Eskiden kağıt bebekler vardı, sanki onların elbiseleri gibi. Ama bu sefer kağıt da yok. Sonra o giydirdiğin fotoğrafı, videoyu sosyal medyada paylaşabiliyorsun veya avatarını sanal alemde gezdirebiliyorsun. Kendini ifade edebileceğin yepyeni bir alanda, bir sosyal etkileşim imkanı ile stilini oluşturabiliyorsun.
Daniella Loftus “This Ouffit Does Not Exist,” Instagram hesabında sadece dijital giysiler var.
Siber moda odaklı ilk influencer Daniella Loftus, modada dijital tasarımın kullanım alanını üçe ayırıyor: IRL, URL ve ORL; yani in real life, unreal life, on real life. IRL, dijital tasarım teknikleriyle fiziksel olarak gerçekte kullanılmak üzere üretilen giysileri kapsıyor. URL, sadece sanal alemde var olan karakterler (avatarlar, oyun kahramanları…vs) için tasarlanan sanal giysilerin alanı. Üçüncüsü, yani ORL kategorisinde ise, gerçek insanların görsellerinde kullanılmak üzere tasarlanan sanal giysiler var.
Dijital modanın imkan dairesi, fiziksel giysilere göre çok daha geniş. En sıradan parçalardan en fantastik denebilecek şeylere her şey mümkün. Kuyruk falan dahil tam teşekküllü bir deniz kızı kıyafeti, tayyör, metalik cyborg tulumu, kot-tişört, pijama, haute couture elbise, hatta gelinlik… Hepsi mümkün. Mümkün olmasına mümkün de, içinde yaşadığımız bu tüketim okyanusunda dijital modaya yer var mı? Varsa, neden ve nasıl var?
Moda sektörünün, bilhassa hızlı modanın gezegene verdiği hasar büyük. Elimizde halihazırda ne var? Üretim süreçlerinde ortaya çıkan kirlilik ve hunharca tüketilen kaynaklar, birkaç kullanımda atık haline gelen giysi ve aksesuarların oluşturduğu çöp dağları, sulara, toprağa, hatta kanımıza, anne sütüne bile karışan mikroplastikler ve bütün bunlara karşı yara bandı niteliğinde çabalar ve bolca “greenwashing”, yani markaların ticari pazarlama maksadıyla takındıkları çakma çevre hassasiyeti tavrı.
İkinci el giysiler almaksa yeni giysilere nispeten iyi denebilir, ama onun bile nakliye ve sair karbon ayak izi var. En en sürdürülebilir tavır, hiçbir yeni giyim eşyası almamak olabilir. Ama işin “moda” ve “stil” denen kendini ifade etme, estetik ve kreatif duygulara hitap eden tarafını, sosyal etkileşim ihtiyacını insanların içinden söküp atamıyoruz. İşte burada dijital giysilerin bir ihtiyaca cevap vermesi mümkün mü? Fiziksel varlığı olmayan giyim eşyaları kendine bir pazar oluşturabilir mi?
İnsanlar, avatarlarını (dijital dünyada kişiyi temsil eden grafik karakter), oyun kahramanlarını ve kendi fotoğraf ve video görüntülerini bu sanal giysilerle donatmaya başladılar bile.
İlk dijital moda koleksiyonu 2018’de Norveç markası Carlings tarafından yapılmıştı. Daha sonra peş peşe ünlü markalar, hatta hızlı moda markaları da dijital giyim koleksiyonları ürettiler. Daha önce benzeri görülmemiş işbirliklerine imza attılar. Örneğin, Balenciaga, Epic Games ile bir dijital koleksiyon çıkardı ve Fortnite isimli bilgisayar oyununun karakterlerini giydirdi. Gucci, Wanna isimli bir IT şirketiyle işbirliği yaptı ve dijital spor ayakkabı koleksiyonu yaptı. Moschino, Ralph Lauren, Nike, Adidas, Tommy Hilfiger, Thom Browne, Prada, H&M gibi pek çok marka dijital koleksiyonlar çıkardı. Hatta Thom Browne, Prada ve Balenciaga’nın ürünleri Metaverse’te satışa çıkan ilk ürünler oldu.
Markaların dijital şeyleri ürettiği gibi, dijital şeyler de yeni markaları üretti. DressX siber modanın ilk ve en bilinen satış platformu oldu. The Fabricant, Tribute gibi yeni markaların adını sıkça duyar olduk.
DressX’in kurucuları Daria Shapovalova ve Natalia Modenova
20 sene önce text-based RPG (metin tabanlı rol yapma oyunları) oynarken duyduğum heyecanı hatırlayınca, acaba diyorum, AR/VR (artırılmış gerçeklik/sanal gerçeklik) destekli bambaşka bir alem bize yine öyle çekici gelebilir mi? Yoksa o zamanlar işin esprisi, hayal gücüne (mecburen) bırakılan alanının genişliğinde miydi? Görseller arttıkça hayalin sınırları daralıyor mu? Görsellerin hayali görünür kılma becerisi gelişse de, somutlaşan muhayyilenin ateşi sönüyor mu?
Bu siber kıyafetler “gerçek” olmasa da moda severlerin bir ihtiyacına cevap verebilir mi? Hayatlarımızda kalıcı bir yeri olur mu? Bu soruya cevaben “Bir hevestir, geçer.” diyenler şu an muhtemelen çoğunluktadır. “Gerçeği gibi olmaz”. Olmaz tabii ki. Mesela Whatsapp yazışmalarımız da gerçeği gibi olmuyor. Telefonla konuşmak da aslında hiç doğal bir şey değil, yüz yüze konuşmayla tam aynı şey olamaz. İlk IRC/MSN/ICQ mesajlaşma programlarını kullandığınız anı hatırlıyor musunuz? (Belli bir yaşın üstündekiler) Bu iletişim formları ve ifade araçları, ilk kullananlar için epey tuhaftı.
5-10 yıllık bir süreçte dijital giysi alışverişi de, hayatlarımızın epey sıradan bir parçası haline gelirse şaşırmam. Çünkü pekala moda, fiziksel bir ihtiyacın ötesinde, insan için bir kendini ifade aracı ve iletişim şekli. İnsanın hayal gücü ve bilinci var olduğu sürece, “gerçek” dünyada ne varsa, dijital düzlemde de izdüşümleri olacak. İyidir, kötüdür, orası ayrı bir bahis. Bence ne iyi, ne kötü. Sadece veri. Var, ve sanal alemdeki diğer her şey kadar gerçek, her şey kadar illüzyon.
https://instagram.com/dolcevitaistanbul
Alena Akhmadullina