GÜNÜN YAZILARI

Kurbağa Manastırı

Kemal Gözler’in sunuş ve çevirisiyle Türkçeye kazandırdığı Kurbağa Manastırı, bir kurmaca, alegorik bir eser. Ülkemizin önde gelen anayasa hukuku hocalarından biri olan Gözler, içinde bulunulan vaziyeti pür bir hukuki metinle tasvir etmek yerine edebiyatla anlatmayı seçmiş. 14’üncü yüzyılda bir dünya kurmuş ve Türkiye’de üniversitenin başına gelenleri bir manastır ve bir rahip üzerinden Latince aktarmış.

Adalılar değişik tepkileri olan özel bir topluluktur

Adaya yıllar önce gelip yerleşmişler ve şehirliden farklı bir yaşam ve davranış biçimi geliştirmişler. İşte bu insanların sesine kulak vermelisiniz. Gördüğünüz gibi, protestoları bırakıp gitmediler. Adalı ısrarcıdır… Sessiz gibi görünür gerektiğinde hak aramak için harekete geçer. Adalı olmak farklı bir yaşam tarzını benimsemektir. Bunu anlamak gerek.

Yaşasın hayat!

Bu ülke, “Yaşasın hayat!” diyemeyenlerin ülkesi. Hayat değil, ölüm kutsanıyor bu ülkede. İhmallere bir şekilde mazeret bulunuyor, karartılamaz hale geldiği durumlarda ise kabahat sorumlulara değil ‘kader’e ve ‘fıtrat’a yazılıyor. Bu ülkede bir çığlığa, bir haykırışa ve silkinişe ihtiyacımız var. “Yaşasın hayat!” diyen ve önlenebilir her ölüm için sorumlulardan hesap soran bir haykırış ve silkinişe...Yaşasın hayat! Kahrolsun sorumsuzluk!

İspanya kazanınca, biz de kazanmış sayıldık

Maçtan sonra İngiliz hoca, kendine uzatılan mikrofonlara, İspanya’nın kupanın en iyi takımı olduğunu, finalde de çok iyi bir futbol sergilediklerini ve şampiyonluğu sonuna kadar hak ettiklerini söyler. Herkesin duygularına tercüman olur. Gerçekten de sağından soluna, sıkı taraftarından göz ucuyla bakanına, uzmanından müptelasına herkes, ilk gününden son gününe kadar kupaya İspanya’nın futbolu damga vurduğu ve şampiyonluk tacının İspanya’nın hakkı olduğu noktasında hemfikirdi. Böylesine bir uzlaşı, futbolda çok rastlanılır bir şey değildir!
- Advertisement -

Arafta düeti tamamlamak

Edirne’deki tarihî Mihran Hanım Konağı’nda düzenlenen törende iki yazar koltuğu konmuştu. Birinde Yiğit oturuyordu; diğer koltuk, Selahattin beyinki, boştu… şimdilik. Arafta Düet’in sonunda, kitabın iki yazarı, Yiğit ve Selahattin bey, uzun uzun “politik kurtlarını dökerek” düette senkronize oluyorlar. Fakat bence bu düetin hâlâ bir eksik yanı var: Yazarların biri kitabı kendi derisinin içinde yazmış, diğeri giysileri içinde.

En Son Çıkanlar