Bir kere gerçekçi olalım, iktidar istemedikçe bugünkü Meclis aritmetiği içinde muhalefetin erken seçim kararı alması mümkün değildir. Meclis çoğunluğu AK Parti-MHP ittifakındadır. Bu nedenle toplumda da bir erken seçim havası görünmüyor. Burada birkaç ihtimal bulunuyor. Bir ihtimal Cumhurbaşkanı, tekrar aday olmasının önünü açabilmek amacıyla Meclis’i feshedebilir. Ne zaman seçim olacağını da o belirler.
Avrupa’nın sağcılarına göre; Avrupa’daki kurulu düzeni solcular ve liberaller temsil ediyor. Yani sağcılar da kendilerince kurulu düzene isyan ettiklerini düşünüyor. Fransız seçimleri, önemli bir testti. Fransız halkı, bir kararın eşiğindeydi. İlk turun sonuçlarına bakanlar, Avrupa’yı sarabilecek bir faşizm ve nazizm tehlikesinden söz ediyordu.
Günah keçisi haline getirilenleri linç etmeye hazır bir kitle, kışkırtma çıkarmakta mahir gruplar ve kötülüğü harekete geçirmeyi gaye edinmiş siyasiler ortalıkta kol geziyor. Küçük bir kıvılcım şehirleri bir yangın topuna çevirebilir ve o top geçip gittiği her yeri küle çevirebilir. Ve ne yazık ki Türkiye’nin tarihi bu türden meşum hadiselere yabancı değil, bu ülkede insanlar birçok linçe ya da linç girişimine tanık oldu.
Artık Türkiye’deki dindarlar milliyetçileşerek, devletçileşerek sekülerleşiyor.
Sekülerleşiyorsun ama geleneksel Türk modernleşmesi gibi bu Batılılara benzeyerek, öz benliğini kaybederek yani onların tabiriyle “gavurlaşarak” olmuyor.
Üçüncü Dünya Savaşının Orta Doğu’da patlaması geçmişte olduğu gibi bugün de pek mümkün değildir. Orta Doğu Savaşları hep orada kalmış ve yayılmamıştır. Üçüncü Dünya Savaşını başlatacak birisi varsa o da köşeye sıkışmış ve savaşı kazanamayacağını anlamış bir Putin’dir.