GÜNÜN YAZILARI

Başkomutanlık: Demokles’in kılıcı “ordu” ile hizaya sokmak

Cumhurbaşkanları için “Başkomutanlık” sıfatı, kaynağını Anayasa’dan alan sembolik bir temsilden ibrettir. Muhafazakâr kesimde cumhurbaşkanlığı ile yetinmeyip ona bağlı bir sıfatı asli unsur haline getirmeye çalışmak neyin nesidir? Yoksa iktidarın zamanında eleştirdiği militarist bir vesayetten rol çalma girişimleri mi? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Başkomutan olarak söylüyorum ayağını denk al, almazsan biz denk getirmesini biliriz." şeklindeki söylemini nasıl izah edilebiliriz? Böyle bir söylemin “ordu ile ıslah etmek” gibi bir anlamı var mıdır?

Cem Köksal olayından dersler (2): Çağdaş dünyada liderliğin kırılganlığı

Köksal olayında gördüğümüz gibi modern dünyada otorite her zamankinden daha zayıftır. Liderleri koruyan bir gelenek ya da kapitalist dünyada kurumsal sadakat yoktur. Daha da kötüsü iletişim çağının sağladığı hızlı iletişim her kararı artık kamusal alana taşıyor. Liderlerin her söz ya da davranışı artık potansiyel bir kamusal anlatı. Tabii sonuç yine önceki dersle aynı, bir lider güvenilirliğini bir kez yitirdiğinde, kısa vadede geri kazanılması neredeyse imkansızdır.

Rusya’ya verilen sözler ve Ukrayna krizi

ABD eski Dışişleri Bakanı James Baker’ın “Ruslara “NATO, bir inch dahi doğuya genişlemeyecek” sözü o devirde benim gibi NATO işlerinden sorumlu herkesin hatırındadır. Bütün bu geçmiş ve verilen sözler Rusya’nın saldırısını hiçbir şekilde haklı göstermez. Batılıların geçmişte Rusya’nın değiştiğini düşünerek verdikleri sözlere rağmen sonradan Rus topraklarına NATO’nun komşu olması Putin’in gözünde ülkesinin NATO tarafından sarıldığı ve tehdit edildiği endişesini yaratmıştır.

Sefalet Mourinho’yu gelip buldu

Rahmetli baban mezarından çıksa Türkiye süper liginin temposuna uyum sağlar. Herkes çok nazik, kimse haddini aşmıyor, kimse ötekine ne yan gözle bakıyor ne de meydan okuyor. Kahve içme tadında, mola vere vere; hazzı sonuna kadar erteleyerek, her anın keyfini sonuna kadar çıkararak. Tamı tamına 122 yıldır bu böyle.
- Advertisement -

PKK ve Türk solcuları (2) “Adam öldürmeyi oyun mu sandın?”

Bir Eski Tüfek evinde büyüdüm. Daha baştan Leninist bir ortamdı. Bense gittim, Maoist oldum. Babam (Erdoğan Berktay), hep söylerim, bütün çelişkileriyle, herhalde çelişkileri sayesinde, kendi kuşağının en parlak Marksist aydınıydı. Hem komünistliği vardı, hem de Aydınlanma şüpheciliği. Benimki kadar bir dogmatizmi kaldıramadı. Zaman zaman gerildi bu yüzden aile ilişkilerimiz. Gene de elinden geldiğince uyarmaktan, görece akla mantığa çağırmaktan geri durmadı. Megalomanların peşinden gitmemek, kişiye tapma kültlerine kapılmamak konusunda ince imâlar dinledim örneğin. Bir seferinde de şöyle dediydi: “Bak efendi, bu ülkede senin dediğin silâhlı mücadele olmaz. Koşulları yok. Ama onlar, berikiler bir şey yaparsa bilemem.”

En Son Çıkanlar