Ayşe Yırcalı
Sally Rooney’nin İsrail boykotu ve Intermezzo
Sally Rooney, Rachel Kushner ve Arundhati Roy gibi önemli yazarların olduğu 1000 kişilik bir edebiyat camiası Filistinlilerin haklarını gasp edenlerle iş birliği yapan yayın, yayınevi ve festivallerle çalışmayacaklarını açıkladı. 1991 doğumlu İrlandalı yazar Sally Rooney, öteden beri Filistin haklarının açık sözlü bir savunucusu. Kitaplarının İbraniceye çevrilmesi teklifini reddetmiş, BDS hareketine desteğini açıklamıştı. Son romanı Intermezzo’nun merkezinde uzun zamandır kanserle savaşan babalarını yeni kaybetmiş İrlandalı iki erkek kardeş var.
Kutsal İncirin Tohumu: Yönetmen Mohammed Rasoulof’un İran rejimine derin eleştirisi
Kutsal İncirin Tohumu, varlığı bile ayakta alkışlanmasını hak eden bir mucize. Film, o dönemde İran’da gizli çekilmiş. Protestolorda insanların sokakta telefonları ile çektikleri videolar aralara serpiştirilmiş. Polis şiddetini, kan kaybeden insanları ve darp edilenleri gösteren bu görüntüler filmin ritmini bozmadan gerçekliğini sağlamlaştırıyor.
Film Ekimi: Geldi iki gözümün çiçeği
Film Ekimi’nde seyretmek için en başta iki filmi seçtim. Hint yapımı Aydınlık Hayallerimiz Mumbai’de iki genç hemşirenin hikayesini sürerken kentin acımasız ve dur durak bilmez temposunu yansıtıyor. Film Cannes film festivalinde bu sene büyük ödül kazandı. En merakla beklediğim ise İranlı yönetmen Mohammad Rasoulof’un filmi Kutsal İncirin Tohumu. Film, Devrim Mahkemesi’nde hakimliğe atanması Mahsa Amini’nin ölüm protestolarına denk gelen İman’ı izliyor. Çekimleri gizlilik içinde götürülen bu film protestolardan ve gösterilerdeki çatışmalardan gerçek görüntüler içeriyor.
The Bear dizisinin tılsımı ne?
John Gardner bir hikayenin en can alıcı özelliğinin okuyucuyu sahici ve kesintisiz bir rüyada hissettirmesi (vivid and continuous dream) olduğunu ileri sürer. Bu sene Emmylerde 11 dalda ödül alarak kendi rekorunu kıran The Bear, (çünkü dizi geçen sene de 10 ödül almıştı) Gardner’ın tarifindeki tılsımı yakaladığı, yani sahici bir rüyaymış gibi aktığı için bu kadar etkileyici oldu.
ABD’de yüksek ateş
Mart ayından bugüne, yani üç aylık kısa bir zaman diliminde, dünyanın süper gücü Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşananları kabaca sıraladığımızda ortaya şöyle bir tablo çıkıyor.
Uzaktan..
Uzaktan eğitim sistemi evimizde sıkı bir disiplin içinde işliyor. Ben anne olarak gerek okul müdiresi, gerek aşçı, gerek öğretmen, gerek servis elemanı olarak tüm gün mesaideyim. Çocuklar ise sabah sekiz gibi oturdukları bilgisayar başından öğle yemeği arası için kalkıp, sonra yine 16.00’ya kadar derse devam ediyorlar. Hal böyle olunca, uzun soluklu olacağa benzeyen evde kalma sürecini sağlıklı yönetebilmek için de bazı kuralları esnetmek lazım geliyor.
Venedik’te Ölüm
1912’de yayımlanan Venedik’te Ölüm kitabında meydana gelen salgına dair Venedik makamlarının tutumuyla günümüzdeki corona virüs salgınında İtalya’nın kötü ve yetersiz yönetimi arasındaki benzerlikler insanı gerçekten şaşırtıyor. Sadece resmi makamların değil genel olarak insan davranışının nasıl zamansız ve evrensel olduğunu yüz sene önce kaleme aldığı hikâyede mükemmel bir anlatımla yazmış Thomas Mann.
