Donald Trump’ın büyük bir zafer elde ettiği 5 Kasım başkanlık seçimlerinden tam iki hafta sonra, Trump’ın radikal kabine adaylarını öğrenmek ve sunucularla öfke nöbeti geçirip sövmek için ABD’nin en liberal televizyon kanalı MSNBC’yi açan Trump karşıtlarını pek de iyi bir sabah sürprizi beklemiyordu. MSNBC’nin en çok izlenen programlarından Morning Joe’nun (“Sabah sabah Joe” çevirisi daha makul sanki) sunucularından Joe Scarborough ve eşi Mika Brezinzski, ekran başındaki sevenleriyle 18 Kasım sabah 9’da kahvelerini püskürtecek özel bir haber paylaştı. 2017’den beri Trump’ı en sert şekilde eleştiren, Trumpçıların ekrana çıkarılmaması gerektiğini dahi söyleyen ikili, Trump’ın ikinci seçim zaferinden sonra “ilişkileri sıfırlamak” için Mar-a-Lago’ya gitmiş ve Trump’la baş başa görüşmüştü.
17 senedir her sabah günlük haberler, özel kulis bilgileri ve genellikle Starbuck sponsorluğunda taze kahveleriyle seyircilerini karşılayan ikili, objektif haberleriyle değil, kişisel yorumları ve editöryel tavırlarıyla sadık bir izleyici kitlesi elde etmişti. Brezinski ve Scarborough sadece rutin programlarıyla reytinglerde üst sıralara ulaşmamış, aynı zamanda birbirleriyle de program sırasında yakınlaşıp evlenmişti. Joe Scarborough, aslında bir gazeteci değildi. Muhafazakar bir hukukçuyken Cumhuriyetçi Parti’den siyasete atılmış, 1994-2000 yılları arasında Florida 1. Bölge’yi Kongre’de temsil etmiş eski bir siyasetçi. 2000 yılında siyasetten çekilip medya sektörüne atılmış, MSNBC’de program yapmaya başlamıştı. Scarborough, Cumhuriyetçi Parti’nin Trump’ın eksenine girmesiyle partisinden uzaklaştı; kürtaj karşıtı, illiberal (liberal düşmanı) muhafazakar bir siyasetçinin içinden, “Cumhuriyetçilere karşı empati kurmaya odaklanan, Trump karşıtı muhafazakarlara da hitap etmeye çalışan sıkı bir Trump karşıtı” çıktı. Her ne kadar Trump ile 2016 önseçimlerinde yaptıkları söyleşilerde Trump’ın övgüsünü alacak kadar sıcakkanlı olsalar da Trump’ın başkan seçilmesiyle bu flört dönemi sona ermiş, Trump sunucu çifte çok ağır hakaretlerle saldırmaya başlamıştı: “Psikopat Joe”, “Yüz kaldırma operasyonları nedeniyle yüzü kanayan düşük zekalı Mika”.
Morning Joe böylece Trump’ın başkanlığı döneminde Trump karşıtı Demokratların ve liberallerin “haklıyız” hissini kolektif bir şekilde yaşadığı bir sabah ritüeline dönüştü. “Rusya yanlısı Cumhuriyetçiler” ve “Diktatör Trump” demokrasi karşıtı, makul Amerikalıları birleştiriyor, Cumhuriyetçilerden birçok Trump karşıtı Joe’nun siyasi serüvenini izleyerek programda Trump’ı eleştiriyor, muhafazakar seçmenlere sesleniyordu. Trump ise 2001 yılında Joe’nun Florida’daki ofisinde bir kaza sonucu hayatını kaybeden stajyeri üzerinden komplo teorilerini yayıyor, Joe’nun yargılanması gerektiğini söylüyordu. Nitekim kısa bir süreliğine de olsa 2024 zaferi sonrasında Adalet Bakanlığı’na aday gösterdiği Matt Gaetz de bu teorilere inanan sıkı bir Trump trollüydü.
