Akın Özçer
Sánchez’in istifası ya da PP’siz hükümet modelinin iflası
Sánchez’i istifaya kadar götüren nedenlerin başında 20 Aralıktan bu yana izlediği stratejinin iflası ve parti içinde yol açtığı rahatsızlık geliyor. Bir yerde “PP’siz hükümet modeli” olarak özetlenebilecek bu strateji, birbirine benzemeyen siyasi partilerin (PP’ye karşı) bir araya gelmeleri temeline dayanıyor.
Darbeyle mücadelenin faturasını Kürtler mi ödüyor?
Benim gibi Çözüm Süreci’ne içtenlikle destek vermiş olanların çoğunluğu böyle bir sürecin koşullarının bugün artık mevcut olmadığına inanıyor. Yanlış ata oynayarak çözüm fırsatını elinin tersiyle itmiş olan PKK’nın ETA gibi tek yanlı silah bırakmaktan başka çaresi kalmadığı düşüncesi biraz ağırlık kazanmış durumda.
PKK ve PYD/YPG’nin yenilgisi değerlendirmeleri
Kaval’ın konuştuğu isimlerden Nusaybinli Mehmet, “PKK bize defalarca inşa etmek için önce yıkmak gerektiğini, özgürlüğümüz için savaştığını söyledi. Türkiye’de Suriye’de yaptığının aynısını yapmak istiyordu” diyor. PKK yanlısı olduğunu belirttiği Murat da benzer şeyler söylüyor: “Suruç’taki suikasttan sonra PKK yöneticileri gençleri motive etmek üzere geldiler. İnsanları kendileriyle birlikte direnmeye ikna etmek istediler ama yalnız kaldılar. Herkes gitti, halk iç savaş için hazır değildi.”
Birleşik ya da Haydut Devletler
ABD’nin uluslararası hukuka ve BM Antlaşması’na bakışının da içler acısı olduğunun altını çizen Berlat, ülkelerin eşitliği ilkesinin Washington için ne yazık ki geçerliliği olmadığını dile getiriyor. Bir yandan Amerikan yasalarının ülke sınırları dışındaki eylemler için uygulanmaya kalkışıldığına, bu sayede örneğin yabancı bir ülkede yerleşik bir ticari rakibin fırsat olunca yargılanabildiğine işaret ediyor.
3. Hava Limanı’na muhalefet artıyor mu?
15 Temmuz kalkışması bu toplumun direnişiyle başarısız kılındığı halde, Türkiye karalaması inatla ve tüm çılgınlığıyla medya üzerinden yürütülüyor. Hava limanı inşaatının durdurulmak/yavaşlatılmak istenmesi bu karalamanın bir amacı mı, yoksa 15 Temmuz kalkışmasına karşı bir araya gelen bu toplumun yeniden kutuplaşması için kullanılan ya da belki daha doğrusu canlandırılmaya çalışılan araçlardan biri mi?
Darbecilerin büyük balığı Lula da Silva mı?
Darbecilerin Lula da Silva engelini ortadan kaldırmak istemeleri doğal. Ama bu kadar darbeden sonra Lula da Silva ve PT’nin seçmen nezdinde hâlâ önemli bir gücü var mı?
Süreci canlandırmak neden mümkün değil?
Barış elbette önemli ama bunun için öncelikle PKK’ya eylemsizlik baskısında bulunmak gerekiyor, demokratlara mahalle baskısı yapmak değil. Hem PKK’nın artık sadece Türkiye’de değil, TSK’ya karşı Suriye’de de silah bırakması şart. Durum bu kadar karmaşık evet, ama sorumlusu yanlış ata oynamış olan PKK’dan başkası değil.
Suriye’de kaç ABD var?
Suriye’de birçok yüzüyle ortaya çıkan ABD’den hangisine muhatap olduğumuzu açık, seçik görmemiz gerekiyor. Ama şurası muhakkak ki Washington veya en azından Demokrat Parti yönetimi bu haliyle hiç ama hiç güven vermiyor.
