Eurovision, 160 milyon seyircisiyle dünyanın en büyük müzik şöleni. Her ne kadar yarışmayı düzenleyen Avrupa Yayın Birliği “Eurovision, politik değil” dese de yarışma Bülent Özveren’in “komşu komşuya veriyor” sözüyle özetlenebilecek kadar politik. Rusya ve Belarus, hukuk devletine ve uluslararası hukuka aykırı eylemleri nedeniyle yarışmadan diskalifiye olurken, aylardır Gazze’de binlerce sivili katleden İsrail’in yarışmaya katılmasına izin verildi. Bunun üzerine Filistin’in sesini Avrupalı sanatçılar ve Eurovision hayranları sahneye taşıdı. Kostümlere yazılan “ateşkes, barış, Filistin’e özgürlük” yazıları, bileğe takılan kefiyeler ve İsrail sahne alırken çıkan yuh sesleri. İsrail ve Filistin, bu sene Eurovision’a damgasını vurdu. Yarışmanın galibini de bu tartışma belirleyecek gibi duruyor.
Aylardır Mayıs ve Haziran ayında yapılacağı söylenen Kandil’e askeri operasyonun izi yok. Zaten böyle bir operasyon için İran’ın onayı gerekir. Çözüm Süreci’nden korkmuş ve Kandil üzerinden bu süreci baltalamış İran böyle bir operasyona yeşil ışık yakmaz. Böyle bir operasyonu yapmak Türkiye’nin de menfaatine olmaz. O yüzden muhalefetin Kürt meselesini de normalleşme sınırlı içine alması ve bu konuda adım atarak iktidara yol açması herkesin menfaatine olacaktır.
Şu soruyu sormalıyız: Yıllardır kol kırılır yen içinde kalır anlayışıyla, gözden ırak konaklarda, merdiven altı kurslarda, dershanelerin ya da yurtların bu iş için ayrılmış misafir odalarında fısıltılar içinde yönetilen bu cemaatler ne oldu da böyle uluorta sere serpe medyaya döküldüler? İnternetsiz yıllarda rivayetlerle, aslında delil olmayan delillerle idare edilmesi mümkündü cemaatlerin… Ama artık bu müphemlik kültürüyle yürüyemiyoruz. Terliğin tabanları sıyrıldı, ateş kefeni sardı. Galiba Türkiye’de cemaatlerin devri kapanıyor.
Amerikan üniversiteleri kaynıyor. Bir ankete göre Demokratların (%77), Bağımsızların (%69) ve Cumhuriyetçilerin (%56) çoğunluğu, seçmenlerin yaklaşık üçte ikisi (%67) ABD'nin Gazze'de kalıcı ateşkes ve şiddetin azaltılması çağrısını destekliyor. Halk ile yönetim arasındaki makas açılmış gibi. Özellikle, ruhu henüz saf gençlerle yönetimler arasında… Devletler kural ve yasalarla yönetilir. Ancak, hukukun temelinde vicdan yatar. Kurallar vicdanları rahatsız ediyorsa halklar buna isyan eder. Mahkeme kararları da sadece hukuk değil vicdana da dayanmalı.
Avrupa Birliği’ne üyelik konusunda CHP’nin yol açıcı bir ağırlığı olabilir. İnsan Hakları İhlalleri nedeniyle Türkiye yurtdışında eleştirildiğinde, “İnsan hakları emperyalizmin oyunu” diyerek suçlamalarda bulunanlara karşı, CHP, daha gerçekçi bir çıkış yapabilir. Özgür Özel’in sözlerinin içinde belki de iktidarı değişik bir dış siyasete ikna edebilme düşüncesi saklı. Böyle başlamak, belki de bir strateji. İyi niyetli bir hamle…