Ünlüler davasındaki karar ünsüzlere yarar mı?
Weinstein kararının taciz ve tecavüz vakalarında polis, savcı ve jürilerin tutumunda genele yayılan bir değişime yol açacağı teorisi bazı yorumcular tarafından fazla iyimser bulunuyor. Bu süreçte şikayetçiler etrafında oluşan destek mekanizmasının ve sosyal ilginin nadiren bu kadar geniş olduğunu düşünürsek bu yorumlara hak vermek gerek.
Oscar’dan tarihi bir adım
Fakir ama kurnaz bir ailenin, zengin ama safça bir aileyi adım adım kandırarak evlerine nüfus etmesi ile başlayan film şaşırtıcı dönemeçlerle devam ederken, mesaj vermekten ziyade her bir karakterin içinden yansıyan bir bakışa sahip. Bong’un “palyaçosuz bir komedi, kötü karaktersiz bir trajedi” tanımlamasını yaptığı filmde bir başrol de yok. Kara mizah, gerilim, dram gibi farklı türleri bir arada kullanan, yaratıcı kurgusu ile seyirciyi ters köşe edebilen çok kuvvetli bir film.
Oscar’a bir kala
Milyonlarca insanın seyrettiği bir yarışmada en iyiyi seçmek ve ödüle layık görmek zor iş. Ben kendi maratonum sonunda bile – üç tanesini seyretmemiş olmakla beraber – seçim yapmakta zorlanıyorum. Ama tüm dış faktörleri bir kenara bıraktığımda, yani Akademi, ideoloji, verilen mesaj, yerli yapım, yabancı yönetmen vs, beni en çok içine alan ve baştan sona her açıdan beğenerek izlediğim film Marriage Story oldu.
İran sokakları
Sokaktaki insanların yanı sıra, İran bürokrasisinin önde gelen üyeleri de rejimle aralarına açıkça mesafe koydular, bir çoğu geçtiğimiz dönemde istifa etti. Gazeteler okuyucularını yanılttıkları için özürler yayınlayıp, sorumluların takipçisi olacaklarına söz verdiler. Birçok sanatçı festivallerden geri çekildiğini açıkladı. Bir televizyon sunucusu “13 yıldır size söylemek zorunda kaldığım yalanlar için özür dilerim” diyerek izleyicilerinden affını istedi.
Kasiyer
Murata, kitabında sadece kadınlar hakkında değil sosyal normların erkekler üzerindeki etkisinden de bahsediyor. Bir erkekten beklenen iyi para kazanmak, aile kurmak, kültürel ve sosyal anlamda toplum kurallarına uyan ve faydalı işler yapan iyi bir aile babası olmak gibi temel şartları karşıla(ya)mayanların maruz kaldığı dışlayıcı ve aşağılayıcı bakışa dikkat çekiyor.
Türkiye’nin Las Tesis ile imtihanı
Türkiye’de devlet sistemini eleştiren protestoların bu gibi tepkilerle karşılaşması yadırganacak bir şey değil. Ancak esas meseleye bakıldığında, yani kadına karşı şiddet sorununun ve bu soruna dair oluşan toplumsal tepkinin her geçen gün büyüyerek rahatsızlığın geniş kitlelere yayılıyor olmasına, Las Tesis protestosuna verilen tepkilerin tekrar düşünülmesi gerekir.
The Irishman
Bugün Amerika’nın gelmiş olduğu toplumsal ve siyasi ortamı her ne kadar beğenmesek de, büyük yapım bir sinema filmi tarafından Amerika siyaseti, eski bir başkanı ve ailesinin özgürce konu edilebilmesi ve herhangi bir cezai yaptırım ile karşılaşmaması saygıya değer.