Bu nedenle 2024 seçimlerinin ardından Joe ve Mika’nın ani bir kararla Trump’ı ziyaret etmesi herkesi şaşırtmış, “yargılanmaktan mı korkuyorlar?” sorusunu akıllara getirmişti. Düne kadar Trump’a sövme ritüellerine katılan Morning Joe seyircilerinin bu ziyareti sindirmesi pek kolay olmadı. Özellikle Trump’ın bu ziyaretten hemen sonra “tövbe kapım açık” anlamına gelen “Pek çok gazeteci, muhalif görüşme çağrısında bulunuyor. Ben intikam almak, tribünlere oynamak ya da bana çok adaletsiz, hatta akıl almaz derecede kötü davranan insanları yok etmek peşinde değilim. Her zaman ikinci ve hatta üçüncü bir şans vermek isterim ama asla dördüncü bir şans vermeye istekli değilim – işte bu noktada çizgiyi koruyorum.” şeklindeki sözleri Joe ve Mika’ya yönelik “korkak, hain” ithamlarını pekiştirdi. Yine özellikle liberal kadınların yoğun bir şekilde izlediği The View programının sunucularından Sunny Hostin, Joe ve Mika’yı “yüzüğü öpmek”le suçladı, gerçek anlamda bir gazeteci olmadıklarını dahi söyledi.
Morning Joe’nun bu ziyareti ve ilişkileri sıfırlama kararı sonrasında reytingleri %15 oranında düştü. Aslında reytingleri düşen sadece Morning Joe değildi. Trump karşıtı liberal ana akım televizyon kanalları MNSBC ve CNN’in reytingleri seçim sonrasında yarı yarıya düşmüş, ABD medyası hızlı bir şekilde “biz nerede hata yaptık?” tartışması içerisine girmişti.
Morning Joe sunucuları için bu hata Trump hakkında konuşurken, Trump ile konuşmamaktı. The View’in liberal sunucularına göreyse hata Trumpçılara “haddinden fazla” alan açmaktı, Morning Joe gibi “taviz vermekti”. Liberal ana akım medya, “ne oldu da Trumpçı, muhafazakar veya Cumhuriyetçi izleyicilerimizi tamamen Fox gibi kanallara kaybettik?” diye düşünmek yerine birbirini yemekle uğraşırken Demokrat Partili elitler de bu tartışmayla bağlantılı yeni bir soru ortaya attı: 2024 seçimlerini ana akım değil de podcastler mi belirlemişti? Kamala Harris’in ünlü podcast yayıncısı Joe Rogan’a konuk olmaması mı seçimin kaderini etkilemişti? Demokrat Parti’nin neden bir Joe Rogan’ı yoktu?
Türkiye, Amerika’daki bu “kutuplaşma” tartışmalarını büyük bir tecrübe ve “bilindik hikaye bunlar yeğenim, alışacaksınız” özgüveniyle izlerken ne tesadüf ki liberal Amerikan medyasının ve elitlerinin aklını kurcalayan bu soruların bütün cevabı Amerikalı bir Türk’teydi: Hasan Piker, Twitch’teki adıyla Amerika’nın Hasan Abi’si.
Leman, Penguen’den Twitch’e
1991 yılında New Jersey’de doğan Hasan Piker, İstanbul’da büyüyen bir Türk kökenli Amerikalı. Amerika’nın en ünlü Youtube programlarından The Young Turks’un solcu yapımcı ve sunucusu Cenk Uygur’un yeğeni. Kendi anlatımıyla çekirdek ailede lisansüstü eğitim almamış tek kişi. Annesi sanat tarihçisi Ülker Sedef Piker, babası ise uzun yıllar Sabancı Holding’te çalışmış ekonomist Mehmet Piker. Üniversite yıllarında ABD’ye geri dönen Hasan Piker, iletişim ve siyaset bölümü bölümlerinden mezun. Üniversite döneminde Cenk Uygur’un TYT kanalında staj yapmaya başlayan Hasan Abi’nin kamuoyuna çıkışı ise Bernie Sanders ve Amerikan solunun ana akımlaştığı 2016 senesi.
