Cengiz Kapmaz
Yanlış olan strateji değil, stratejinin değişmesi
Daha da önemli husus: Türkiye’nin muhaliflere silâh ve ileri teknoloji desteği vermesi Rusya’yı da aynı yönde davranmaya, PKK’ye askeri, siyasi, lojistik, finansal destek vermeye sevk edebilir. Bu da tıpkı Afganistan’da olduğu gibi PKK’yi Talibanlaştıran bir sürece yol açabilir.
Kargaşa çıktı, işler yolunda!
Ne yapabiliriz? Bence solun eşitlik, dayanışma, özgürlük ideali doğru bir vizyondu. Ancak ulaşma yöntemleri yanlıştı. Artık bu vizyona bizi götürecek yeni yol ve yöntemler bulmamız gerekiyor.
YPG’nin geleceği ne olacak?
Benim kişisel öngörüm şu: Amerika kullanabilirse YPG’yi İran’a karşı kullanacak. Bu yüzden YPG bilinçli şekilde rölantide tutuluyor. Nitekim kulislerde, Eylül ayında Kandil’de PKK’ye bu yönde bir teklif yapıldığı, teklifin reddedilmesi üzerine Türkiye’nin sınırlandırılmış operasyonuna yeşil ışık yakıldığı, böylece PKK’ye gözdağı verildiği ifade ediliyor.
Rojava çözüm süreci çöktü mü?
Caydırıcı ve dönüştürücü güç kullanmanın da zorlukları var. Ancak süreç iyi yönetilir, ABD’nin damarına basılmadan Suriye, İran ve Rusya desteği arkalanabilirse, operasyonel bir durumun yaratacağı uluslararası zorlukların yol açacağı maliyet kabul edilebilir noktalara çekilebilir.
Rojava tehlike değil mi?
Hendek çatışmalarında inanılmaz bir cephane ve silâh stoku ortaya çıktı. PKK’nin çok kısa bir sürede başka bir yerden bu kadar silâh ve cephane bulması ve ülkeyi sokması mümkün değildi. Ele geçen silâh ve mühimmat, Rojava’da kullanılan silâh ve mühimmat ile yakınlık gösteriyordu.
Bölgenin zihniyet haritası değişirken: Aileler ve madun milliyetçiliği
“Çocuğumun Kandil’e gitmesinde HDP etkili oldu… Artık size verecek çocuğumuz yok… Sizin çocuklarınız Amerika’da okuyacak, bizimkiler dağa çıkıp ölecek… Amerika için ölecek çocuğum yok…” Bu haykırışlar ciddî dönüşümleri yansıtıyor.
Annenin ağıdı bir protesto manifestosudur
Kırk yıldır süren öl-öldür siyaseti bir dönüm noktasında. Yıllardır devam eden çatışmalar toplum vicdanında sürdürülmesi imkânsız refleksler doğurmakta. Dersim halkının çatışmalara bakışı değişiyor. Geçmişte dağ mücadelesi hakkında beslenen romantik duygular artık yerini sorgulayıcı, eleştirici, suçlayıcı değer yargılarına bırakıyor.
Kürtler, ânî etki, Y ve Z kuşağı
AK Parti’nin HDP-PKK çizgisinin hoşuna gideceği düşünülen atraksiyonlara girip, tüm Kürtleri örtük biçimde o çizgiyle özdeşleştirmesi, göle maya çalar gibi “Kürdistan” ve “PE-KE-KE” ifadelerinin kullanılması, Kürt burjuvazisi öncülüğünde bir seçim stratejisi belirlenmesi… Nihal Bengisu Karaca’nın belirtiği gibi, son iki haftanın, bir çocuğun kokpite girip önündeki tüm düğmelere basıyormuş gibi geçmesi, muhtemelen sahaya pozitif değil negatif biçimde yansıdı.
“Örgüte çıkış kapısı bırakalım” tezi
Kandil ile nasıl bir arka oda diplomasisi düşünülebilir? Yeniden Oslo benzeri bir görüşme mi, yoksa çözüm sürecine dönmek mi düşünülmeli? Devlet aklı, yeni bir sayfa açmaya hazırlanırken bir taraftan da örgütün bu girişimden güçlenerek çıkmamasına çalışıyor. Bir müzakere sürecine girmekten ziyade, arka oda diplomasisiyle yemeği pişirip sürpriz şekilde servis etmeyi düşünüyor.
İmamoğlu’nu başarıya ne taşıdı?
İlk kez CHP’den biri lâf yetiştirmek, polemik yapmak, kutuplaştırıcı bir retorik kullanmak yerine hangi problemi nasıl çözeceğini söyleyerek ilerliyor. İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile yetineceğini sanmıyorum. 2023’te Türkiye’nin cumhurbaşkanı adayı olmak isteyecektir. Bu da beş sorunun cevabına bağlı.