Bizi biz yapan yalanlar
Aslında teknik diye sıfatlandırılan faktörün ana çıkış noktası da insan, yani devlet aygıtındaki insan ve onun bilinçli sorumsuzluğu. Tam da bu bilinçli sorumsuzluklarının farkında oldukları için hem santral yönetimi hem devlet kendi suçlarını saklamak üzere kaza anından itibaren olayı büyütmemeye ve gerçekleri saklamaya çabalıyor. Devlet sırlarını örtbas etmek için yeni yalanlara başvuruyor, doğal olarak yeni yanlışlar yapıyor ve bu maalesef daha fazla insanın ölmesine, zarar görmesine sebep oluyor.
Beş iş kadını aranıyor!
Ekonomide ve siyasette kadının yerini güçlendirmek adına Türkiye’de sivil toplum kuruluşları ve özel sektör birçok başarılı projeye imza attılar, birçok yaratıcı çalışma halen devam ediyor. Ancak, acaba tam da Melinda Gates örneğinden yola çıkarak, iş dünyamızda başarıları ve güçlü pozisyonları itibarı ile öne çıkan beş iş kadını bu alanda enerjisi yüksek yepyeni ve güçlü bir kampanya başlatsalar etkili bir girişim olmaz mı?
#EşitlikBekleyemez
Sorunları ne kadar büyük olsa da Amerika’ya göre Türkiye olarak cinsiyet eşitsizliğinde daha ciddi ve acil çözümlere ihtiyacımız olduğu kesin. Yukarıda bahsi geçen WEF Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi 2018 raporunda Türkiye 149 ülke arasında 130. sırada. Yani kadın-erkek eşitliğinin sağlanması açısından dört ayrı kategoride aldığı puan ile 149 ülke arasında ancak 130. olabilmişiz.
Bilgisayar programından tuvalete uzanan kariyer…
2008’de Microsoft’taki görevinden ayrılan ve tüm zamanını Vakfın çalışmalarına adayan Bill Gates’in aklını ve kaynaklarını inandığı amaca adaması hem etkileyici hem de ilham verici. Bence bu hikâyenin en altı çizilecek yönü Gates’in yaptığı sosyal yardımları bağış yapmanın ötesine geçip sorunlara gerçek ve kalıcı çözümler üretmek adına profesyonel bir şekilde ele alması.
Spring Restaurant – Londra’da Bahar
Dikkati çeken diğer bir yaklaşım, kâr amacı güden ticari bir işletme olsa da lokantanın yarattığı değeri toplum ile paylaşması. 2016’da başlatılan ve büyük ilgi gören “scratch” (çiziktirme) menü buna güzel bir örnek. Daha yüksek fiyatlar ile müşterilerine sattığı menüde kullanılan ürünlerin mutfak içinde değerlendirilmeyen kısımları kullanılarak her gün için bir “sctratch” menü hazırlanıyor ve akşamları 17.30-18.30 arasında çok daha uygun fiyatlardan sunuluyor. Bu sayede normal fiyatlarıyla bu lokantada yemek yeme bütçesine sahip olmayan kişiler de bu hizmetten faydalanabiliyorlar.
Nazım’a Yolculuk
Bu ciddi arşiv çalışması ve Oral’ın tarih alanında da tecrübeli olması sadece Nâzım Hikmet’in hayatı ve ilişkileri hakkında değil aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemleri ve Cumhuriyet’in 1950’li yıllara kadar olan süreci hakkında da okuyucuya kapsamlı bir çerçeve sunuyor
Federico García Lorca: El Duende
Her sanat dalında rastlanabilecek duende Lorca’nın gözünde Almanya’nın esin perisi, İtalya’nın kalıcı meleği ile denk düşer. Öte yandan esin perisini sakin ve silik, meleği ise yol gösterici ve koruyucu bulan Lorca’ya göre duende karanlık ve ürperticidir, ondan esin beklenmez, onunla savaşılır.