Demokrat sosyalist Bernie Sanders’in sürpriz bir şekilde Hillary Clinton karşısında adaylık önseçiminde oyların %43’ünü aldığı 2016 senesinde ABD, Demokrat Parti’nin daha önce bu tür süreçlerle içli dışlı olmamış heyecanlı genç solcu kuşağıyla tanışırken Cenk Uygur ve TYT de dönemin ruhuna uygun bir şekilde genç, karizmatik bir solcu ekran yüzüyle Youtube seyircisinin karşısına çıktı. Hasan Piker, kısa ve tematik videolarla Facebook ve Youtube’dan videolar paylaşıyor, solcu gençlerin dikkatini çekecek bir dil kullanarak gündem oluşturuyordu. “The Breakdown” serisinden sonra Piker, genellikle takipçileriyle konuşarak video oyunu oynayan erkeklerin yayın yaptığı Twitch platformuna geçti ve kendine özgü bir dille günlük yayınlar yapmaya başladı.
Hasan Piker çok kısa bir sürede ABD’nin en ünlü siyasi içerik üreten Twitch yıldızı oldu. 2020 seçimlerinde kendisi gibi Amerikan solunun genç yıldızlarından Alexandria Ocasio-Cortez ile birlikte siyaset konuşup Among Us oyununu oynadı, 2020 seçim gecesi yaptığı 16 saatlik canlı yayın 230 bin anlık izleyiciyle gecenin en çok takip edilen içeriklerinden biri oldu. Hasan Piker, bu ivmenin ardından haftanın her günü sabah 11’den akşama kadar 8-9 saatlik canlı yayın açtı, takipçi ve hayran kitlesini her geçen gün genişletti.
Hasan Abi sadece abone gelirleriyle yılda yaklaşık 3 milyon kazanıyor, Twitch’te 2.8 milyon takipçisi var. 8-9 saatlik yayınlarının izlenme sayıları 600 binlerde. ABD’nin en çok takip edilen, izlenen Twitch yayıncılarından biri. Yayınları oldukça komik. Kendi tabiriyle siyasi mizaha olan ilgisi Türkiye’deki çocukluk yıllarındaki mizah dergilerine dayanıyor. Söyleşilerde isim zikretmese de büyük ihtimalle geçmiş yıllarda yayınlanan Leman ve Penguen gibi dergilerden etkilendi, Türkiye’deki siyasi mizah kültürünü ABD’deki güncel meselelere yansıttı. Böylece ABD uzun bir süredir Amerikan solu veya Trump karşıtlarının kullanmadığı kadar hicivli, sterillik ve iptal kültürünün hedefi olma kaygısından uzak, sarkastik bir yorumcuyla tanıştı.
Hasan Abi, mahlasının hakkını verecek şekilde sadece siyasi olayları yorumlamıyor, hayata dair abi tavsiyeleri de veriyor: İlk randevuya nasıl çıkılır? İyi bir flört hayatı için ne yapmalı? Diyet tavsiyeleri, fitness tüyoları. Her sabah 6’da kalkıyor, önce köpeğini gezdiriyor, ardından vücut antremanını yapıyor veya basketbol oynuyor. Yediği her öğünün kalorisini tutuyor. Vücut gelişimini anlık bir şekilde paylaşıyor. Böylece seyirci kitlesiyle hayata ve gündelik sıkıntılara dair de sahici bir bağ kuruyor. Hasan Abi’yi izleyen biri sadece siyasi olaylarla hakkında düşünmüyor, gündelik hayatta karşılaştığı sıkıntılara dair de somut bir dünyayla karşılaşıyor.
