İzmir Büyükşehir işçilerinin grevi sosyal medyada muhalifler tarafından linç edildi. Eyleme destek veren DİSK, AK Parti işbirlikçisi ilan edildi. Grevdeki işçilerin eyleminin haksız olduğu tezine en büyük argüman ise işçilerin Tuncelili, Mardinli olması gösterildi. Yılmaz Özdil: “İzmirlileri tehdit eden sarı sendikayı söküp atalım.” Mine Kırıkkanat: “Bunlar işçi değil, İzmirli değil, KK zamanında göz kırpılan partinin militanları.”
Dücane Cündioğlu, “Tarhana çorbası içiyor adam, yani her tarafı Heidegger olsa ne olacak? Dürüm yiyor adam, Hegel anlatsa ne olacak?” demiş. Tahmin edilebileceği gibi bu sözler tepki almış, haklı olarak biraz da tiye alınmış. Cündioğlu’nun ifadelerini şakayla karışık bir mübalağa olarak mı saymalıyız? Yoksa Türkiye’de felsefenin durumuna ilişkin sıklıkla yinelenen şikayetlerin bir varyasyonu olarak mı görmeliyiz?
Vanspor galibiyeti aldı, ancak maçın asıl kazananı, taraftarların iki takımı aynı duyguda buluşturma çabasıydı. Penaltılarla biten bu düello, futbolun sadece skor olmadığını, aynı zamanda bir duygu ve taktik sınavı olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Yalım Eralp ile Dünya Dönüyor'da bu hafta: Soytarı Musk ayrıldı. O bir iyi gelişme. Trump'ın özel temsilcisi emlakçı Witkoff, Gazze için bir ateşkes anlaşması sundu. Hamas tadilat istedi. Çünkü daha önceki benzer bir ateşkesi devam ettirmeyip kesiverdi ve bombardımana başlamıştır.
Medya ombudsmanı Faruk Bildirici, Narin cinayetiyle ilgili medyanın en başından itibaren Güran ailesini suçlu ilan eden yayıncılığını sorgulayan, “Güran ailesi ya gerçekten suçsuzsa?” başlıklı bir yazı yazdı: “Diyarbakır’ın Tavşantepe köyü bir TV stüdyosuna dönmüş; kimi gazeteciler somut bulguları haberleştirmek yerine söylentileri ve yargılarını aktararak reyting yarışına girmişlerdi. Yargı sürecini zehirleyen, etki altına alan medyadaki ağırlıklı görüş, anne Yüksel, ağabey Enes ve amca Salim Güran’ın bu cinayeti işledikleri yönündeydi.”