Böyle olur mu
Günümüzde kalmadı artık böyle bir şey diyenler olacaktır, haklı da olabilirler. Ama sanki kızan, bağıran, hoyratlaşan tarafımız daha çok görünürde. Sosyal medyada, televizyonda, siyasette. Diğer taraftan çoğumuzun kendi kendimize kaldığımızda, kendi iç dünyamıza kulak verdiğimizde daha içten bir benle buluştuğuna inanıyorum. Ama acaba bu ben’e yeterince kulak veriyor muyuz?
Cahiller
Esas tanık olduğumuz yaptıkları işe dair sahip oldukları tutku, azim ve kalite arayışı. Ürettikleri şeylerde en iyi kaliteyi yakalayabilmek adına ortaya koydukları emek ve feragat ettikleri maddi kazanç bugünün dünyasında belki istisna ama bu aynı zamanda kişisel bir mesele. Yani kalite açısından önce kendilerini tatmin etme ihtiyaçları ve kalitesizliğe/vasatlığa kendi kişiliklerinin mâni olması.
Federico García Lorca: Hayatı ve ölümü
Bazı yazarların hayatlarından ve eserlerinden akan coşku birleşerek nadir görülen bir olağanüstülük haline gelir, bana göre Lorca bu yazarlardan biridir. Hem müzikte hem yazıda çok kuvvetli bir yeteneğe sahip olması sayesinde ses güzelliği taşıyan şiirlerinin etkisi çok derindir. Ancak sadece müzikalite değil aynı zamanda ait olduğu coğrafyanın geleneklerini yaşattığı anlamsal bütünlük ve duygusal berraklık onu büyük şair kılar.
Kadın kutuplaşması
Kadınlar olarak önemli toplumsal meselelere kendi çıkarlarımızdan ve ait olduğumuz sosyal gruplar içinden bakıyor, tanımlıyor ve sorunsallaştırıyoruz. Demokrasi, özgürlükler, tolerans, bir arada yaşamak gibi konularda erkeklerden pek bir farkımız yok gibi gözüküyor.
Mizaru, Kikazaru, Iwazaru
Bazı şeyler denk geliyor ve insanın günlük hayatında karşılaştıkları yaşananlara dair zihninde farklı bir bakışa yol açıyor. Yakın zamanda bu üç maymunun hikâyesi ile yeniden karşılaşmışken yerel seçimler sürecinde Türkiye medyasını izlediğimde bu örtüşmeyi düşünmeden edemedim.
Seçimler ve iki kadın
Cinsiyetçi bakışımız, fiziksel özellikleri dedikodu malzemesi etmemiz, kadını bir bireyden ziyade bir eş, ana, bacı olarak niteliyor olmamız, tartışma unsuru olarak araçsallaştırmamız (acaba artarak mı) devam ediyor.
Beklerken…
Günümüzün gerçekliğine gelirsek, bu tabirin son günlerde sohbetlerde sık duyulmasının sebebi sanırım toplumsal yaşantımıza dair memnuniyetsizlik ve geleceğe dönük olumsuz bakışın yaygınlaşması. Özellikle yaklaşan yerel seçimler ve bu seçimlerden bizi iyileştirecek herhangi bir sonucun çıkmayacağına dair beklenti epey etkili.
Gizemli ressam Mihri
Bu hikâyenin birçok hüzünlü tarafı var. Sanırım en önde geleni hangi sebeple olursa olsun doğduğu topraklardan uzakta ve memleketinden kopuk, genellikle yalnız ve mücadele içinde geçmiş bir yaşam sürmüş olması. İkincisi döneminde son derece önemli ve yenilikçi bir adım olan Kız Sanat Okulu’nun kurulmasında rol oynayan, birçok kadın ressamı eğiten ve destekleyen öncü bir sanatçının Türkiye ile bağının tamamen kopmuş olması