CNN’deki veya MSNBC’deki sıkıcı sunucularının aksine Hasan Abi’nin dünyası daha renkli. Muhafazakar yorumcularla içerik çekiyor, arka planda Trump mitinglerini, Fox News’i açıp izliyor, dalga geçiyor, siyasi olmayan içerik üreticileriyle de yayın yapıyor. En önemlisi ABD medyasının yok saydığı bir çok şeyi gündeme taşıyor: Gelir adaletsizliği, göçmenlerin yaşadığı sıkıntılar ve en önemlisi Gazze soykırımı. Hasan Abi, Gazze’de yaşanan soykırımı Amerikalılara en etkili şekilde ulaştıran, ABD’nin İsrail desteğini en çok eleştiren isimlerden biri. Bu nedenle ana akımdaki ve Cumhuriyetçi Parti’deki birçok İsrail destekçisi tarafından “antisemitist” olmakla suçlanıyor.
Özellikle maskülen ve spor yapan bir erkek olarak genellikle Trumpçı sağcı erkeklerin baskın olduğu bir online yayın atmosferinde kadın haklarını, sol fikirleri, LGBTİ ve azınlık hareketlerini savunması, İslamofobiyle mücadele etmesi, marjinalleştirilmiş toplumsal gruplarla dayanışma mesajı vermesi ve bunu yaparken de birçok Demokrat Partili gibi “sıkıcı” bir “haklıyız” tavrını sergilememesi Hasan Abi’yi farklı kılan başka bir unsur. Bir diğer mahlası da bu nedenle “woke bae” yani, liberal bir genç kızın hayalindeki insan haklarına duyarlı, azınlıklara saygılı, liberal ve özgürlükçü ama spor yapan seksi, karizmatik ve yakışıklı, maskülen erkek arkadaş.
İşte tam da bu nedenle Trump’ın podcast ve alternatif medya dünyasındaki dominasyonu karşısında 2024 seçim sonuçlarını da hesaba katınca çaresiz kalan liberal ve Demokrat Partili elitlerin aklına gelen ilk isimlerden.
Bizim neden Joe Roganımız yok?
2024 seçimlerinin tek galibi Trump ve Elon Musk değildi. Aynı zamanda podcast yayıncılığı da bu seçimlerin kazananı oldu. Tabii ki hala en etkin siyasal iletişim aracı televizyon, fakat artık 100 milyon Amerikalı haftada en az bir podcasti düzenli olarak takip ediyor, dinliyor. Özellikle bu seçimlerde hem Kamala Harris hem de Donald Trump hiç olmadığı kadar çok podcast yayınına konuk oldu, özellikle belirli spesifik seçmen gruplarına seslenmek adına bu mecrayı aktif bir şekilde kullandı.
Trump, podcastleri ve Twitch yayınlarını özellikle genç erkeklere ulaşmak için kullandı. Dünyanın ve ABD’nin en çok dinlenen podcasti Joe Rogan’a konuk olduğu bölüm Youtube’da 52 milyon izlendi. Elon Musk da seçimlerden sadece birkaç gün öncesinde Rogan’a konuk oldu, 18 milyon izlenme aldı, programın neticesinde Rogan’ı ikna edip Trump’a oy çağrısı yaptırdı. Trump sadece Joe Rogan’a değil, genç bir erkeğin hobileri için izleyebileceği içeriklere de konuk oldu. Amerikan güreşi podcasti “Six Feet Under”, Amerikan futbolu podcasti “Bussin with the Boys” ve şaka içerikli videolar yapan Nelk Boys bunlardan sadece birkaçı. Trump, Adin Ross gibi tartışmalı sağcı isimlere de hiç çekinmeden konuk oldu. Yine komedyen Theo Von ile yayına çıkarak kokain hakkında dahi konuştu. Trump’ın stratejisi oldukça netti. Bu tür eğlence programlarına konuk olarak özellikle genç erkek seçmen nezdinde kendi imajını normalleştirmek, sandığa gitmeyen, siyasete ilgili olmayan ama ekonomik açıdan geleceğinden endişe duyan gençlerin desteğini çekmek. Nitekim bu genel strateji işe yaramış olsa gerek ki sandık çıkış anketlerine göre Trump genç erkek seçmen nezdinde oyunu 2020’e kıyasla 14 puan arttırdı ve Harris’in önüne geçti.
