Gazeteci Mete Sohtaoğlu Cumhuriyetçilere yakın Heritage Foundation’ın hazırladığı, ABD’nin federal yönetiminde kapsamlı değişiklikler öneren planı yazdı. Trump’ın seçilmesiyle hayata geçirilmesi planlanan “Proje 2025” ile ABD’yi bekleyen değişiklikler neler? Trump’a karşı düzenlenen suikast girişiminin ardından bu soru gündemde
Ahmet Arslan’ın Urfalı olması sadece bir kazadır. Kendisini hariç tutsak bile ona hayran çoğu insanın nazarında bu talihsiz bir kazadır. Çünkü Ahmet Arslan
dünyadaki hayat yarışmasına Urfa’dan katılmıyor. Sanki Urfa’ya zorunlu tayini çıkmış bir İzmirli yarışmacı gibi mutsuz. İzmirli de değil, belki Atinalı. Bu nedenle İbrahim Tatlıses ile Ahmet Arslan arasındaki tercih iki Urfalı veya Urfa için iki gelecek arasındaki bir tercih değil Urfa ile Atina arasında bir tercih. Dolayısıyla soruyu şöyle sormalı: “Urfalılar karar vermeli: Urfa mı, Atina mı?” Urfalıların cevabını tahmin edebilirsiniz.
Peki, ırkçı ideolojinin ilan ettiği günah keçisinin, kötülüğün kaynağı olduğuna insanlar nasıl ikna oluyor? Birey, toplumsal gerilimin yarattığı durumu aşmak için kendisine bir kurban arıyor. İşte bu kurban, toplumsal gerilimin mal edileceği, üzerinden anlatılacağı günah keçisi oluyor. Burada etnik azınlığın suçlu olduğuna ikna olmayı sağlayacak yansıtma (projeksiyon) süreci devreye giriyor. Böylece ırkçı, kendi saldırganlığını kurbanına aktarmış oluyor.
Lenin hem, emperyalistler-arası çelişmeler uzlaştırılamayacağı; yeryüzünün teritoryal paylaşımı bir kere tamamlandıktan sonra bu paylaşımın ancak savaş yoluyla değiştirilebileceği gerekçesiyle, savaş kaçınılmaz gözüyle bakıyor. Hem de içten içe, savaşın (yol açacağı insanî felâket bir yana, ki Lenin pek aldırmıyor böyle acılara) küçük, sert, sıkı ve illegal Bolşevikler için tarihî bir fırsat olabileceğini düşünüyor. Her iki açıdan da hedefi 12’den vuruyor. Hem savaş çıkıyor. Hem de savaş devrime yol açıyor.
Yaşlanmanın, uzun yaşamanın, hatta yaşamanın insana etkisi, yarattığı duygular meşrebine, nabzına göre şüphesiz. Hayatın sırrını “takma kafana”yla özetleyenler az değil. Öyle yaşamaktan bir tür mahcubiyet duyanlar ise değerli. Utanma”nın toplumsal kıymetini, yokluğunun ne rezilliklere yol açacağını yaşayarak, tepeden tırnağa görerek öğrendik.