Nesi Altaras

Fail Garipoğlu, Mevzu Yahudilere: Ayin Komplosu

Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, Fatih Altaylı’nın Youtube kanalına çıktı. Sakin bir şekilde Yahudilerin kanlı ayin yaptığını (doğru değil), bunun Osmanlı döneminde de yapıldığını (doğru değil) ve Garipoğlu ailesinin Yahudi olduğunu (doğru değil) açıkladı. Tepkiler üzerine de kendini “mahkemenin üzerinde durduğu senaryoları anlatıyorum. Mayasız ayini de bu gerekçelerden biri. Bu duruşma tutanaklarına ve gerekçeye yansıyan bir durum, benim görüşüm değil’ diyerek açıklamaya çalıştı. Ortaçağ Avrupası’nda yayılan bu komploya göre Yahudiler Pesah bayramında Hristiyan çocukları kaçırıp kanlarıyla mayasız ekmek olan matsa yapıyorlardı. Bu asılsız komplo yüzyıllarca devam etti, birçok masum Yahudi’nin cinayetle suçlanmasına ve asılmasına sebep oldu. Eğer Altaylı ve Epözdemir’in iddiaları doğruysa (ki yine de komplo yaymaktan kaçınabilirlerdi) hangi mahkeme, hakim, savcı ve polis yetkililerinin tarihin en eski ve en absürt antisemit komplolarından birini ciddiye aldığını bilmek kamuoyunun hakkıdır.

RÖPORTAJ | Tahran’da cop kullanıyorlar, Rojhelat’ta kurşun

İran’da Jina (Mahsa) Amini’nin öldürülmesiyle başlayan ayaklanma analizlerde 2009 yılındaki Yeşil Hareket ve 2019’daki protestoların bağlamında inceleniyor. Uzmanlar bu iki dalga ile bu yılki ayaklanma arasındaki benzerlik ve farklılıklara odaklanıyor. Ayaklanmayı İran’daki kuvvetlenen feminist hareketin uzantısı olarak görenler de artışta. Bu anlatılarda ayaklanmanın Kürt hikayesi genellikle görmezden geliniyor. Bu boşluğu doldurmak için Hengaw ile çalışan Rojhelat (Doğu) Kürdistanlı aktivist Gordyaen Benyamin Jermayi ile konuştuk: “Acem toplumunun protestoları anlatımında tamamen dürüst olmadığını söylemem gerek. Bir İran devriminden bahsederken Kürt özellikleri genelde görmezden geliyorlar. Hareket Kürt bir kadının öldürülmesiyle başladı. Protestolar ilk Kürdistan’da boy gösterdi. Hepsinde ünlü bir Kürt sloganı kullanıldı.”

“Darbe planlamaya yardımcı olmuş biri olarak söyleyebilirim ki”

“Darbe planlamaya yardımcı olmuş biri olarak söyleyebilirim ki, burada değil başka yerlerde, ben dediğinize katılmıyorum.” 1980lerden itibaren ABD dış politikasında kilit rollerde bulunmuş olan ve daha 3 sene önceye kadar Milli Güvenlik Danışmanlığı yapan Bolton, televizyonda açıkça başka ülkelerde darbe yapılması için aktif çalıştığını itiraf etmekte beis görmüyor. Cevabında yaptığı ayrım Amerikalıların siyaset etiğinin keskin sınırlarını gösteriyor. ‘Burada’ darbe yapmak, düzenleyenlere yardım etmek yanlış, kabul edilemez. Ancak ‘başka yerlerde’ darbe planlamak beceri gerektiren ve makbul bir iş. Utanılacak bir şey değil, hatta televizyonda rahatça, cümle arasında belirtilebilecek bir şey.

Portekiz Vatandaşlık Yasasına Abramoviç ayarı

Portekiz, asırlar önce ülkeden kovduğu Sefarad Yahudileriyle barışmak için 2015’te onlara vatandaşlık hakkı veren bir yasa çıkardı. Yasadan yararlanıp Portekiz ve AB vatandaşı olanlardan biri de Rus oligark Abramoviç’ti. Fakat Rusyalı bir Yahudinin Sefaradlık gerektiren bir yasa üzerinden vatandaşlık alması şaşırtıcıydı, zira Rusya İberya'dan kovulan Sefarad Yahudilerinin yerleştiği bir ülke olmamıştı.

Putin’in Nazisizleştirme bahanesi ve Ukrayna’nın Yahudi cumhurbaşkanı

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmak için öne sürdüğü bahanelerden biri ülkeyi Nazilerden arındırma isteği. Ukrayna’nın Nazi güdümünde olduğu uydurmasının köklerine bakınca birkaç hakikat tohumu dışında bir şey görmek mümkün değil. Hatta Volodymyr Groysman’ın başbakan, Zelensky’nin cumhurbaşkanı olduğu dönemde Ukrayna hem cumhurbaşkanı hem de başbakanı Yahudi olan İsrail dışındaki tek ülkeydi. Holokost’ta dedesinin üç kardeşi katledilen Zelensky bu iddialara sert bir cevap vermişti: “Ben nasıl Nazi olabilirim? Bütün savaş boyunca Sovyet ordusunda çarpışan, bağımsız Ukrayna’nın albayı olarak ölen dedeme açıklayın bunu.”