ABD’de özellikle genç erkekler arasında işssizlik ve eğitim kurumlarına kayıtlı olmama oranı giderek artıyor, genç kadınların iş gücü ve eğitimdeki konumları yükseliyor, genç kadın ve erkekler arasındaki uçurum açılıyor. Yaşanan bu değişim, özellikle genç erkekler arasında “hayatı sorgulama ve mana” arayışını da tetikliyor. İşte Joe Rogan ve Trump’ın teker teker konuk olduğu bu “bro” (kanka) dünyası da bu mana arayışının birer ürünü. Sisteme, belirsizliğe, kimi zaman kadınların, azınlıkların, geçmişten bugüne ötekileştirilmiş grupların kazanılmış haklarına duyulan öfke, bu tür yayınlarla seyirci arasında tutkal oluyor. Joe Rogan bu öfkeyi ilaç firmalarına, COVİD aşılarına yönlendirirken, kimileri göçmenlere, kimileri “woke liberallere” odaklanıyor.
Hasan Abi ise bütün bu dünyaya set çekerek bu öfkeyi büyük şirketlere, sermaye sınıfına, İsrail lobisine yönlendiriyor, sisteme karşı tepkili insanları iki zengin iş adamı Trump ve Musk’ın çeperinden kurtarmaya çalışıyor, özellikle de genç erkekleri.
Bütün bu podcast akımı karşısında Demokrat Partililer seçim hezimetinden sonra Joe Rogan’ın podcastine Kamala Harris’in konuk olmamasını ciddi bir şekilde eleştirdi, kampanya ekibini suçladı. Bütün bu tartışma özellikle genç erkeklerde yaşanan oy değişimiyle daha alevlendi.
Bazı Demokrat Partililer, Joe Rogan’ın Demokrat Partili versiyonlarının yaratılması, artık iyice partizanlaşmış ana akım liberal televizyonlara göre daha bağımsız duran, özgün yayın yapan, farklı seçmenlere ve görüşlere seslenebilen kanaat önderlerinin desteklenmesi gerektiğini söylüyor.
Hasan Abi işte bu tartışmada akla gelen ilk isimlerden. Bu nedenle uzun bir süredir CNN’den Obama’nın metin yazarlarının Pod Save America podcastine ana akım liberal mecraların ilgi odağı. “Liberallerin “Joe Rogan’ı” Hasan Abi olabilir mi?” sorusunun başrolü.
Fakat Hasan Abi’nin bu soruya cevabı hayata karşı duruşu kadar net.
Sadece podcast yeter mi?
Hasan Abi, Demokratların “Bizim Joe Roganımız olur musun?” sorusuna yanıtı biraz trajik: “Zaten bizim bir Joe Roganımız vardı: Joe Rogan’ın ta kendisi.” Rogan gerçekten de 2016’da Bernie Sanders’a oy vereceğini söyleyen, Obama’yı öven Demokrat Parti’ye sempatik bir yorumcuyken, Demokrat Parti değiştikçe ve sisteme yönelik öfkeyi dillendirmekte zorlandıkça partiden uzaklaşan bir isme dönüştü. 2024’te de Trump’ a oy vereceğini resmen açıkladı. Demokratların kültürel tartışmalarda farklı düşünen herkesi “steril” platformlardan uzaklaştırması nedeniyle, Sanders’in popülist bir dille savunduğu refahı tabana yayan sol politikaları terk etmesiyle gemiden inen seçmenlerden biri.
