyor
Sosyolojik kimliklerin siyasi birer kimliğe ve tepkiye dönüşmesi; başlangıçta, siyaset üzerinde bazı ilginç sonuçlara yol açsa da; uzun vadede, sağlıksız bir tablonun ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Sonuç olarak: Kürtlük,Alevilik ya da dindarlık; birer sosyolojik durum… 'Bütün Kürtler aynı ideolojiye inanacaklar, aynı siyasi tercihte bulunacaklar' gibi bir şey mümkün değil. Zaten yasaklar olmasaydı, böyle bir algı da büyük ihtimalle oluşmayacaktı. Aynı şey, 'dindar'lar için de, söylenebilir. Bir Müslüman; solcu da olabilir, liberal de, sağcı da, yenilikçi de, gelenekçi de, modernist de, küreselleşme karşıtı da…
7 Haziran seçimleri, bir yönüyle; bir 'kimlikler seçimi' veya 'kimlikler tepkisi' bağlamında ele alınabilir. Devletin, farklı kimlikleri tehlike olarak gören baskıcı zihniyeti; yıllarca, bu kimlikleri, ya yok saydı ya da kendine göre tanımlayarak sınırlandırmaya(onlara deli gömleği giydirmeye) çalıştı. Ulus devlet oluşurken; "tek ulus" yaratma anlayışı, değişik kimlikleri inkar, imha ve asimile etmeyi hedefledi.
Görece demokratik ortamların oluşmasıyla birlikte; kimlikler yeniden ortaya çıktılar, yasakçılığa karşı bir direniş içine girdiler. Son seçim dönemi; eskiye oranla, 'kimliklerin kendilerini daha fazla dışa vurabildikleri' bir dönem olarak kabul edilebilir.
Yeni dönem yeni arayışlar
Tabii ki, bu gerçekliği, şu yönden de ele almak mümkün: Siyasetin kimlikler üzerinden yapılmasının artık aşılması gereken bir döneme giriyoruz. Bu yönde işaretler de görüyoruz.
Partilerin kendilerini sosyolojik kimlikler etrafında tanımlamaları, belki de ülkemizdeki temel sıkıntılardan biri. Kamplaşma ve kutuplaşmayı; biraz da, bu kimlik vurgusu içinde anlamak gerekebilir. Sonuç olarak, bu durumun değişmesinin ve siyasi partilerin, siyasi tercihlere uygun bir seçmen kitlesine dayanmaya başlamalarının, zamanı geliyor.
Bu konuda ilk işaretleri görebiliyoruz…
Son seçimlerde; siyasi partilere yönelik ilgiler, kimliklerle sınırlı kalmadı, bunu aşan bir hale dönüştü. Örneğin HDP, Türkiye'nin batısında kabul gördü. Yalnız Kürtlerin değil, kentli orta sınıfların, feministlerin, yoksulların, ezilenlerin, eşcinsellerin ve birçok kimliğin ilgisini çekebildi, onlarla empati yapabildi.
Tabii, AK Parti kitlesini yalnızca dindarlık üzerinden tanımlamak da; özellikle de şu noktadan sonra, imkansız. MHP'nin Kürt adayları olduğundan söz ediliyor. CHP, dindarlarla diyalog kuruyor, onların oylarına talip oluyor. Bir yönüyle kimlik partisi olan bu 4 parti, sosyolojik açıdan zenginleşerek, alanlarını genişletmeye, 'çokkimliklileşme'ye çalışıyorlar.
Demokratik ve çoğulcu Türkiye, kimlik engellerini aşarak şekillenecek…