Oral Çalışlar

“Ankara’da konuşacak zemin var” mı?

Hendekleri ortadan kaldırmayı hedefleyen devlet siyaseti, ortaya çıktı ki, operasyonlar bu hendekleri kapatıncaya kadar devam edecek. Ancak "ondan sonrası ne olacak?" sorusu kafalarda duruyor.

“Akıl, zikir, musiki ve kahveden IŞİD çıkmaz”

Prof. Dr. Mehmet Görmez, "Bizden Selefilik çıkmaz. Bazı ülkelerdeki İslam anlayışında bu muhabbeti yapamazsınız. Bizde irfan geleneği, ehli sünnet geleneği içine yerleşmiştir" dedi.

Kazım Karabekir nasıl yok edildi?

Kazım Karabekir, Rauf Orbay gibi Milli Mücadele'nin önde gelen bir çok ismi, dışlandılar ve uzun yıllar yok sayıldılar.

Kürtlerin hali, Türklerin hali… ya da başkaları…

Hendekler kalksa da, barikatlar yıkılsa da; artık bir daha eskisi gibi olamayacak bir tabloyla yüz yüzeyiz.

Can Dündar ve Erdem Gül iddianamesi

Yeni bir anayasa arayışının tartışıldığı koşullarda, iki muhalif gazeteciye yönelen ağır tablo, kabul edilir gibi değil. Böyle bir iklimde, "demokratik anayasa" söyleminin de ciddiye alınabilmesi zorlaşıyor.

Cenevre’de Suriye hendeği

Cenevre Konferansı'ndaki gerilim; PYD'nin ötesinde, "Türkiye'nin PKK ile olan gerilimi"nin bir sonucu olarak okunabilir.

CHP’li arkadaşımla hasbıhal…

Türkiye'nin yakıcı meselelerle karşı karşıya olduğu bu dönemde; daha yapıcı bir siyasete, daha olumlu bir dile, daha gerçekçi ve sakin bir bakışa ihtiyacımız var.

Neden Leyla Zana?

Zana, Kürt coğrafyası içinde, PKK ile sınırlı olmayan bir zemine sahip. Bölgede oldukça geniş bir düzeyde tanınırlığı ve prestiji var. PKK ve HDP merkezine mesafeli bir yerde duran Zana, etkin bir Kürt siyasetçisi.

Leyla Zana önerisi…

Leyla Zana, Kürt siyasi hareketi içinde, bağımsız ve açık sözlü tutumuyla, bir yönelimi, bir duruşu ifade ediyor.

Öcalan için koşullar uygun mu, değil mi?

Öcalan'dan gelebilecek bir çağrı, bölge halkından net bir destek alabilir. Kanaatimce, Kandil de, böyle bir çıkışa "hayır" diyemez.

Hrant’ın ölümüne karar veren merkez…

Son aylarda ortaya çıkan bilgiler ve yazılan iddianame, cinayetin aydınlanması adına, yeni ipuçları getirdi. Bu bilgiler içinde en çarpıcı olan; cinayet anında jandarma istihbarat görevlilerin olay yerinde bulunduklarının ortaya çıkması.

“Dur!” diyebilmek…

Hepimiz biliyoruz ki, sonunda çözüme yeniden dönülecek. Bu kaçınılmaz.

Böyle gitmez…

Evet zorlanıyoruz. Düne kadar makul bir yerde duran, toplumsal kamplaşmanın etkisiyle olaylara nesnel bakabilme yetisini korumaya çalışan bir çok insan; sonunda rüzgara kapılıp gitti, kutuplara bölündü.

“Ortak aklı” aramak

Bildiriyi yayınlayanların hakkında hukuki soruşturma açılmasını, üniversiteden atılmaları için kampanyalar başlatılmasını, kabul etmek mümkün değil. Sonuç olarak, “siyasi bir tavır alış” sözkonusu. Bu noktada gösterilebilecek karşılık, “öyle düşünmeyenlerin de fikirlerini söylemeleri”dir… “Siyaseten karşı duruş”larını ortaya koymalarıdır...

Beyaz’ın başına gelenler…

Özgürlük alanını daraltarak, eleştirel tutumu susturarak, bu alanda bir başarı elde edilmeyeceğini yeniden denemenin, bir yararı olduğunu sanmıyorum.

Defolu tartışmalar…

Bütün bu “uğultu”dan, daha demokratik bir anayasa; daha olgun, daha gelişkin, halkın ihtiyaçlarıyla daha çok örtüşen bir sistem çıkarabilmek mümkün olabilecek mi? Kötümserliğin kolaycılığına ve rahatlığına kapılmak istememekle birlikte; iyimserlik adına da, yeterince somut ipuçları bulmakta zorlanıyorum.

