Ana SayfaGÜNÜN YAZILARISubliminal yöntemlerle eşcinselleştiriliyoruz

Subliminal yöntemlerle eşcinselleştiriliyoruz

Subliminal yöntemlerle eşcinselleştirilmeye çalışıldığımızı ben bilmiyordum. (Ama bilmemem normal tabii, subliminal olduğu için). Nasıl yapıldığını ve etkisini çok merak ettim. Hiç farkında olmadan subliminal bir LGBT propagandasına maruz kalanlarımız ertesi sabah uyandığımızda yine farkında bile olmadan LGBT’leşmiş mi oluyoruz? Sonra donuk bakışlarla LGBT lobisinin genel merkezine ya da Everest veya İletişim Yayınevi’ne gidip hemen propaganda faaliyetlerine mi başlıyoruz?

Sosyalist propaganda yapmanın ne demek olduğunu aşağı yukarı anlayabiliyorum. Yaklaşık elli yıldır yapıyor olduğuma göre, anlıyor olmam beklenir zaten.

Ama bazı başka şeylerin propagandasını yapmak ne demektir, anlamakta çok zorlanıyorum.

On, on beş yıl önce Avşa’da jandarma üç kişiyi “Ermeni propagandası” yapmakla suçlamıştı. Sorgu zaptına göre, “Ermeni propagandası yapmak suçundan sanıklar ayrı ayrı yerlerden bulunarak hakimliğimize mevcutlu olarak gönderildikleri görülmekle ve tişörtler üzerinde gerekli bilirkişi incelemeleri ayrıntılı şekilde yapılmış olmakla sanıkların sorgularının yapılması için ayrı ayrı huzura alınıp ifadeleri alındı.”

Ardından, “Tişörtler üzerinde yazılı olan yazının propaganda mahiyetinde olup olmadığını tesbit etmek için bu dilden anlayan şahısların hakimliğimizde hazır bulunmaları hususunda Belediye Başkanlığı’ndan hoparlörle ilan yaptırılmıştır.”

Sanıkların giydiği tişörtlerde bir sorun olduğunu anlamışsınızdır. Evet, vardı: Üzerlerinde “Emporio Armani” yazıyordu. Ne demek? Tabii ki, “Ermeni İmparatorluğu”!

Bunun suç, hem de ağır suç olduğunu anlıyorum, ama niye propaganda? “Ermeni İmparatorluğu” diyor, “Ermeni İmparatorluğu harika bir şeydir, herkesi mutlu edecektir” demiyor ki.

Türk yargısının bu propaganda meselesinde tam da doğru yerde durmadığından kaygılanıyorum. Üstelik, sadece yargı olsa iyi; toplumun genelinde bir kafa karışıklığı var.

Örneğin, şöyle bir manşet, Eylül 2022 tarihli:

“ÇOCUKLARA YÖNELİK ÇİZGİ FİLMDE EŞCİNSELLİK PROPAGANDASI”.

Eşcinsellik propagandasının nasıl yapılacağını tam bilemediğim için, manşetin altındaki haberi merakla okudum. Şöyle:

“İngiltere’de ve dünyanın dört bir yanında çocukların en sevdiği çizgi diziler arasında yer alan Peppa Pig’de ilk defa bir eşcinsel çift karakter yer aldı. İngiltere’de Salı günü yayınlanan bölümde Peppa Pig’in arkadaşı Kutup Ayısı Penny’nin anneleri de vardı. Ailesini anlatan Penny ‘Annemle ve diğer annemle yaşıyorum. Bir annem doktor, diğeriyse spagetti yapıyor’ diyor. Böylece 18 yıllık dizide ilk defa eşcinsel karakterler yer aldı.”

Doğrusu, okuyunca rahatladım! Çünkü bu propagandanın nasıl yapılacağını “tam bilemedim” dediğime bakmayın, hayal meyal bir şeyler uyanmıştı tabii aklımda. Peppa Pig ve bir sürü arkadaşı eşcinsel bir aleme dalmış, birbirleriyle sürekli eşcinsel şey yapıyor olabilirlerdi. Gerçi bunun da gerçek anlamda propaganda olabilmesi için birbirleriyle eşcinsel şey yaparken sürekli “Çok iyi bir şey yapıyoruz, siz de yapın, siz de yapın” demeleri gerekirdi.

Oysa ne bir şey yapmışlar ne de bir şey demişler. Sadece Kutup Ayısı Penny’nin bir anne bir baba yerine iki annesi varmış. O kadar. Yani propaganda filan yok, İngiltere’de hiç de nadir olmayan bir aile durumu resmedilmiş sadece.