Hasan Abi’ye göre işte tam da bu yüzden elitlerin seçim sonrası medya üzerinden kurdukları özeleştiri faydasız. Zira mesele mesajı dillendiren gazeteci, mesajın yayıldığı mecra, konuk olunan podcast değil, mesajın ta kendisi. Hasan Abi’nin popüler olmasının ardından elbette kullandığı hiciv dili, karizmatik ve yakışıklı biri olması, spordan flört hayatına erkeklere tavsiyeler vermesi, fikirlerine, tarzına, fiziğine hayran olan kitlesiyle 7/24 temasta olması gibi iletişim taktikleri de yatıyor, ama en önemli kozu fikirleri. Hasan Abi her gün 7 saat boyunca canlı yayında büyük şirketlere, yolsuzluğa bulaşan siyasetçilere, işsizliğe, konut sıkıntısına, hayat pahalılığına sövüyor, sol politikaları anlatıyor, Cumhuriyetçilerle Demokratların neredeyse uzlaştığı kapitalizmi sorguluyor. Böylece sistemden istediğini alamayan geniş kitlelerin duygularını yansıtıyor. Ara sıra gaflar yapıyor, skandal açıklamaları da dile getiriyor, ama sesini çıkaracak aracı olmayan geniş bir topluluğunun dertlerini ve sıkıntılarını görüyor, en önemlisi bu sıkıntıları gördüğünü karşı tarafa hissettiriyor. Bu nedenle canlı yayında öfkelenip küfretmesi daha da sahici duruyor. Zira birileriyle kavga ediyor, durmadan bir mücadele veriyor.
Demokratların ise uzun bir süredir kavga ettiği biri yok. Demokrat elitlerin halka anlatacakları bir hikayesi yok. Steril bir platformları, “haklı” öfke nöbetleri var. Bu nedenle yıllarca Trump karşıtlığı üzerinden reyting yapan ana akım medya Trump zaferinden sonra ne yapacağını şaşırdı. Hikayesiz kaldılar.
MSNBC’den Joy Reid Şükran Günü’nde Trumpçı akrabalarla iletişimin kesilmesini savunurken, Morning Joe sunucuları soluğu Trump’ın malikanesinde aldı. CNN fıldır fıldır muhafazakar yorumcu aramaya başladı. Mevzuyu “Demokratlar çok fazla İsrail’i eleştirdi” noktasına çekenler dahi var.
Hasan Abi haklı. Demokratlar bu platformla, bu politikalarla, bu siyasetçilerle Hasan Abi’leri öne çıkarsa, Joe Roganlara her gün konuk olsa da seçim sonuçları değişmez.
Zira Hasan Abi’nin eğlencesiyle, diyetiyle, aşk hayatıyla, kıyafet önerileriyle kurduğu dünyasında sadece eğlence yok, Gazze soykırımı, konut sıkıntısı, market fiyatları, gelir adaletsizliği, göçmen hakları da var. Hasan Abi bir paket halinde dört köşeli bir dünya sunuyor, Demokratlar ise hala işin ambalaj kısmına odaklanmış durumda. Mevcut fikirlerini sadece Liz Cheney gibi eski tip Cumhuriyetçilerle, Kamala Harris gibi hikayesiz ve renksiz adaylarla değil, bir de “karizmatik, yakışıklı big boy”larla anlatmayı deneme telaşında.
Fakat Demokratların sadece Hasan Abi’lere ihtiyacı yok, Hasan Abi’nin fikirlerine, siyasi kavgasına ihtiyaçları var.
Bu nedenle belki de Amerikan medyasını Hasan Abi tek başına kurtaramaz, ama çıkış yolunu gösterebileceği kesin.
Bu çıkış yolunu anlamak içinse dünya ve ABD gündeminin hareretli olduğu bir günde Hasan Abi’nin Los Angeles’taki odasından yaptığı 8 saatlik bir yayını izlemek yeterli.