Siyasi kriz içindeki iki ülke
Görünen o ki kurumsal darbeyi planlayanların amacı, Brezilya’daki siyasi krizi derinleştirerek halkının on yıllık dönemdeki kazanımlarını elinden almak.
PKK’nın FARC’tan farkı
PKK’nın bin bir dereden su getirerek Çözüm Süreci’ni bozmasının mantığını o dönemde pek anlayamamıştık. Çünkü ETA, IRA ya da FARC gibi siyaset hakkı karşılığı silah bırakmakla tatmin olacağını düşünüyorduk. Böyle düşünmek için de somut göstergeler vardı. Siyasi kolu yüzde 13’ün üstünde oyla 80 milletvekili çıkarmıştı. Siyaset yolu açıkken sürecin mimarı AK Parti ile köprüleri atması mantıksızlık, kalkıştığı devrimci halk savaşıysa tam bir çılgınlıktı.
ABD için toprak bütünlüğü ilkesi önemli değil mi? (2)
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry bağımsız “Kürt girişimini” desteklemedikleri, Birleşik Suriye’den yana oldukları yönünde bir açıklama yapmadı mı? Peki, ama o zaman PKK, Türkiye’de ayrılıkçı amaçlarla terör eylemlerini tırmandırırken, Suriyeli Kürtler içinde küçük bir azınlık olan ve Arap ve Türkmen nüfusun çoğunlukta olduğu bölgeleri de kapsayan geniş bir alanda yönetim hakkı talep eden PYD/YPG ile neden askeri işbirliği yapıyor?
ABD için toprak bütünlüğü ilkesi önemli değil mi? (1)
Ülkelerin toprak bütünlüğü Çekoslovakya’nın bölünmesinde olduğu gibi anlaşma yoluyla bozulabilir elbette. Aynı şekilde birleşme yoluyla oluşan devletlerde de gerçekleşebilir. Buna henüz gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bilinmeyen ama Birleşik Krallık ’tan bir referandumla ayrılmayı planlayan İskoçya örnek gösterilebilir.
Dış ilişkilerde neler eskisi gibi olmayacak? (2)
Türkiye’nin kurucu babalarının felsefesinden ve temel ilkelerinden uzaklaşan bir AB’ye katılmaması “kayıp” değil elbette. Böyle bir AB’ye ve siyasetçileri Türkiye karşıtı politikalar izleyen ülkelere halkın güvensizlik duyması da son derece doğal. Bu politikanın mimarlarının arzusu da bu mudur bilmem ama Türkiye’nin, tarihi, kültürü ve milyonlarca çifte vatandaşı ile bir parçası olduğu Avrupa’nın çatışmalarla dolu geçmişine savrulmaması için her şeye karşın çaba harcaması da gerekiyor.
Dış ilişkilerde neler eskisi gibi olmayacak? (1)
ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın ziyareti arifesinde Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceği pek de parlak görünmüyor. Kabul etmek gerekir ki 15 Temmuz kalkışması özünde Amerikan karşıtı olmayanların bile ABD’ye olan güvenini onarılamayacak ölçüde sarsmış bulunuyor.
Türkiye yeni BRİCS, Saint Petersburg yeni Rapallo mu?
Türkiye yeni bir BRİCS ve grubun isminin bundan böyle BRİCST olarak değişmesi isabetli olur. Evet, Saint Petersburg, yeni bir Rapallo. Yalnızlaştırılan iki ülkenin bir araya gelmesini simgeliyor. Ama hayır, AB’nin Türkiye’ye yönelik politikası doğru da, demokratik de değil. AB artık kurucu babalarının temel ölçütü olan farklılıklar içinde demokratik birliği temsil etmiyor. Bu tutumuyla sadece ABD’nin başlattığı, büyük üyelerinin desteklediği yeni küresel savaşın tarafı oluyor.
Darbeye karşı çıkan halka İslamcı yakıştırması
Yenidünya düzeni esas itibariyle çevremizde düşmanlık değil, bir barış ve istikrar halkası oluşturmakla işe başlamayı ve Galactéros’un sözcülüğünü yaptığı çatışma eksenli eski dünyayı tümden yıkmayı gerektiriyor. Kolay değil belki ama mümkün olduğunca Batı’nın içinden ve Batı ile birlikte.