Bir başka manşet (Yeni Şafak, 2020) şöyle:

“LGBT’NİN SPONSOR YAYINEVLERİ: EŞCİNSELLİK PROPAGANDASI YAPIYORLAR”.

Bu önemli bir haber elbet; propagandanın araçları arasında en başta kitaplar ve yayınlar gelir çünkü. Ve üstelik benim bütün kitaplarımı yayınlayan Everest de “LGBT sponsoru” imiş! Buyurun, okuyalım:

“Toplumsal cinsiyet kavramını yerle bir etmeyi amaçlayan, erkek ve kadın arasındaki biyolojik farklılıkları yok sayarak sapkın ilişkileri meşrulaştıran ve cinsiyetsiz bir toplum hedefleyen LGBT’nin Türkiye’deki faaliyetlerine çok sayıda önemli marka sponsor oldu. Giyim markalarının kullandığı renkler, filmlerde sunulan alt metinler, mobilya reklamlarında annesiz aile tabloları derken, gıda ürünlerinde dahi cinsiyetsizlik sloganlarını görür olduk. Bazı yayınevleri de ön plana çıktı. Kültür yayıncılığı alanında önemli paya sahip yayınevlerinden Sel Yayıncılık, İletişim Yayınları, Ayrıntı Yayınevi, Epsilon, Can Yayınları ve Everest Yayınevi eşcinsellik lobisinin sponsorları arasına katıldı.”

Yine anlayamadım, ya benim kafam çok karışık ya da Yeni Şafak yazarlarının cinsellikle çok mesafeli bir ilişkisi var. Bu “LGBT” herhalde MOSSAD veya SMERSH gibi bir şey, Türkiye’de de faaliyetleri var, anladık, ama “sapkın ilişkileri meşrulaştırmayı” mı amaçlıyorlar, “cinsiyetsiz bir toplum” mu hedefliyorlar? Belki onların da kafası karışık, tam amaçlarını henüz saptayamamışlar. Ama ne yalan söyleyeyim, ele geçirdikleri yayınevlerinin listesi etkileyici. Bu kadar başarılı bir lobinin başarı şansı yüksektir bence.

Bu lobinin ne kadar tehlikeli olduğuna Sabah gazetesi de dikkat çekmiş. Manşet basit, ama haber korkutucu:

“LGBTİ LOBİSİ İŞ BAŞINDA!

Dünya çapında eşcinsellik projesi olan LGBT (Lezbiyen, Gay, Biseksüel ve Transgender), gerek dizi ve filmlerle, gerek siyasi kampanyalarla gerekse de uluslararası medya kuruluşları eli ile pedofili, eşcinsellik ve çocuk istismarını normalleştiriyor ve masumlaştırıyor. Açıkça eşcinsel ilişkiler ekrana getirilirken, çocuklar bile buna alet ediliyor. Eskiden subliminal yöntemlerle yapılmaya çalışılan manipülasyon şimdilerde açık seçik ortaya konuluyor.”

Subliminal yöntemlerle eşcinselleştirilmeye çalışıldığımızı ben bilmiyordum. (Ama bilmemem normal tabii, subliminal olduğu için.) Nasıl yapıldığını ve etkisini çok merak ettim. Hiç farkında olmadan subliminal bir LGBT propagandasına maruz kalanlarımız ertesi sabah uyandığımızda yine farkında bile olmadan LGBT’leşmiş mi oluyoruz? Sonra donuk bakışlarla LGBT lobisinin genel merkezine ya da Everest veya İletişim Yayınevi’ne gidip hemen propaganda faaliyetlerine mi başlıyoruz?

Bana sorarsanız, Uluslararası Sorosçu Pedofil LGBT Sponsor/Lobisi’nin açık propaganda çalışmaları engellenmemeli. Engellenirse subliminal çalışmalara yoğunlaşırlar, hepimizin bilinçaltını eşcinselleştirirler. Tehlike büyük!

Hem de çok büyük! Ne var ki, tüm çabalara rağmen tarih boyunca hiçbir güç insanların cinsel yönelimlerini, seks hayatlarını, kimi sevip sevmediklerini, kiminle sevişip sevişmediklerini kararlaştıramamış, kontrol altına alamamış, engelleyememiş, etkileyememiş. Dolayısıyla, hükümet, Yeni Şafak, Yeni Akit, Aydınlık, Sabah gibi gazeteler ve çeşit çeşit neandertaller boş yere çabalamasın, rahat etsinler, başkalarının cinselliğiyle uğraşıp kendilerine benzemeyen herkesi taciz etmek yerine hayatın tadını çıkarsınlar biraz.

- Advertisment -