Hasan Bozkurt
Mesele sadece Erdoğan değil; sen hâlâ anlamadın mı?
Bütün bu yaşananlara rağmen hâlâ darbe girişimini (ciddiye almamak anlamında) beğenmeyen, yaşananların bir senaryo olduğunu düşünen, bu senaryodaki açıkları bulmak uğruna sosyal medyada üstün zekâlarını gösteren “solcu”lar, ülke siyasetinde neden zerre kadar etkili olamadıklarının cevabını, bu süreci doğru okuyarak da bulabilirler.
Yeniden şekillenen siyaset ve başkanlık sistemi
Menzil kadar yol ve yoldaşlar da önemli. İstenilen başkanlığın bu değerlere gerçekten sahip olan insanlara konuşma ve tartışma alanları açması ve sürecin ileride yeni yaralar yaratmayacak şekilde yönetilmesi gerekiyor.
Ergenekon tamamen yalan mı?
Bize sunulan haliyle Ergenekon davası bütünüyle doğru bir dâvâ olmayabilir ve Cemaatin bu dâvâları kasıtlı bir şekilde yürüttüğü ortaya çıkmış olabilir. Ama operasyonlara bir şekilde destek verenlerin de sanki tamamen hayali bir davaya destek vermiş ve kandırılmış oldukları iddiası aynı derecede yanlış ve yanıltıcı.
Başkanlığı kim tartışacak?
Tartışmaya katılmak isteyen tüm kesimlerin ve bu kesimlerin temsilcilerinin söylediklerinin, gündelik siyasette yaşanan kavganın hangi tarafına yarayacağından ve bunun paralelinde bireysel kariyer planlamalarına ne kadar etki yapacağından âzâde bir şekilde tartışılabilmesi gerekiyor.
Kültürel önyargılar, aşırı politize olma hali ve Aleviler
Alevi toplumunu, çeşitli önyargılarla hareket ederek siyaset düzleminde çok da rasyonel olmayan tepkiler vermekten çıkarmanın tek yolu, siyaset yapma tarzını daha rasyonel şekilde yeniden organize etmek; kendi içinde barındırdığı derin tasavvuf anlayışının da yardımıyla, toplumun bütününe bir dünya tasavvuru sunan siyasetler örgütlemek olmalı.
Türkiye burjuvazisinin kaygıları
Ali Koç’un analizinin, Türk sermayedarının “burjuvazi olma” yönünde attığı önemli bir adım olmasını temenni edelim.
CHP ve 2019 seçimleri
CHP kendisini anti-Erdoğan cephesinin neferi olarak değil de topluma gelecek sunan bir çerçevede konumlandırabilir ve politikalarını “AKP ve Erdoğan’a karşı gerekirse Cemaatle ve büyük sermayeyle bile ittifak kurarız” doğrultusundan çıkarabilirse...
Seçim sonrası yol ayırımı
Türkiye hâlâ sosyolojisi büyük kırılganlıklar içeren ve büyük dönüşümlere gebe bir ülke. AKP de bu dinamik sosyolojinin gerçekleri en iyi okuyan ve adapte olabilen partisi. O nedenle, seçimin ardından AKP’nin izleyeceği siyaset, tüm Türkiye’yi dönüştürme misyonu biçiminde devam etmek zorunda.
Araçsallaşmış şiddet
Özellikle ana akım medyada son dönemde çok meşru hale getirilmeye çalışılan “sol” şiddet sempatisi, anti-Erdoğan hamleleri mümkün kılacak bir zemine dönüştürülmek isteniyor. Bir dönem aynı medya tarafından yerden yere vurulan sol grupların kadroları, sosyolojik ya da ekonomi politik çözümlemelerini, ana akım medya temsilcilerinin “orantısız zekâ” dolu 140 karakterli cümleleri üzerinden yapıyor.
Seçim beyannameleri ve seçim sonrası
1 Kasım seçimleri sonrasında AKP, daha önce tercih ettiği tek başına yürüme siyasetine mi dönecek? Oluşan karşı-cephe düşünüldüğünde çok da kolay ikna edilemeyen muhalefeti ikna yöntemini mi izleyecek ve bunu, yabancılaştırıcı bir dil kullanmadan, tüm toplum kesimleriyle mümkün olduğunca fazla diyalog kurmak yönünde mi uygulayacak?
Kürt sorunu; uluslararası ve yerel destek
“Dönülmemesi gereken dönem” denen 90’ların ana akım medyasının yazar ve yöneticilerinin neredeyse tamamı bugün de aynı kadroyu oluşturuyor. Gazeteler değişti, görevler değişti, ama ana omurga hep aynı kaldı.
AKP ve yeni siyaset
Erdoğan’ın siyasette önyargılara takılmadan hiç kimsenin beklemediği zamanlarda beklenmedik hamleler yapan, sezgileri güçlü ve sonuç almaya dönük yapısı düşünüldüğünde, yeni kadroların kuracağı ilişkiler üzerinden yeni bir siyaset oluşturulması ihtimali gözden kaçırılmamalıdır.
Medyaya ‘operasyon’
Nedim Şener, Ahmet Şık, Odatv gibi konularda adalete sonsuz güvenmemizi bekleyen cemaat medyası, kendi hakimlerinin istedikleri yerlerde olmamasından ötürü bu sefer adalete güvenmememizi tavsiye etti, ediyor.
HDP, Türk Solu ve Aleviler
HDP içerisindeki grupların, Aleviler üzerinde oy açısından olmasa da etkileme potansiyeli açısından yüksek belirleyiciliği düşünüldüğünde, ciddi kırılmalara yol açabilecek bir sürecin geleceği düşünülebilir.