Henüz çok zaman geçmemiş olsa da yaşanan büyük felaketin ardından bir durum muhasebesi yapmanın zamanıdır diye düşünüyorum.
İlk saptama: Toplum diri ve canlı. Felaketin üstesinden gelebilmek amacıyla olağanüstü bir seferberlik yaşıyoruz.
Ülkenin en ücra köşesinden dünyanın öbür ucuna kadar, ülkenin insanları, örnek bir dayanışma sergiledi ve sergiliyor. Sivil toplum örgütleri de birçok resmi kurumun ekipleri de büyük bir çabukluk ve özveriyle her yerde yardıma koşuyor. Bu dinamizm, acı ve çaresizliğin içinde, hepimize umut veriyor…
Siyasi kutuplaşma, ortalama yurttaş için fazla önem taşımıyor. Asıl refleks ve çaba, kurtarma, yaraları sarma üzerine yoğunlaşmış durumda.
İkinci saptama: “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” şeklinde de ifade edilen içe kapanmacı söylemin, gerçekçi olmadığı, uluslararası dayanışma ile ortaya çıktı.
Yunanistan’dan İsrail’e, Kıbrıs Rum kesiminden Polonya’ya, Çin’e, Güney Afrika’ya kadar uzanan bir dayanışma ağıyla desteklendik, destekleniyoruz. Bu ülkenin insanları olarak, birbirimize muhtacız. Bu dünyanın insanı olarak, birbirimize muhtacız.
Üçüncü saptama: Maalesef, böyle bir felakete uygun bir hazırlık içinde değildik. Bu tür felaketlerde, zaman ve hız açısından, devlet organlarının işleyişi, bağımsız hareket kabiliyeti, koordinasyonu önemlidir. Devlet örgütlenmesinde iyice merkezileşen yapılar, hızlı hareket yeteneğini zaafa uğratabilir. Ayrıca, siyasi nedenlerle hırpalanan kurumlar, yeteri kadar dinamik davranamayabilir.
Dördüncü saptama: Bugüne kadar pek tepkisini ortaya koymayan sıradan yurttaş, sahneye çıktı. Sosyal medyada, gündelik hayatın akışı içinde, itirazlarını, eksik gördüklerini yüksek sesle ifade etmeye başladı. Felaketin yaşandığı coğrafyada, geçmiş seçimlerdeki oy oranlarına bakınca, iktidarı destekleyenlerin, oldukça yüksek oranda olduğunu görüyoruz. Bu çevrelerde de itiraz ve eleştirilerin belirginleştiğini söyleyebiliriz.
Beşinci saptama: Türk Tabipler Birliği, Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları, Türkiye Barolar Birliği gibi uzman meslek kurumlarının, yarıresmi meslek örgütlerinin olaya müdahil olmaları gerektiğini, bir kere daha sahada görerek anlamış bulunuyoruz. Bu kurumların yönetiminde genellikle seçilmiş muhalif yönetimler var.