HDP’nin taktik başarısı, hezimetini örttü mü?
HDP’li seçmene “Kürtler” vurgusu ile güçlü bir görünürlük kazandırılıyor -- ama bu vurgu AK Parti veya diğer partilere oy veren seçmenden esirgeniyor. O seçmen kesiti ya kimlik aidiyetinden sıyrılarak telâffuz ediliyor, ya da üstü örtülü bir şekilde Kürt kategorisinin dışına itiliyor.
Kim emredebilir kuşlara kırlarda sessiz olmayı
Maçoğlu ve Türkiye Komünist Partisi, Dersim sosyolojisini oluşturan Alevilik, Kırmançlık ve solculuğu iyi sentezleyip temsil ettikleri; içe kapanıp tecrit olmak isteyen değil, dışa açılıp izolasyondan kurtulmak isteyen, dağlarında artık şiddet görmek istemeyen kentin özlemlerine iyi yanıt verdikleri için kazandı.
Newroz’da ne gördüm?
Kitle, geçmişteki gibi militanca bir duruş sergilemiyor. Tersine, Kandil vurgusundan daha çok, Öcalan ve HDP vurgusu yapıyor. Nedenlerini hendek siyasetine kadar götürebileceğimiz bu yeni durumu, “PKK kitlesinin HDP’lileşmesi” olarak tanımlıyorum.
HDP, komünist başkan lehine çekilmeli!
HDP’nin Dersim’de ciddi bir temsiliyeti var. Ama çok ciddi bir hatâ yaptı. Maçoğlu’na yönelik karalama kampanyasına ses çıkarmayarak, kentteki çoğulculuğu ve özgünlüğü karşısına aldı. Bu tutum HDP’nin kendisi dışındaki siyasi renklere hoşgörülü davranmadığı, Dersim’in tüm farklılıkları kucaklayan hoşgörülü, hümanist karakterini fazla önemsemediği gibi bir görüntüye yol açıyor.
PKK silah bırakır mı?
PKK, siyasal ve sivil alandan gelen çok ciddi bir silâhsızlanma baskısıyla da karşı karşıya değil. HDP çözümün önderliğini yapmak yerine direnişin önderliğini yapmayı tercih ediyor. Barış çağrısını dahi devleti PKK'nin taleplerine evet demeye mecbur bırakacak bir serhildan hareketini teşvik etmek için gündemleştiriyor.
Türkiye Kuzey Suriye’yi nasıl avantaja çevirebilir?
Güvenli bölge tartışması sadece Türkiye ile Amerika arasında sürmüyor. PYD-YPG cephesi de, Türkiye liderliğinde bir güvenli bölge fikrine itiraz ediyor. Güvenli bölge fikrine ancak uluslararası güvence karşılığı evet diyebileceklerini söylüyor. Suriye ve Rusya da güvenli bölge fikrine karşı. Her iki ülke, bölgenin rejime teslim edilmesi gerektiğini vurguluyor.
İdlib’de neler oluyor?
HTŞ'nin geçerli denebilecek sebepler yokken muhalif örgütlerin elindeki yerlere göz dikmesi, birilerinin oradaki muhalif örgütleri HTŞ üzerinden Rusya’dan ziyade Türkiye’ye karşı pazarlık kartı ve vekâlet gücüne dönüştürme gayreti içine girdiğini gösteriyor.
PKK’ye Kürt Andıyla karşı çıkmak
Bu ülke hâlâ daha PKK’yi tanımıyor, hâlâ daha PKK'yi analiz edemiyor. Hâlâ karşı söylem geliştiremiyor. Durum böyle olunca, her kim PKK eleştirisi yaparsa, ne söylediğine bakılmaksızın seslendirdiği tez muteber hale geliyor.
Sentez arayışı
Türkiye her açıdan bir kavşakta. İki yıldır OHAL ve istisna hal koşullarında yaşayan ülkenin artık normalleşmesinin, yeniden AB perspektifini canlandırmasının, içerde de demokrasi ve insan haklarını tesis etmesinin, hukuk devleti olmanın gereklerini yerine getirmesinin, kamu hizmetlerini şeffaflaştırması ve sorgulanabilir kılmasının zamanı geldi.
Ceza dâvâsından daha fazlasıydı
Türkiye elindeki delilleri açıklamadı. Karşılıklı restleşmeye gitmedi. Sadece imâ etmekle yetindi. Tahliye ile özellikle Trump’a yönelik bir hamle yaptı. Putin’le oluşan özel zemine benzer bir zeminin kurulmasına fırsat yarattı. Bundan sonrası Trump’a ait.
Yanlışlık CHP-HDP ittifak arayışının neresinde?
