Abdullah Kıran
Kürtçeye müdahale Anayasa’ya aykırıdır
Lozan Antlaşması, 1921 Anayasasının yürürlükte olduğu bir dönemde gerçekleşmiştir. İster meclis tarafından ister asker tarafından yazılsın, Türkiye’de sonradan yapılan hiçbir anayasa 1921’deki “kurucu iktidar” tarafından yapılmış olan anayasanın özüne ve ruhuna aykırı olamaz. Darbe anayasası olarak bilinen 1982 anayasasın meşruiyeti, 1924 anayasasından farklı değildir. Nasıl ki 1787 tarihli Birleşik Devletler Anayasası’nın federatif yapısını bozacak bir değişiklik yapmak mümkün değilse, 1921 Anayasasının özü ve ruhundan saparak, Kürtlere mahalli yönetim ve ana dilde eğitim hakkı tanıyan hükümlerin, yeni anayasalar yapmak yoluyla ortadan kaldırılması meşru değildir.
Türkiye, Kürtleri ve Sünni Arapları Esad’la barışa feda mı edecek?
Türkiye, Esad ile barışmaya çalışırken, sınırlarının dışındaki Kürtlerin bir siyasi statü elde etme çabalarını kendi beka sorunu için bir tehdit unsuru olarak görme politikasında ısrar etmemelidir. Gelinen aşamada Suriye’deki Sünni Araplar, Kürtler ve Şii nüfusun, bunca kan ve acıdan sonra üniter bir devlet çatısı altında bir arada yaşamaları mümkün değildir. Henüz 2015 yılında Rusya, Suriye iç savaşının federal bir çözümle barışa kavuşabileceğini söylemişti. Türkiye, yıllardır savunduğu Sünni Arap nüfusun haklarını ancak federal bir çözümle güvence altına alabilir. Kürtlere gelince, onlar dünden beri federal çözüme hazırdırlar. Türkiye Esad’la barışmaya çalışırken Sünni Araplar ve Kürtleri feda etmemelidir.
Bu seçim DEM Parti’nin son “demi” olabilir
DEM Parti Kürt meselesinin çözümünü Türkiye’deki iç siyasi dengelere kurban ediyor. Siyasette uzlaşmacı ve pragmatik davranmadığı için Kürtlere kaybettiriyor. CHP’nin Kürt seçmenin desteğiyle İstanbul seçimlerini kazanması AK Parti’yi iktidardan düşürmeyecektir. Ancak Kürt meselesinin 4-5 yıl daha geleceğe ertelenmesi bütün ülkeye kaybettirir. Seçimlerde yüksek bir oy alarak güçlü çıkan DEM Parti, demokratik siyasetteki yerini sağlamlaştırır. Aksi takdirde Kürt seçmen, DEM Parti’ye olan desteğini geri çeker ve son seçimlerde hızla kan kaybeden DEM Parti, giderek marjinalleşir. Kürt siyaseti makul ve demokratik bir zeminde Kürt dili, kimliği ve özgürlükler konusunda herhangi bir sonuca ulaşmayınca, bundan sonraki süreçte, Kürtler arasında aşırı milliyetçi ve ırkçı yapıların ortaya çıkma ihtimali yükselecektir.
Hosta Necar!
Bu hikâyeye bir yorum eklememeyi, herkesin kendince yorumlamasını daha uygun gördüm. İnsan oğlunun en çok hikayelerden öğrendiğini, Hz. İsa’nın en önemli mesajlarını hikayeler yoluyla insanlığa aktardığını biliyor ve yorumu siz okuyuculara bırakıyorum.
Bir Kürt gözüyle Orta Asya
Gidip de görmediğimiz, gezmediğimiz yerler hakkında aşağı yukarı bazı fikirlerimiz var ve bunlar çoğunlukla kulaktan duyma, derme çatma fikirlerdir. Ancak göz ile görmek, yerinde tanıklık etmek ve hele bir de havasını solumak, bambaşka oluyor. İtiraf etmeliyim Orta Asya hakkındaki görüşlerim, çoğunlukla bu ülkede Türkçülük- Turancılık yapanların ideolojik pompalamaları sayesinde şekillendi. Aşırı ideolojik Türkçü ve Turancılar, henüz çocukluktan beri bende bir negatif Orta Asya tasavvuru oluşturmuştu. Bişkek ve Almatı’yı görünce durumun hiç de düşündüğüm gibi olmadığını anladım.
