Oprah’tan eski Trumpçı Cumhuriyetçilere, Obama’lardan Hamas rehinesi ailelere onlarca kişinin konuştuğu Demokrat Parti kurultayında Filistinli Amerikalıların beş dakikalık kürsü talebi reddedildi. Bu hafta düzenlenen kurultayda ABD’nin ilk siyah kadın başkan adayı olarak tarihe geçen Kamala Harris ve Demokrat Parti elitleri, geçmişte kadınlara, siyahlara ve eşcinsellere açılan kapıları Filistinli Amerikalıların suratına kapattı. 31 yaşındaki genç Demokrat Partili Filistinli Müslüman Ruwa Romman, kürsüye çıkabilseydi Filistin’de doğup sürgünde ölen dedesinden, Kamala Harris’in aday olmasını sağlayan Fannie Lou Hamer gibi siyah kadın aktivistlerden bahsedecek, ölesiye nefret ettiği Trump’a karşı Kamala için oy isteyecekti. Sadece “kendine” Demokratlar Ruwa’nın beş dakika Filistin’den bahsetmesine dahi tahammül edemedi.
Kendisinden çok Devlet içindeki Yeni İttihatçı güçlerin temsilcisi olan MHP’nin ve liderinin taleplerinden de anlaşılabileceği gibi, iktidar ittifakının Devlet tarafı Erdoğan’ın yumuşamasını kesinlikle istemiyor. Öte yandan AK Parti, nöbetleşe zorbalığın bu son temsilcisi, iktidarı kaybettikten sonra muhalif kesimlerde var olan öç duygularının harekete geçireceği rövanşist hamlelerden çok korkuyor ve sertliği bu korkunun panzehiri olarak kullanıyor.
Oğuzhan Kayacan dergideki şiirini paylaşmış ve popüler söylenişiyle Kayacan’ı linç etmişler. İnsanın herhangi bir meselede olumsuz görüşleri olabilir, bir kişinin ya da kurumun yaptıklarını kınamak isteyebilir, bunu ifade edebilir. Yalnız linç yorumları kendini bariz şekilde ele veren bir formatta yazılıyor: Çoğunlukla içerikte hedef aldığı kişi ya da meseleyle ilgili hiçbir hakiki referans içermiyor. Linç edilen bir kişi olduğundan herhangi bir eser ya da metinden çok o kişiyle ilgili ifadeler oluyor.
Soru çok haklı: Bir önceki kuşak emeklilik ikramiyeleriyle ev ve araba alabiliyorken bu neden Y, Z kuşağı için artık bir hayal?
Ama bu sorunun cevabı eski Türkiye’nin övülmesinde değil.
Hatta konunun dünyanın en berbat enflasyon oranlarıyla son dört yıldır birlikte yaşamaya çalışmamıza rağmen Türkiye ile doğrudan bir ilişkisi bile yok.
Bunu sadece Google’a bu sorunu İngilizce olarak yazınca bile görmek mümkün.
Yılmaz Özdil, 21 Ağustos 2024 tarihli Youtube yayınında benim “Silivri Cezaevi insan ruhuna uygundur” dediğimi iddia etti. Tam tersine Özdil’in bahsettiği, 2010 yılında benim de aralarında olduğum gazetecilerin dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in davetiyle Silivri Cezaevi’ne yaptığı ziyarette, “Cezaevlerinin yapısı ve hücre sistemi insan ruhuna ve psikolojisine uygun değildir” demiştim.