CHP ittifak arayışlarını, baş siyasi rakibinin zayıflatılması veya HDP’nin daha güçlü temsiliyete kavuşması seçenekleri ötesinde, PKK’nin silâhsızlandırılması için ortak program oluşturma şartına bağlasaydı ve ittifakı da bu ilkeler doğrultusunda tanımlasaydı, Kürt sorununda çözümü olgunlaştıracak ve kolaylaştıracak bir zemin ortaya çıkacaktı.
Cemal’e ne oldu?
Suudiler daha önce Fırat’ın doğusundaki YPG’ye finansal destek sunarak öfkesini kabarttıkları Türkiye’nin egemenliğine bu yolla da meydan okuyup, ülke toprakları içinde alenî bir kaçırma operasyonu gerçekleştirerek sabrını taşırmak istiyorlar.
Kürtler arası iç savaş kapıda mı?
Kağıt üzerinde hiç kimse, Irak Kürt bölgesinde bir iç savaş beklemiyor. Ancak seçim sonrası oluşan yeni siyasi güç haritası, iyi yönetilmezse iç çatışmalara dönüşebilir. Burada kilit iki güç Amerika ve Türkiye. Öyle ki, Türkiye’nin istikrara güçlü katkıları olmazsa, Amerika’nın da tek başına politik güç savaşını engellemeye gücü yetmeyebilir. Türkiye’nin uzatacağı yardım eli ise tek bir şarta bağlı: Ulusal güvenlik kaygılarının karşılık bulması.
Fırat’ın doğusu Türkiye için tehlike mi?
Peki o zaman ideal olan ne? Şu: Türkiye'nin etki gücü ve oyun bozma kabiliyeti olduğunu artık anlaması gereken Amerika’nın, PKK’nin silâh bırakması için örgüte gerçekten baskı yapması, yani PKK’yi silâh bırakmaya ve dönüşmeye zorlaması.
Kuzey Suriye’nin geleceği
Suriye’nin kuzeybatısında, yani Fırat’ın batısında bir “Türkiye protektorası” kurulabilir mi? ABD, Türkiye ile bu zeminde mi anlaşmaya çalışıyor? Rusya buna evet der mi? Hangi koşullarla?
“Yanan Dersim ormanları devrime kurban olsun”
Sol örgütlerin 50. yılına, PKK’nin 40. yılına giren silâhlı mücadelesi, artık sürdürülemez bir maliyet oluşturmakta. Bu maliyet bazen Cudi, Gabar, Lice, Dersim’de orman yangınları oluyor; bazen Maçka’da 15 yaşındaki Eren Bülbül’ün delik deşik cesedi, bazen Yüksekova’daki bombalı saldırıda bedeni paramparça olan 11 aylık Bedirhan’ın masumiyeti olarak karşımıza çıkıyor.
Kriz ciddidir ve iki devlet aklı arasındadır
Türkiye’nin ABD’nin kendisini uluslararası platformlarda şeytanlaştırıcı, izole edici tutumlarına karşı yaratıcı atraksiyonlara girişmesi, ama bunu yaparken Saddam’ın, Kaddafi’nin, Nasır’ın, İran’ın, Venezuela’nın yaptığı hatâları yapmaması gerekir. Türkiye’nin kendisini uluslararası platformlarda anlatmasının en güzel yolu, içeride otoriterleşirken ABD müdahalesine karşı çıkan ülke imajı çizmek değil, demokratikleşmek ve daha âdil bir küresel düzen isterken ABD müdahalesine maruz kalan ülke imajı çizmektir.
HDP’de postmodern kaos
Bu haliyle HDP nedir ve kimleri temsil ediyor? Kucakladığı temsiliyetle bu kadar ters düşen bir parti için bu soruyu sormak HDP’ye yapılabilecek en büyük iyilik olacak. Çünkü HDP, Sırrı Süreyya Önder örneğinde görüldüğü gibi lümpen, keyfiyetçi, gırgır, şamatacı, sadece var olmak için var olan, ancak varlığın özüne ilişkin bir iddiası olmayan, postmodern bir partiye dönüşmüş bulunuyor.
Başarılı çocuklar açıkta kaldı!
Buradan Milli Eğitim Bakanlığına bir çağrıda bulunmak istiyorum. Lütfen LGS sınavlarında genel not ortalaması 90 ve üzeri olan kaç öğrenci açıkta kaldı, açıklayalım. Ve bu öğrencilerin diğer başarılı öğrencilere oranı nedir, onu da deklare edelim.
Normalleşebilecek miyiz?
Bir kere Türkiye’nin hiçbir Batı ülkesinde örneği görülmeyen çok ama çok ciddi, üstelik uluslararası boyutu da bulunan yaygın ve sistematik bir şiddet sorunu var. Türkiye dünyanın en büyük gerilla hareketine karşı mücadele veriyor. Bu mücadeleyi sadece demokratikleşmeyi derinleştirerek verirseniz kazanamazsınız.