Hüda Par ve siyaset
Hüda-Par’ın Türkiye’deki ana akım siyasetinin bir parçası olmaya gayret etmesi ve iktidarla uzlaşmaya çalışması, doğru bir perspektiftir. Zira başta Kürt sorunu olmak üzere, ülkedeki tüm sorunların çözümü ya iktidar olmak veya iktidarla ortak bir zemin bulmaktan geçiyor. Velhasıl Türkiye siyasetinde bütün yollara Ankara’ya çıkıyor. Eğer bir siyasi parti orta ve uzun vadede tek başına iktidar olma imkânından yoksun ise, iktidar olabilecek bir yapıyla ittifak kurmaya çalışarak, kısmen de olsa bazı hedeflerine varması, temsil ettiği kitleyi yanında tutabilmesi açısından da önemlidir.
HDP-YSP yine Kürtlere kaybettirdi
Kürtlerin bu ülkede tek başına iktidar olma şansı yok, ancak Kürtlerin olası bir iktidara ortak olma ve Türkiye siyasetini demokratik bir zemine taşıma gücü vardı. Doğru siyaset ve basiretli bir yaklaşımla Kürtler bunu yapabilirdi. Ne yazık ki HDP-YSP, bu şansı 2023 seçimlerde de heder etti. 2018’de 67 vekil çıkaran HDP, 2023’te 62 vekile düştü. İlk defa seçime giren 5-6 milyon seçmenden de oy alamadı. Hiç kuşkusuz 2023 seçimlerinin en büyük kaybedeni HDP-YSP oldu.
Mısır gezisi ve izlenimleri (3)
Mısır’ın kaderini değiştiren iki önemli Kürtten biri tüm dünyanın tanıdığı, Dante Alighieri’nin ünlü eseri İlâhî Komedya’da Cehenneme atmayıp Cennet ile Cehnnem arasındaki Limbo’ya lâyık gördüğü Sultan Selahaddin Eyyubi’dir. İkincisi ise, (Pütürge, o dönem Diyarbekir’e bağlı olduğu için) aslen Diyarbekirli sayılması gereken Mehmet Ali Paşa’dır.
Mısır gezisi ve izlenimleri (2)
Ben Mısır’da şunu bir kez daha gördüm: Ortadoğu’da laiklik ve sekülarizm ancak tepeden inmeci, Jakoben bir anlayışla güvence altına alınabilir. Aksi durumda, bu coğrafyada kimse kimseye tahammül göstermek istemiyor. Gücü ele geçiren, kendi hayat tarzı, inancı ve ideolojisini toplumun tamamına dayatıyor. Açıkçası Ortadoğu’da empatiye ehemmiyet verilmiyor; herkes kendisine göre haklıdır. Demokrasi bu iklimde yaşam bulamıyor.
Mısır gezisi ve izlenimleri (1)
Galiba Ortadoğu’nun en “dil yoksulu” halkı Türklerdir. Osmanlı döneminde, ortalama bir Osmanlı vatandaşı en az üç lisan konuşurdu. İttihatçı ve Kemalist politikalar Modern Türkiye’yi dilsel farklılık ve zenginlik açısından çorak bir ülkeye dönüştürdü. Doğrusu Arap ülkelerinin baskıcı rejimleri de “ötekileştirme” politikaları açısından Kemalistleri taklit etmeye çalıştılar, ama onlar kadar başarılı olamadılar. Tüm dezavantajlarına rağmen, şu anda Ortadoğu’nun en “dil zengini” halkı Kürtlerdir; ortalama bir Kürt en az iki lisan konuşur.
HDP yeni bir barış süreci başlatmalı
HDP yeni bir barış süreci başlatarak Türkiye siyasetini içinde bulunduğu kıskaçtan çıkarabilir. Bir önceki süreci AK Parti başlattı; bu kez HDP ilk adımı atmalı ve barışta ısrar etmelidir. Biraz sağduyu, azıcık feraset ve uzlaşmacı bir dil, diyalog kanallarını açabilir. Siyaset, sorunların diyalog yoluyla çözüme kavuşturulması sanatıdır.
HDP Kürtlere neden ve nasıl kaybettiriyor?
Şayet HDP, Kürt meselesinin çözümünü odak noktası olarak alıp bu eksende makul politikalar sürdürseydi, o zaman diğer partiler de bir cüzzamlıdan kaçarcasına HDP’den uzaklaşmazdı. HDP, sanki ana muhalefet partisiymiş ve yarın ilk iktidar değişiminde ülke yönetimi kendi eline geçekmiş gibi hareket ediyor. İktidar olmayı öncelikli hedef olarak önüne koyup hem mevcut iktidarı, hem de iktidar olmaya aday ana muhalefeti karşısına alıyor.