Darbelerle uluslararası mücadele
Sadece FETÖ örgütünün bulunduğu ABD’den değil, çatlak sesler gelen bazı büyük AB üyelerinden de kuşku duymaya hakkımız var. 15 Temmuza kadar kutuplaşmış toplumumuzu bir anda bir araya getiren de, Pazar günü Yenikapı’da milyonlarca insanın toplanmasına yol açan da, müttefik saydığımız, dost sandığımız ülkelerden duyduğumuz bu kuşku doğal olarak.
İade şart ama yeterli değil
Amerikan yönetimi, her şeyin açık ve net olarak görüldüğü bu durumda, Türkiye ile ilişkilere önem veriyorsa, Fetullah Gülen’i Türkiye’ye iade etmekten kaçınma lüksüne sahip değil. O bakımdan bu konunun tartışılacak bir tarafı yok. ABD Gülen’i iade etmez ve CİA’in kontrol ettiği anlaşılan uluslararası medya üzerinden darbecileri değil de, Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden Türkiye’yi hedef almaya devam ederse, ABD dostları da dâhil halkın nezdinde yitirdiği güveni devlet düzeyinde de kaybedecektir.
Guantánamo: onlarca yıllık insan hakları ihlalleri
Halkın çoğunluğu 15 Temmuzun arkasında bir şekilde CIA’in, Pentagon’un ve Amerikan derin devletinin, kısaca ABD’nin bulunduğu sonucuna vardı. Amerikan yönetimi halkın bu kanaatini bugün Genelkurmay Başkanı’nı, ilerde herhangi bir bakanını Türkiye’ye göndererek değil kısa, orta/uzun vadede de kolaylıkla değiştiremez. Türkiye’ye gerçekten önem veriyorsa yapması gereken, inkârı bir tarafa bırakarak kendi derin devleti içindeki sorumluları ortaya çıkarmak için samimi çaba harcadığına bizleri ikna etmektir kuşkusuz.
Darbeye medya üzerinden destek
Uluslararası medyanın, yanı başımızda Esat gibi yüzbinlerce insanını katletmiş, milyonlarcasını mülteci konumuna düşürmüş eli kanlı gerçek bir diktatör varken, Mısır’da bir darbeci iktidardayken ve İran tüm erklerin dini liderin elinde bulunduğu teokratik bir devlet yapısına sahipken, Türkiye’yi hedef alması normal değildi. Bu anormallik devam ettiği sürece, demokrat olarak, her şeyden önce Türkiye’nin bekası için iktidarın yanında durmak, uluslararası medyanın bu haksız ve insafsız saldırılarına karşı mücadele etmek gerekiyordu.
Amerikan derin devletinin Truva Atı
Avrupa medyasında da darbeye destek sayılabilecek yayınlar yapıldığını ve 15 Temmuz’un başarısız olmasına karşın Erdoğan üzerinden Türkiye karşıtı yalanların sürdürüldüğünü görüyoruz. Bunlardan biri de, Cumhuriyet’in eski Genel Yayın Yönetmeninin imzasını taşıyor. Bizler darbecilerin halka nasıl kurşun sıktığına ilişkin her gün yeni video görüntülerini izlerken, o The Guardian gazetesine gerçeklerin tam aksini yazabiliyor.
ABD 70 yıllık dostunu kaybetti
Kabul etmek gerekir ki kamuoyundaki bu eğilim Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğini çok olumsuz şekilde etkileyecek. Bundan sonra iki ülke arasında stratejik ortaklıktan, hatta sade bir ortaklıktan bile söz etmek kolay değil. Çünkü insanlar ABD stratejik ortağımız olmasa başımıza bundan daha kötü ne gelebilir diye düşünüyor haliyle.