Hahamların saray mizanseni

Bu tarz bir sadakat mizanseni ancak doğup büyüdüğü ülkede esir gibi yaşayanların işi olabilir. Bu kişiler devletle eşit vatandaşlar olarak değil, kul olarak ilişki kurabilir. Bu nedenle devletten asla talepte bulunmazlar, direniş göstermezler. Sadece ‘hoşgörü’ beklerler çünkü kendi çizdikleri çerçevede hak edebilecekleri tek şey budur.

365 yıllık aforozda geri adım: Spinozacı filozofa izin çıktı

Spinoza uzmanı profesör Yitzhak Melamed’in bir İsrail televizyonunun belgeseli için ziyaret etmek istediği Amsterdam’daki sinagog kompleksine girişine Haham Joseph Serfaty, Spinoza’nın 1656 yılındaki aforozunun hala geçerli olduğunu söyleyerek izin vermemişti. Araya Amsterdam’daki Yahudi cemaatinin laik liderleri girdi ve izin verildi. Prof. Melamed’e aforoz-sever haham Serfaty’den ‘taze beddualarla’ dolu yeni bir mektup daha gittiği, hahamın 23 yaşındaki Spinoza’nın aforozunun hala arkasında olduğu söyleniyor.

Bazı aforozlar yüzyıllar sürer

Ünlü filozof Spinoza’yı aforoz eden Amsterdam Sefarad Cemaati, Spinoza uzmanı filozof Melamed’in cemaat binalarını ziyaret etme ve film çekme isteklerini reddetti. Bununla da kalmayıp Melamed’i persona non grata ilan ettiler. Aslında 2021’deki karar, 1656’da 23 yaşında aforoz edilen Spinoza’nın aforozunu resmileştiren herem belgesine uygun: “Kimse onunla yazılı veya sözlü yoldan iletişim kurmayacak, ona herhangi bir iyilik sağlamayacak, aynı çatı altında bulunmayacak ve onun tarafından yazılan ya da hazırlanan hiçbir eseri okumayacaktır.”

Tabii helalleşelim: Özür, tazmin, hafıza

Hafıza aslında özür ve tazminin teminatıdır; bir daha geri dönülmemesi, bir sonraki neslin eski suçlar için ‘iyi ki de olmuş’ dememesi için gereklidir. Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çağrısı umut vericidir. Helalleşmenin ne kadar başarılı olacağı ise bu üç adımlı çerçevede ne kadar ilerleyeceğine bağlı. Ancak CHP’nin bugünümüzü şekillendiren eski adaletsizlikleri tamir etmeye çalışacağı mesajı Türkiye’de aydınlık bir gelecek isteyen herkes için heyecan vericidir.

Kulüp dizisinde Varlık Vergisi: Matilda ihbarcıyı suçluyor ama…

Kulüp dizisi İstanbul’daki Yahudi yaşamını seyircisine aktarırken Türk izleyiciyi tarihle yüzleşmeye de davet ediyor ve bunu, ana akımda alışık olunmayan bir dürüstlükle yapıyor. Matilda'nın Raşel'e Varlık Vergisi’ni anlatışı aslında Türklere bir kısa tarih dersi. Unutmayı yeğledikleri bir gerçeğin hatırlatılması. Matilda bir ihbarcıyı suçlasa da aslında onu ailesinden koparan bir kişi değil bütün bir sistemdir. Suçlu olan 'o adamların' arasında dönemin başbakanı Saracoğlu ve cumhurbaşkanı İnönü de vardır. Bugün 11 Kasım. 1942’deki Varlık Vergisi’nin 79’uncu yıldönümü. Ve ırkçı Saracoğlu'nun ismi hâlâ Fenerbahçe stadını süslüyor.

Kulüp’e hoş geldiniz!

Türkiye'nin televizyon tarihinde ilk defa Yahudileri -belki de azınlıkları- içeren bir hikâye geçmişi toz pembeleştirmeden, Yahudi karakterleri (Kurtlar Vadisi gibi) 'kötü tefeci' olarak karikatürize etmeden ekrana getirildi. Kulüp dizisi yerli Yahudi toplumunu tanımayan, unutan Türkiye ana akımını yeniden aralarında yaşayan Yahudilerle tanıştırıyor. Dizi, belki de dünya televizyon tarihinin en doğru ve en güzel Ladino kullanımıyla da dikkat çekiyor. Bu yazı, dizinin ilk bölümündeki farklı unsurları biraz açıklamak, meraklısına bakacak başka kaynaklar önermek için küçük bir rehber...