Kürdistan doğal gazı ve enerji güvenliği
Kürdistan Federe Bölgesi, enerji politikalarında tereddütsüz Batı Bloku ile hareket etmekten yanadır. AB’nin de Kürdistan Bölgesindeki enerji altyapısı projelerini desteklemesi, Birliğin enerji güvenliği politikalarına ciddi katkılar sağlayacaktır. Türkiye, Kürdistan doğal gazının dünya pazarlarına ulaşması yolunda kararlı bir tutum sergilerse, enerji politikalarında önemli bir aktör olarak yerini pekiştirir ve bin yıllık Kürt-Türk birlikteliği de daha olumlu bir mecraya doğru yol alabilir.
Türkiye doları değil, petrolü düşük tutmalıydı
Türkiye’nin, bir enerji deryası üzerinde oturan KRG (Kurdistan Regional Government) yönetimiyle iyi ilişkiler geliştirmesi, içerde ve dışarda, Kürt meselesinde vizyoner bir bakış açısıyla hareket etmesine bağlıdır. Türkiye ve İngiltere’nin istekli davrandığı bir durumda, Kürdistan petrol ve doğalgazının dünya pazarlarına ulaşması ve KRG’nin yakın gelecekte enerji arzı konusunda giderek global bir aktöre dönüşmesi mümkündür.
Ukrayna’nın işgali ve rasyonalite
Rusya, global çapta bir süper güç ve başındaki liderin, tüm Ukrayna’yı işgal etmeye kalkmasıyla rasyonel bir kişiliğe sahip olmadığını gördük. Uluslararası ilişkiler alanında fikir üretenler, her türlü stratejide bir rasyonalite arar. Çeçenistan ve hele hele Afganistan işgal deneyimine sahip bir ülkenin, Ukrayna gibi 600 bin km2’lik bir ülkeyi işgale kalkarken, bu rasyonaliteyi hesaba katması beklenirdi.
Kürt siyasetinin TRTKURDÎ ile imtihanı
Kendini Türk olarak görüp aşırı milliyetçi veya ırkçı bir zeminde hareket eden bu kesimlerin, Kürt dili ve TRTKURDÎ karşıtlığını anlamak çok zor değildir. Peki, Kürt olup, üstelik Kürtler adına siyaset yapan kimi kesimlerin TRTKURDÎ düşmanlığını nasıl yorumlamalıyız?
2023 seçimleri ve Kürtler
Kürt meselesini, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yaratmadı; kuruluş döneminden ve hattâ daha önceki süreçlerden devam edegelen bir sorun olarak kucağında buldu. Çözümsüzlüğün başlıca kaynağı olarak cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini görmek, son derece yanlış bir yaklaşımdır.
Şimdi ne olacak?
Kanımca Sedat Peker, Türkiye’de devletin işleyiş çarkıyla ilgili konuşacağını söyleyip de konuşan ilk kişidir. Daha önce, devletin işleyin çarkında şu veya bu şekilde yer alan pek çok kimse “eğer konuşursam yer yerinden oynar” mealinde açıklamalarda bulundu, ancak hiç biri konuşmadı. Bu “eğer konuşursam listesine” eski başbakanlardan sayın Ahmet Davutoğlu da dâhildir.
Türkler Anadolu’ya gelirken Kürtler (7)
Annazî, Revvadî, Şeddadî ve Mervanî Kürt mirliklerini egemenliği altına alan Büyük Selçuklu Sultanlığı 1194 yılında dağıldığında, Türklerin genellikle farklı beylikler şeklinde egemenliklerini sürdürdükleri topraklar, Arap ve Fars coğrafyasından Kürdistan ve Anadolu’nun iç kesimlerine doğru kayacaktır.
Türkler Anadolu’ya gelirken Kürtler (6)
Lâkin 1090’da Amed (Diyarbekir) ve Meyyafarıkin Nizamülmülk’ün damadı Amidüddevle’ye verildi. Meyyafarıkin’deki ünlü Mervani sarayına Nizamülmülk’ün kızı Zübeyde Hanım, eşi ve ailesiyle yerleşti. Belli ki Nizamülmülk, bu zengin ülke ve hazinelerin başına damadının oturmasını daha güvenli bulmuştu.
