Ana SayfaGÜNÜN YAZILARISıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış

Sıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış

Topluma, terörün bittiğine dair somut mesajlar vermek amacıyla hayata geçirilecek silah bırakma görüntüleri, çözüm komisyonlarının oluşması ve ardından getirilecek hukuksal düzenlemelerle birlikte, Temmuz ayından itibaren her ay faizlerin düşmesi gibi adımlar da eklenince, iktidar 2025 Aralık ayı ile 2026 Nisan ayı arasında bir erken seçime hazırlanıyor gibi görünüyor. En önemli rakibi Ekrem İmamoğlu’nun aday olma şansının ortadan kalkması da bu ihtimali daha da güçlendiriyor.

Gündemler fırtınası içerisinde, kurumuş yaprak misali sürekli yuvarlanıp uçuşan günlerden geçiyoruz.

Haziran ayı “isyan ayıdır” derlerdi, ama bu sefer öyle olmadı. Haziran ayı, bölgesel savaşın korkunç tedirginliğiyle geçti.

Her ne kadar savaş tamtamları şimdilik susmuş olsa da belirsizlik devam ediyor. Yaralı bir kartal gibi ortada duran İran, her saat başı farklı pozisyonlar alan ve sürekli tavır değiştiren Trump ve günümüzdeki İsrail saldırganlığının mimarı olan Netanyahu’nun doyumsuz savaş iştahı nelere gebe, şimdilik bilmek mümkün değil. Ancak her an yeni bir çatışmanın çıkması kimse için sürpriz olmamalı.

Bu belirsizlikler içerisinde, ülke içinde devam eden barış süreci de yeni bir evreye doğru gidiyor.

Meclis’in tatil edilmemesi ve komisyonların kurulması için yapılan girişimlerin seyri olumlu sonuçlanacak gibi. Önümüzdeki hafta DEM Parti’nin başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere siyasi parti liderlerini ziyaret etmesinin ardından İmralı’ya gidecek olmaları da süreci hızlandıracak gibi görünüyor.

İktidarın kendi konumunu sağlamlaştırmak adına atacağı en önemli adımlara gelmeden önce, Kandil’de silah bırakma görüntülerinin gelmesiyle birlikte ekim-kasım aylarına programladığı —adı “genel af” olmayan ama pratikte benzer etki yaratacak— hukuksal düzenlemeleri öne çekme ihtimalini de göz ardı etmemek gerekir.

Zaten verilen sözlerin biraz erkene alınması söz konusu olacak.

Topluma, terörün bittiğine dair somut mesajlar vermek amacıyla hayata geçirilecek silah bırakma görüntüleri, çözüm komisyonlarının oluşması ve ardından getirilecek hukuksal düzenlemelerle birlikte, Temmuz ayından itibaren her ay faizlerin düşmesi gibi adımlar da eklenince, iktidar 2025 Aralık ayı ile 2026 Nisan ayı arasında bir erken seçime hazırlanıyor gibi görünüyor.

En önemli rakibi Ekrem İmamoğlu’nun aday olma şansının ortadan kalkması da bu ihtimali daha da güçlendiriyor.

Ekrem İmamoğlu serbest bırakılsa bile, bu iktidar var oldukça —yalnızca diploma meselesi gibi teknik bir gerekçeyle bile olsa— aday olamayacağını düşünmek yanlış olmaz.

CHP’nin İmamoğlu üzerinden yürüttüğü siyaset, partiye önemli ölçüde güç ve enerji kazandırsa da ekonomik kriz derinleşmesine rağmen CHP’nin yargının inisiyatifine terk edilmesi ve olası seçimde Mansur Yavaş’ın adaylığının dayatılması ihtimali, iktidarın erken seçim iştahını artırıyor.

Sadece Orta Doğu değil, ülkemizin siyasal gidişatı da belirsizliklerle dolu.

Her geçen gün iktidarın lehine işliyor ve iktidar bunun farkında.

Elindeki tüm enstrümanları sahaya sürüyor.

Yargı, bu konuda iktidarın önünü açan bir pozisyonda bulunmaktan rahatsız görünmüyor.

Tam tersine, siyasetin emrinde olduğu izlenimini vermekten çekinmeyen bir tutum sergilemeye devam ediyor.

Uluslararası ve bölgesel dengeler iktidarın lehine değişirken, son iki yılda yalnızlaşan ve toplumdan kopan bir görüntü çizen iktidarın iki alana yatırım yaptığı görülüyor. İlki, yeni barış süreci; diğeri ise CHP’nin iç tartışmalarla zayıflatılması.

Ve anlaşılan o ki, bu iki yatırım da iktidarın beklentisini karşılayacak gibi.

Demokrasinin daha otoriter bir yöne evrileceği ve CHP’deki iç kargaşanın milliyetçi bir tepkiyi harekete geçireceği yeni bir döneme hep birlikte giriyoruz.

Sıcak bir yaz ve serin bir sonbaharın ardından, soğuk —hatta çok soğuk— bir kışa girme ihtimalimiz oldukça yüksek.

Böylesi dönemlerde medyanın rolü de yeniden tartışmaya açılıyor. Siyasal kutuplaşmanın bu kadar derinleştiği bir ortamda, basın özgürlüğünün zayıflaması toplumsal hafızanın yönlendirilmesini kolaylaştırıyor. Tarafsız kalması gereken medya organlarının bir kısmı, artık doğrudan iktidar politikalarının taşıyıcısı hâline gelmiş durumda.

Toplum ise bu siyasal gelişmeleri ekonomik kriz ve sosyal adaletsizlikle harmanlanmış bir şekilde deneyimliyor. Gençler arasında gelecek kaygısı büyürken, eğitim sistemindeki bozulmalar ve işsizlik oranlarının yükselmesi, toplumsal huzursuzluğu artırıyor. Bu koşullar, siyasal karar alma süreçlerinin meşruiyetini daha çok sorgulatıyor.

Diğer yandan, toplumsal muhalefetin dağınıklığı da iktidarın elini kolaylaştırıyor. Sokaktaki insanın gerçek gündemi ile siyasal aktörlerin tartışmaları arasında derin bir uçurum var.

Önümüzdeki süreç sadece siyasi hesapların değil, toplumsal ruh halinin de yeniden şekilleneceği bir dönem olacak. Yurttaşlar artık yalnızca kimin iktidara geleceğini değil, nasıl bir sistemle yönetileceklerini de sorgulamaya başladı. Bu yönüyle seçimler kadar seçim öncesi toplumsal iklim de belirleyici olacak gibi görünüyor.

- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik