Biliyor musunuz, siz öldünüz, ölmek değil o, ölümsüzlüğe yürüdünüz, şehid oldunuz.
Müzik öğretmenliğinizin ilk ders yılının son günü, karne dağıtım töreni sonrası içinde olduğunuz araba, teröristlerin açtığı ateşe denk geldi, araçtan yalnızca siz …
Ne zor, bu kadar genç, güzel, umut doluyken ölmek…
Bütün ölmekler zor ve her ölüm erken ölüm, ama, sizinkisi sahiden zamansız, amansız…Bütün memleket arkanızda dörme döküm kaldı.
‘Mağusa limanı limandır liman/ beni öldürende yoktur din iman…’
Güzelim soprano sesinizle söylediğiniz iki türküyü dinliyoruz… Kaderiniz malum olmuş gibi söylüyorsunuz, delip geçiyor sesiniz, kalbimizi…
Memleketiniz Çorum Osmancık’ta toprağa verecekler sizi.. Bugün ilk tören Batman’da yapıldı, Ankara’ya gönderildiniz. Oysa bavul toplamış, bilet almıştınız, ailenizin yanına dönecektiniz…Ölümün kara devesi çöktü kapınıza, dönemediniz…
Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü'nü bitirdikten sonra, geçen yıl Ekim ayında atamanız Kozluk Çok Programlı Anadolu Lisesine yapılınca sözleşmeli müzik öğretmeni olarak göreve başlamışsınız. Öğrencilerinizin anlattığına göre müziği hepsine sevdirmiş, atölyeyi hayata geçirmişsiniz.
Keşke hiçbir sınavı kazanamayıp, yaşasaymışsınız…
Terör denen belanın istediği de böyle düşündürmek değil mi?
Batman'da görev yaparken hayatını kaybeden Fevzi Ateş (28 Mayıs 1980), Hüseyin Aydemir (12 Mart 1988), Ali Rıza Pekgöz (10 Haziran 1993), Erkan Özcan (29.Nisan.1994), Sıtkı Abdioğlu (17 Mayıs 1994), Adnan Tunca (23 Eylül 1994), Mustafa Gümüş (23 Eylül 1994) gibi tıpkı, 9 Haziran günü , siz de eğitim şehitleri arasına katıldınız. Daha yaşayacak koca bir ömür, yetiştirecek öğrenciler, ailenizle mutlu olmak varken, en büyük makama yükseldiniz. Ama keşke makamsız, şan şöhretsiz, ömür süreydiniz…
Kozluk’ta Belediye Başkanı Veysi Işık’ın aracına PKK teröristleri saldırdı, ölüm kur’rası size çıktı. Çıkmaz olaydı…Terörün kuklası olanlar teneşire geleydi, vay…
Malum olmuş… İçinize bitmez bir sıkıntı gelmiş oturmuş, arkadaşınızla yazışmışsınız…
‘Ölüm bu, geleceği varsa yapacak bir şey yok’ demişsiniz, öğretmenim…
Batman Kozluk ilçe merkezinde, silahlı teröristin teki, bir taksi sürücüsünün elini kolunu bağlayıp ormanlık alana atıp, yoldan ikinci şakiyi de alıp, araca patlayıcı yerleştirdikten sonra belediye başkanının aracına uzun namlulu silahlarla saldırdı. Tesadüf işte, siz de 4 öğretmen arkadaşınızla, başka bir araçla oradan geçiyordunuz, daha 23 yaşındaydınız, müzik öğretmeniydiniz, ne güzel bir kızdınız, gencecik, ne güzel bir soprano. Ağır yaralandınız, Devlet Hastanesinde ne yapılsa hayata dönmediniz.
Ölümlerle ihanetlerle sınanıyoruz…Biz bu sınavı bir verirsek, bin kenetlenirsek, o terör kuklaları, arkasındaki şer güçler, bütün o yedi düvel görecek bir devin ayağa kalkması neymiş, görecek…Belki yalnız terör şakşakçısı satılmışlar görmeyecek, gerçeği ve onur çizgisini.
Ah, ne genç öldünüz, neden öldünüz? Ya siz terör maşası olanlar, siz de gençtiniz, ne halt etmeye ruhunuzu sattınız, ölüm saçtınız?
Geldikleri araçla olay yerinden kaçıp, Bekirhan beldesine gelen teröristler, buradaki jandarma karakolu önünde askerler tarafından durdurulmak istenince aracı patlattı…. Patlamada, 2 asker ile bir sivil yaralandı. Durumu ağır olan askerler, yapılan ilk müdahalelerinin ardından, Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hastanesine kaldırılsa da, askerlerden biri yapılan müdahalelere rağmen şehit oldu, jandarma uzman çavuş Soner Fazlıoğlu…
Saldırıdan bir gün önce whatsapp’tan arkadaşınızla yazışırken, içinizde bir sıkıntı olduğunu yazmışsınız.
“Kendimiz için, sevdiklerimiz için korkmaya başladık. Nerede, ne zaman, ne olacağı belli değil. Ailemden uzaktayım ödüm kopuyor. Ya onlara bir şey olursa, yada bana bir şey olursa onlar ne yapar. Böyle düşünerek hal olacak bir şey değil…”
Aileniz, siz cenaze aracına konurken, bütün şehit aileleri gibi terörü lanetledi: "Bu vatanı bölemeyeceksiniz, ezanı dindiremeyeceksiniz, vatan sağ olsun" diye haykırdı.
Törene, öğrencileriniz, öğretmenler, devlet erkanı katıldı. Ölümle yan yana gelecek son kişiyken, neş’eliyken, çalıp söyler, öğretir dururken, dilinde türküler, yüzünde gülümseyiş, bu kadar gencecik, güzel, umut doluyken ölünür mü?Ah, ölüm bu, herkesin kapısına çökecek olan kara deve, ama, niye bu şekilde, böyle erken ve hainane?
Neredesiniz memleketin kimi gazeteci ve ben bilirim’ci geçinen dut yemiş bülbülleri, neredesiniz? Kırmızı atkılı kıza ağıt yakan kart romantikler, neredesiniz?
Şenay Aybüke Yalçın öğretmenim,Halk Oyunları Topluluğu'nda da çalışmışsınız, 100 Ses Gençlik Korosu'nun sopranosu imişsiniz. Üniversite bitip de atanınca, sosyal medya üzerinden 'Öğretmen oldum ben' notunu ve gülen yüzünüzü paylaşmışsınız.
Şimdi büyük acınızı paylaşıyoruz milletçe, hem birbirimizle hem yedi nota ile, gam ile…
Daha makamınıza yerleşmeden yazıyorum size, adınızı okulun müzik atölyesine verecekler. Kozluk Çok Programlı Lisesi Müdürünüz Işık, ilkin okuldaki müzik atölyesine adınızın verileceğini söyledi. Her maaş aldığınızda, okulun müzik atölyesine bir enstrüman aldığınızı söyledi. "Müzik atölyemizi genişleten ve kendi imkanlarıyla müzik aletleri kazandıran Aybüke öğretmenin eğitim yuvamıza emeği çok büyük. Her maaş aldığında atölyeye mutlaka bir enstürman, bir cihaz alıyordu. İlk etapta adını müzik atölyesine vereceğiz. Ardından il ve ilçe yöneticilerimizin onayı doğrultusunda adını okulumuza vermek istiyoruz. Bu konuda ilçe halkı ile velilerin de desteği isteği var" demiş…
Ah, ölüm bu, herkesin kapısına çöken kara deve, ama, niye bu şekilde, böyle erken ve hainane?
Neredesiniz memleketin kimi gazeteci ve ben bilirim’ci geçinen dut yemiş bülbülleri, neredesiniz? Kırmızı atkılı kıza ağıt yakan kart romantikler, neredesiniz?
Aybüke öğretmen burada, omuzlar üstünde, kalbimizde ve bu ülkenin yolunu aydınlık kılan ışığa yanmaya koşan öbür soylu pervanelerle en yüce makamda, ya siz neredesiniz ha, neredesiniz?
Kimileriniz, nedensiz ve bitip tükenmez hainliği ve alafucuruk bozduman halinizle, nerede?