Lütfen büyük liberal düşünürleri (ve tarihçileri) küçümsemeyelim. Lord Acton (1834-1902, yukarıda sağda; soldakini zaten tanıyorsunuz) daha 1887’de söylemişti canalıcı fikri: “İktidar yozlaştırır; mutlak iktidar mutlak surette yozlaştırır” (Power tends to corrupt, and absolute power corrupts absolutely).
Kürt aktörlere göre, Kürt meselesinin çözümü için özelde iktidarın, genelde Türkiye siyasetinin demokratik bir hatta girmesi bir mecburiyet. Ama sadece bu değil, Kürt siyaseti de değişmeli. Zira ancak sivil, diplomatik ve müzakereyi esas alan bir Kürt siyaseti çözüme katkı sunabilir ve gelecekte bir söz sahibi olabilir.
Fenerbahçe’yi, Galatasaray’ı, Adana Şehir Stadı’nda izledim. 1950’lerde İstanbul Mahalli Ligi vardı. 3 büyüklerin yanında, ünlü semt takımları İstanbul liglerine renk katardı: Vefa, Beykoz, Feriköy, Beyoğluspor, Taksim, Adalet, Emniyet, Sarıyer önemli kulüpler arasındaydı. Daha sonra “Milli Lig” kuruldu Ankara, İzmir ve Adana takımları da yarışmaya katıldı. Kulüplerin imkanları sınırlıydı. Öyle özel uçaklar falan nerede…
Yüzyıllardır şehirlerde ‘kıtmir’lerle birlikte yaşamış bir kültürde bütün köpekleri sokaklardan toplayıp uyutmak gibi toplu katliamın bir çözüm olarak savunulmasına, bu modern türcü temizliğe en fazla bu kültürün muhafazakarlarının karşı çıkması gerekir. Yüzlerce yıllık bir kültürü bir yasayla ortadan kaldıramazsınız.
Polonya uçurumun kenarından dönmüş ve geçtiğimiz yıl yapılan seçim yoluyla demokrasisin iğfal edilmesini önlemişken Macaristan, Slovakya, hatta Slovenya’da işler tersine gitmiştir. Özellikle Macaristan’da AB üyeliğinin demokratik hukuk devletinin ortadan kaldırılıp tek adam diktatörlüğüne dönüşmesini engelleyememiş olması, bu ülke liderinin NATO’nun genişlemesi, AB’nin Ukrayna’ya yardımları gibi temel politikalara çomak koyması AB için bitmeyen bir baş ağrısı olmuştur. Bunun üzerine genişlemenin pek de kibirli bir şekilde ümit edildiği gibi otomatik bir Avrupa değerlerine uyum getirmediği düşüncesiyle frene basılmıştır.