Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIKıyamet saatini durdurmak

Kıyamet saatini durdurmak

Bu artık sadece bölgesel bir kaosun ya da bölgesel bir savaşın ayak sesleri değil. Gidişat, bir dünya savaşının saatini kurmaya hazırlanıyor. Bu kıyamet saatini durduracak yegâne hamle ise, ne yazık ki Hamas’ın elinde.

İsrail’in Katar’a saldırısı, aslında Trump’ın son barış çağrısını boşa çıkarma girişimiydi. Trump’ın çağrısı doğrultusunda Hamas elindeki tüm rehineleri koşulsuz serbest bırakacak, İsrail bütün saldırılarını durduracak ve cezaevlerindeki tüm Filistinliler özgür bırakılacaktı. Ancak Netanyahu iktidarının çıkarlarına uygun olmayan bu çağrı, Katar saldırısıyla birlikte fiilen ortadan kaldırıldı.

Durum öylesine açıktır ki, Hamas siyasi bir manevra kabiliyeti gösterebilirse, Trump dışında neredeyse tüm dünyada bir nefret objesine dönüşen İsrail tamamen izole edilebilir. Böylece Trump yönetimi de İsrail’in arkasında durma şansını kaybedecektir. Hamas elindeki rehineleri vakit kaybetmeden serbest bırakırsa, Netanyahu’nun elinde hiçbir bahane kalmayacaktır.

Tarih bazen öyle sorumluluklar yükler ki; doğru zamanda ve doğru kararlarla hareket ederseniz, tarihin akışını değiştirme imkânı yakalayabilirsiniz. 7 Ekim saldırısıyla birlikte büyük bir nefret objesine dönüşen Hamas, İsrail’in yüzlerce 7 Ekim saldırısını katbekat aşan vahşetini sonlandırma şansına sahiptir. Bu adım, Filistinlilerin tüm dünyada daha meşru bir zemine oturmasını sağlayabilir ve bölgeyi, hatta devamı halinde tüm dünyayı kıyamet senaryosundan kurtarabilir.

Hamas’ın yapacağı tek açıklama şudur: “Biz Trump’ın barış planını kabul ediyoruz.” Bu açıklama, hem güce tutkun olan Trump’ı Hamas’ın yanına çekme hem de Netanyahu’yu yalnızlaştırma stratejisine olağanüstü bir güç kazandıracaktır.

Bu tarihsel adım, yok edilmek üzere olan Gazze’ye de yeniden ayağa kalkma şansı doğuracaktır. Böyle bir çağrı yapılmazsa, çok kısa bir süre içinde zaten yerle bir olmuş Gazze tamamen yok olacaktır. Bu bile, Hamas’ın böylesi bir çağrı yapmasını zorunlu kılan insani ve vicdani bir sorumluluktur.

Hamas’ın bilmesi gereken en acil gerçek, tarihin 7 Ekim öncesinde takılıp kalmadığıdır. Artık 7 Ekim öncesine ait hiçbir siyasal pozisyon geçerli değildir. İran kolu kanadı kırık bir durumda, Hizbullah neredeyse yok edilmiş, Rusya’nın desteklediği Esad yönetimi fiilen yıkılmış, Irak ise nefessiz kalmıştır. Yani hiçbir bölgesel aktör destek verecek durumda değildir.

Ve en önemlisi, İsrail’in dünyada yaşadığı yalnızlık gerçeğidir. İsrail, saldırganlığının en vahşi evresinde olsa da, tarihinde ilk defa bu kadar yalnız kalmıştır. İşte bu, Hamas’a inanılmaz bir manevra imkânı sağlayabilir ve 7 Ekim saldırısıyla birlikte aldığı gayrimeşru pozisyonu en aza indirebilir.

Yeter ki Hamas bu gerçeğin farkına varsın. Hiçbir örgüt, ne Gazze’den ne de milyonlarca Filistinliden daha değerli değildir. Gazze ve Filistin yaşamalıdır ki, onların haklarını savunacak örgütler de varlığını sürdürebilsin. Bu kıyım ve vahşetten kurtulmanın şu anda başka bir alternatifi yoktur. Hamas bunu geciktirmeden hayata geçirmelidir.

Ülkesini yok olmaktan kurtarmak için alınan hiçbir karar teslimiyet değildir. Aksine, halkını ve ülkesini yok olmaktan kurtaran her adım, en asil harekettir.

Bugün dünya kamuoyu, savaşın taraflarını yeniden değerlendirmektedir. İsrail’in saldırgan politikaları artık sadece bölgesel değil, küresel bir tehdit olarak algılanmaktadır. İşte bu nedenle Hamas’ın atacağı insani adımlar, yalnızca Filistin’in değil, tüm dünyanın geleceği açısından da belirleyici olacaktır.

Unutulmamalıdır ki diplomasi, silahlardan daha güçlü sonuçlar doğurabilir. Hamas, Trump’ın sunduğu plana evet derse, dünyanın birçok ülkesinde Filistin davasına bakış açısı tamamen değişebilir. Bu da, Filistin halkının uzun yıllardır aradığı uluslararası desteğin kapılarını ardına kadar açacaktır.

Netanyahu’nun politikaları, İsrail’i bir güvenlik devleti olmaktan çıkarıp saldırgan bir işgal devleti görüntüsüne büründürmüştür. Bu noktada Hamas’ın göstereceği olgunluk, İsrail’in meşruiyetini daha da zedeleyecek ve Tel Aviv yönetimini yalnızlığa mahkûm edecektir.

Barış, sadece devletlerin değil, halkların da talebidir. Filistin halkı kadar İsrail halkı da barışa muhtaçtır. Çünkü bu savaşın kazananı olmayacaktır. Kazananın olmadığı bir tabloda ise en büyük kaybı her zaman masum siviller yaşamaktadır.

Tarih, cesur ve vizyoner adımları unutmaz. Hamas’ın bugün atacağı bir barış adımı, sadece Filistin için değil, tüm Orta Doğu için bir dönüm noktası olabilir. Belki de kıyamet saatini durdurmanın tek yolu, böyle bir cesaretin gösterilmesinden geçmektedir.

- Advertisment -