COP31’in Türkiye’de yapılacak olması, yüzeyde güçlü bir diplomatik kazanım gibi görünürken, müzakerelerin Avustralya tarafından yönlendirilmesi, küresel iklim siyasetinde gerçek gücün artık nerede toplanmaya başladığına dair daha derin bir soruyu gündeme taşıyor. Bu rol bölüşümü, modern diplomasinin artık nerede göründüğüyle değil, nerede yazıldığıyla ilgili daha büyük bir dönüşüme işaret ediyor.
Kürt meselesi gibi toplumun derinliklerine kadar etkili olmuş bir sorunun kısa sürede çözümünü beklemek, gerçekçi değil. Sorunun daha demokratik bir ortamda çözülmesi için, muhalefetin de mutlaka sürece katılması gerekiyor. Komisyonda CHP’nin varlığı hala önemli. Türkiye’deki şu anki kamplaşma, sürecin sağlıklı yürümesini tehdit ediyor. Doğuda Kürtler ile yeni barış adımları atılırken, İBB’nin kritik kadroları, cezaevine atılabiliyor. Onlarca belediye başkanı ve yöneticisi, ağır polis operasyonlarından geçirilebiliyor. Ancak, son tahlilde, CHP, bunca operasyona maruz kalırken, çözüm sürecine desteği sürdürebiliyor.
Ayasofya’ya vinç kamyonu sokulması tepki çekince Kültür Bakanlığı açıklama yaptı: “43,5 metre yüksekliğindeki çelik konstrüksiyonun taşınması için iş makinesi zorunluydu. Mermer zemin ise 7 katmanlı koruma sistemiyle güvence altına alındı. Egzoz dumanının yayılmaması için duman emici makineler kullanıldı”
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Komisyonun aldığı en son kararı, sürecin önünü açan, sürece katkı sunacak, terörün tasfiyesini hızlandıracak bir karar olarak değerlendiriyoruz. Partimizi temsilen Hatay Milletvekilimiz Hüseyin Yayman'ı malum görevlendirdik. Hüseyin Bey uzun yıllar bu meseleyi çalışmış, daha önce Akil İnsanlar Heyetimizde yer almış bir arkadaşımız. Bu konuya vukufiyeti sebebiyle Partimiz adına çalışmalara Hüseyin Bey katılacak. Terörsüz Türkiye menziline varana kadar sabırla, samimiyetle, cesaretle ve kararlılıkla hareket etmeyi sürdüreceğiz."
SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi, Mezopotamya Ajansı’na konuştu: “Uygun bir yöntemle İmralı’nın görüşleri alındı, aynı zamanda görüşlerimiz iletildi. Bazı konular var; örneğin kuzeyli bazı savaşçıların varlığından söz ediyorlar. PKK’lılardan bahsediyorlar. Bunu ancak İmralı çözebilir. Bize söylediklerine göre Önder Apo da Rojava yetkililerinin orayı (İmralı) ziyaret etmesini istemiş. Biz de buna ihtiyaç duyuyoruz. Çözüme olumlu katkı sunacaksa Türkiye’ye neden gitmeyelim? Olumlu görüyoruz. Kuzey ve Doğu Suriye ile SDG’nin güçlenmesi ve Suriye ordusuna katılması Türkiye açısından huzur getirir. Bu temelde ilişkileri yeni bir zeminde, güçlü ve eşit bir şekilde birlikte ilerletelim.”