Savaşan değil, konuşan kazanacak

İşin sonunda gelip dayandığı soru şu: Bu meseleler, parlamenter bir zemine çekilemez mi, barışçı mücadele yöntemleriyle ele alınamaz mı? Milletvekilleri konuyu Meclise getirip, siyaset zeminine oturtamaz mı?

Aklınızdan bile geçirmeyin!

HDP'yi "siyaseten etkisizleştirecek" adımların, çözümü de aynı oranda zorlaştırması, şaşırtıcı olmaz. Çünkü, bir kez böyle bir yola girildi mi, gelişmelerin nerede duracağını kestirmek mümkün olamıyor.

Uzlaşma korkusu ya da ‘dışlayıcı demokrasi’

Artık, 1961 ve 1982 Anayasaları’nı ortaya çıkartan düzlemden farklı bir düzlemdeyiz. Toplumdaki eğilimlerin buluşabileceği bir zemin arıyoruz. “Toplumun bir kesimini yok sayan” yaklaşımların, ülkeye herhangi bir şey katması mümkün değil.

Rakel’in dediği gibi: Çaresizliğe teslim olmayalım…

Rakel Dink, çatışmaların hemen yanıbaşında çaresizlik içinde haykırıyordu: "Toprak kana doymaz, yeter demeye geldik, her tarafa sesleniyoruz: Bunca acı yeter. Lütfen her tarafa seslenmeye geldik. Kardeşçe, insanca Meclis'te konuşun demeye geldik. Bırakın insanlar eceliyle ölsün. Ancak o zaman insanların ardından ayinler de kıvamında olur acılar da..."

Şeytan kahkaha atmaya başlayınca…

Umuyor ve bekliyorum: Belki, Davutoğlu ve Kılıçdaroğlu'na diğer iki partinin (MHP ve HDP) liderleri de katılır; ve ilk kez toplumsal mutabakatla 'milletin anayasası' ortaya çıkarılabilir.

Silahlı çözüm, kime ne hayır getirecek…

Özgür ve rahat bir ortamda, doğrudan halkın görüşüne başvurulmadığı sürece, bağımsızlık konusuna ilişkin nesnel ve somut bir saptama yapılamaz. Şimdiye kadar yapılmış değişik anketlerde, Kürtler içindeki asıl eğilimin, “güçlü şekilde birlik” yönünde olduğunu görebiliyoruz.

Mardinli şoför: ‘Çözüm kapısı kapatılmasın’

Bir süredir, HDP yöneticilerinin yaklaşımında, bir değişiklik seziliyor. Önceleri, yüksek sesle olmasa bile, "hendekler yanlıştır" diyorlardı. Son dönemde, bunun yerine, "hendekler haklıdır" noktasına gelindi. Daha gergin bir dili hissedebiliyoruz.

Meclis Başkanlığı kürsüsündeki Pervin Buldan

Önceki gün, Meclis Başkanlığı kürsüsünde oturan kadın siyasetçi, Pervin Buldan'dı. Onun kimliğinde temsil edilen asıl anlam, Kürt siyasetinin bugün geldiği noktadır...

Kim bu YDG-H’liler?

Bu tablo bugün ortaya çıkmış değil. 30-35 yıllık çatışmalı bir tarihin sebep olduğu bir tablodan söz edilebilir: Çatışma, göçertme, yargısız infaz, civar kentlerde oluşan aşırı kalabalık ve yoksul nüfus...

PKK, Öcalan’a karşı gelir mi?

Böyle bir tablo içinde, Öcalan çıkıp "Türkiye'ye yönelik savaşa son verin, silahları indirin ve çatışmasızlık ortamında müzakere yeniden başlasın" derse ne olabilir? Kandil, "Sen baskı altındasın, seni dinlemeyiz” der mi, diyebilir mi?

Helin: ‘Artık rüya göremiyorum’

Sur'da felaketi yaşayan dokuz yaşındaki Helin, durumu özetliyor: "Artık rüya göremiyorum. En azından rüyamda da olsa oyun oynuyordum. Şimdi silah seslerinden uyuyamıyorum ki..."

17 Aralık: Darbe girişiminin yıldönümü

Darbe girişiminin ikinci yılında, Paralel Yapı, hâlâ, muhalefet tarafından bir müttefik olarak kabul ediliyor.

Çözüme dönebilmek…

Çözüm sürecine yeniden dönmek ve barışçı bir ortamı yeniden oluşturmak için neler yapabiliriz?

“Hendek”ten kaçış…

"Kürtlerin özgürlük yolculuğu"na zarar veren bir durumla karşı karşıyayız.