Türkler Anadolu’ya gelirken Kürtler (5)
Bir gece içki içerek sarhoş olup kavga eden Buğa ve Nasığlı birbirini bıçakladı ve ikisi de can verdi. İki komutanın öldüğü haberini alan Emir Nasrüddevle, kuşatma ordusuna karşı saldırıya geçti. Nasrüddevle, 53 yıl devam eden hükümdarlığı süresinde başka bir saldırı ile karşılaşmadı. İbn’ül Erzak, bu saldırıdan Türklerin bölgeye ilk gelişleri şeklinde söz ederek, “Ondan önce buralarda yüzleri bile görülmemişti” der.
Türkler Anadolu’ya gelirken Kürtler (4)
Kürt emîri Vehsûdân’nın 1029 yılında 2000 çadırlık Oğuz Türkünün Tebriz kenti ve civarına yerleşmesini kabul etmesi, muhtemelen Türklerin Azerbaycan topraklarını yurt edinmesinin ilk ve en önemli evresini teşkil etti. Yaklaşık on yıl sonra (1040) Selçuklu devletinin kurulması, bölgedeki siyasi iklimi tamamen Türkler lehine çevirdi.
Türkler Anadolu’ya gelirken Kürtler (3)
Böylece Şeddadîler, daha önce Gürcü kralına bıraktıkları Rustavî’ye ek olarak, Gürcistan ile İslam diyarları arasındaki son nokta olarak bilinen Tiflis’e de hâkim oldu. Özellikle Sultan Alparslan döneminde Şeddadî- Selçuk ilişkilerinin iyiydi ve Roma’ya karşı birlikte hareket ettiler. Urfalı Mateos’e göre, Şeddadî hükümdarı Fadl b. Şavur, Alparslan’ın 1070 yılındaki Urfa kuşatmasına katılmıştı.
Türkler Anadolu’ya gelirken Kürtler (2)
Halifelik makamı 892’de Samarra’dan tekrar Bağdat'a taşınsa da, Türk kumandanların halifeler üzerindeki baskısı devam etti. Abbasi hanedanının halifelikte somutlanan merkezî gücünün zayıflamaya başlaması, taşradan iktidara meydan okumaların çoğalmasıyla elele gitti.
Türkler Anadolu’ya gelirken Kürtler (1)
Türkler Anadolu’da yerleşik bir hayata geçmeden önce Kürtler Azerbaycan’da Gence’den Bakü’ye, Bakü’den İran’da Tebriz’e, Tebriz’den Hamedan’a, Hamedan’dan Şehrizor’a, Şehrizor’dan Cizre’ye, Cizre’den Urfa’ya, Urfa’dan Diyarbakır’a, Diyarbakır’dan Erciş’e kadar uzanan yüz binlerce kilometre karelik topraklarda, tarihin kadim dönemlerinden başlayarak yaşam ve egemenlik mücadelesi vermekteydi.
Neden Kürtlere yeni bir tarz-ı siyaset?
HDP ve Kürtler yeni bir tarz-ı siyaset çizgisine dönüp bir üçüncü yol oluşturduklarında, Türkiye siyasetinde bir süredir egemen olan iki kutuplu yapı, yerini çok kutuplu, çoğulcu, daha renkli ve daha demokratik bir yapıya bırakabilir. Bunun yegâne yolu, Kürtlerin ağırlıklarını Ankara merkezli bir siyasetten bölge merkezli bir siyasete kaydırmalarıdır.
Kürtler ve yeni tarz-ı siyasetin ilkeleri
Kürtlerin bir Türkiye partisine ihtiyaçları yok derken, Kürtlerin Türkiye siyasetinden tamamen çekilmesi ve olup bitenlere seyirci kalması anlamında bir öneride bulunmuyorum. Anlatmaya çalıştığım, Kürtlerin Türkiye’yi yönetmeye ve iktidar olmaya aday bir partiye ihtiyaçlarının olmadığıdır.
Kürtler yeni bir tarz-ı siyaset bulmalı
Kürtler, ülkenin aslî vatandaşları olan Türkler arasındaki çelişkilerde ve iktidar mücadelesinde taraf olmamalıdır. Kürtlerin bir Türkiye partisine ihtiyacı yok; bir Türkiye partisini ayakta tutacak güç ve imkânları bulunmamaktadır.
Onbir soruda Malazgirt muharebesi
26 Ağustos (yani önceki gün), 1071’deki Malazgirt meydan muharebesinin 949. yıldönümüydü. Muş Alparslan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdullah Kıran, olayı bir dizi soru ve cevapla inceliyor.
Türkiye’nin tek bir sorunu var: Kürt sorunu!
Kürt meselesi devam ettikçe, hiçbir iktidar bugünki AK Parti’den daha demokratik bir yönetim ortaya koyamaz.