Gezi meselesinde iktidar cephesindeki en tavizsiz olan, AYM ve AİHM kararlarının bile ezilip geçilmesini savunacak kadar ileri giden şahin kanat içinde özellikle MHP ve Cumhurbaşkanı’nın Hukuk Başdanışmanı Mehmet Uçum dikkat çekiyor. Tuhaftır 2013’de Gezi Parkı olayları sırasında hiç de şahin değillerdi. Peki, Gezi davası konusunda neden bu kadar radikal ve tavizsizler? Neden bunu surda gedik açtırmama meselesine çevirdiler?
Tarık Ziya Ekinci eşitlik ve adaletten yana sosyalist bir Kürt’tü. “Kürt meselesiyle Türkiye’nin demokratikleşmesi birbirine sıkı sıkı bağlıdır” derdi. Bu nedenle milliyetçilikten uzak bir duruşu vardı. Bazen kafama bir şey takıldığında ona sorardım ve zaman zaman da belli meselelerde aramızda farklılık oluşurdu.
Geçmişte Erdoğan’ın “Türkiye ittifakı” vb bazı sözleri ya da son genel seçimler sonrasında yaptığı bazı ‘rasyonel’ tercihler bazı kesimleri umutlandırdıysa da Erdoğan otokratlığında en küçük bir yumuşama bile olmadı. En son Can Atalay’ın milletvekilliği konulu meclis oturumunda yaşananlar bu iklimin değişmesinin söz konusu bile olamayacağını gösterdi. Bu olayı önceleyen “normalleşme” girişiminin başına gelenler de meydanda.
AK Parti, iktidar yolculuğunda birbirine tamamen zıt iki yol takip etti. İlk yol ülkenin önünü açarken, ikici yol ülkeyi çıkmaza soktu. Ancak buna rağmen seçmen Mart 2024’e kadar AK Parti’yi ilk sırada tutmaya devam etti. Bunun bir sebebi iç ve dış tehditlerin ciddi görülmesi ve önceliğin bu tehditlerin bertaraf edilmesine verilmesiydi. İkincisi ise, muhalefetin seçmen çoğunluğunda, ülkeyi idare edebileceğine dair yeterli güveni oluşturamamasıydı.
Mahmud Abbbas, Yahudileri toptan düşman gören zihniyeti reddediyordu. “Camiler de bizimdir, kiliseler de” diyerek, dinler arası kardeşliğe vurgu yapıyordu. Düne kadar Mahmud Abbas’ı yok sayan çevreler, yavaş yavaş onun söylediklerini önemsemeye başladılar. Mahmud Abbas’ın yeniden ilgi odağı haline gelmesi, İslam dünyası açısından bir paradigma değişikliğine işaret ediyor olabilir.