15 Temmuz Türkiye’nin 23 F’i
Ayrı bir tartışma konusu kuşkusuz ama “stratejik” niteliğini çoktan kaybetmiş olan ABD ile ortaklığın bittiğini, ikili ilişkilerin gelecekteki seyrini, Washington’un bundan sonra Türkiye’deki seçilmişlere karşı tutumunun belirleyeceğini vurgulamak isterim. Bu yönde bir tutum değişikliğinin turnusol kâğıdını “özgür” medyasının haber, analiz ve değerlendirmelerinin oluşturacağının da altını çizerim.
Martin Luther King’in gerçekleşmeyen düşü
ABD’de bugün Başkan adaylarından biri, dini inançlardan birini düşman ilan etmek suretiyle insanlığın evrensel ilkelerinden birini çiğniyor. Bir başka evrensel ilke çiğnenerek, insanlar arasında, derilerinin farklı rengi nedeniyle yüzyıldan fazla bir süredir yapılan ayırımcılık hâlâ devam ediyor. Hatta ayrımcılık bununla kalmıyor, giderek artan şiddetle daha da derinleşiyor.
İspanya üçüncü kez seçime mi gidiyor?
PSOE’nin doğru veya yanlış politikalar izlemesi öncelikle partiyi ilgilendiriyor elbette. Ama bu politikaların, yol açtığı siyasi belirsizlikle, ülke ekonomisi üzerinde de ağır bir faturası var. Bu fatura üçüncü kez seçime gidilmesi halinde daha da ağırlaşacak kuşkusuz.
Meclis obstrüksiyonu nasıl aşılır?
Aylardır tartışılan, sokak gösterilerine ve Sosyalist Parti (PS) içinde çatlağa yol açan yeni İş (El Khomri) Yasa tasarısı, Milli Meclis’te Anayasa’nın 49/3. maddesi uyarınca oylanmadan benimsendi. Metin şimdi yeniden Senato’ya gidiyor. Peki, ama İş Yasası gibi aylardır sokaklarda protesto edilen bir yasa tasarısı nasıl oylanmadan kabul edilmiş oluyor?
Jakobenizmin sonu mu geliyor?
Ne de olsa Fransa’yı ve Jakobenizmini uzun yıllar örnek almıştık, belki hâlâ alanlarımız var. Benim gibi ayrıca ucundan Fransız eğitimi görmüş olanların durumu, sonradan farkında olmamışlar ise, daha vahim belki de.
Vatikan Katar soykırımıyla yüzleşecek mi?
Katolik Kilisesi’nin tarihte bir dönem insanlık suçu işlemiş olması kurumun otoritesine darbe mi indirir bilmem ama hem insani konulara girip, hem de temsil edilen kurumun insani sorumluluklarından kaçınmanın mümkün olmadığını bu vesileyle anımsatmakta yarar olsa gerek.
BB bölünüyor, İrlanda’lar birleşiyor mu?
Brexit yanlısı milliyetçilerin, AB dışında kalarak çözeceklerini umdukları BK’nın ekonomik ve toplumsal sorunlarına ilave olarak kucaklarında bu iki siyasi sorunu bulduklarını söylemek mümkün. BK, AB’ye üyeyken, biri var olmayan, diğeri çözülmüş olan iki önemli sorun… Brexit, olası siyasi ve ekonomik sonuçları etraflıca analiz edilmiş bir karar mı sorusunun yanıtı zamanla ortaya çıkacak belli ki.
Oksitanya yeniden mi doğuyor?
Oksitan milliyetçiliği 60’lı yıllarda ortaya çıkan, 70’lerde gelişmeye başlayan nispeten yeni ve yukarıda belirttiğim gibi Oksitanizm içerisinde azınlıkta olan bir akım. Bölgedeki Katalan ve Bask milliyetçilikleri gibi, Oksitanca konuşulan topraklarda siyasi özerk bölgeler ve bağımsız bir devlet kurulması gibi talepleri de içeriyor. Talep olunan topraklar, İspanya’da (Katalunya) Aran Vadisinden İtalya’da Piemonte’ye kadar uzanan ve Güney Fransa’yı tümüyle kapsayan bir coğrafi alan.