Gürcistan ve Ermenistan, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin statüsünü kabul etti. Mahkemenin Putin hakkında yakalama kararı var. O iki ülkeye gidemiyor. Geriye Azerbaycan kaldı. Azeriler dengeli politika izlemeye çalışıyor. Üstelik Azerbaycan fosil yakıt zengini. Putin’in Azerbaycan ziyaretinde Hindistan, İran, Azerbaycan, Hazar Denizi, Rusya rotalı bir koridor ortaya çıktı. Rusya uzun zamandır bunu amaçlıyordu. Bu, Batı yaptırımlarından kaçış yolu.
Tarih şunu göstermiştir ki, halklar ve toplumsal meşruiyetin üzerine yönetimlerini inşa eden hükümetler savaş kararlarını çok kolay almamışlardır. Ancak zulmün seviyesi artıkça ve ABD ve Batılı ülkelerin bu zulmün destekçisi olmaya devam ettiği de dikkate alındığında, savaşın kaçınılmaz olacağı öngörülebilir. Nasıl ki II. Dünya Savaşı öncesi uluslararası kurumların işlevsizliği yeni bir savaşa yol açtıysa, Gazze Saldırıları da kapsamlı bir çatışmaya yol açabilir.
Demokratik özerklik tezlerinden sonra yeniden “bağımsız Kürdistan için savaş” diyen Murat Karayılan’ın açıklamalarını dinlerken bir dejavu halini tekrar yaşadım. Lise yıllarım. Batman’da okulun bahçesinde iki bin öğrencinin gözü önünde beş Apocu, Türkiye içinde, şiddetsiz bir siyasi çözümü savunuyorum, TKP’liyim diye beni bacaklarımdan vurdular.
Biz yaşlandık, neredeyse PKK’yi kuran kadrolar dağda ecelleriyle ölecek yaşlara geldiler ama mesele devam ediyor.
Yaşlanan, “gitmekte olan” insanların da, düzenlerin de gelmekte olan gençlere ihtiyacı var. O yüzden “bizim ihtiyacımız olan gençlik”i tanımlıyor, istiyoruz hayatımızda, politikalarımızda. Kıyâs-ı nefsle sıralıyoruz taleplerimizi, nasihatlerimizi. Ve şapkamızdan asla çıkaramadığımız tavşanın ölüsünü veriyoruz onlara: “Hadi dirilt!” Sonra da şaşırıyor, sarsılıyoruz o kız çocuğunun azarıyla: “Bu ne cüret!”
Cemil Meriç’in üslubu muhafazakâr dindar bazı yazarları üslubuyla etkiledi, her biri üsluplarında Cemil Meriç’i taklit ve takip ettiler. Sağ muhafazakâr kesime cazip gelmesinin bir sebebi tarihe ve geçmişe ilişkin okurlarına büyük bir özgüven telkin etmesiydi. 1984’te Genel Yayın Yönetmenliği’ni üstlendiğim İnsan Yayınları’nı kurunca Cemil Meriç’in kitaplarını yayınlama kararı aldık. Umrandan Uygarlığa, Kültürden İrfana ve Bu Ülke kitaplarını yayınladık. Yanılmıyorsam, onu en son vefatına yakın bir iftar yemeğinde Cevat Özkaya’nın evinde gördüm, bir daha görmek nasip olmadı. Geçenlerde bir kitabı ararken elime eski A4 eb’adında epey sararmış bir teksir kağıdı geçti, baktım Cemil Meriç’in bir sohbetinden aldığım notlar. Serbestiyet’teki ilk yazım Cemil Meriç’ten aldığım notlar olsun diye düşündüm.