Kemal Yamak için bir portre denemesi (2)
Yamak Kayseri’de tanıştığı iş adamlarından birinden özellikle bahseder: “Onun altın öğütlerini dinleyerek kendisini tanıdım. Çok da etkilendim ve faydalandım. Bu ilişkimiz yıllarca sürdü.” Bahsettiği kişi Rahmi Koç’tur. Yıl 1979’dur. 24 Ocak kararlarına birkaç ay, darbeye ve Yamak’ın Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanı olmasına bir yıl vardır. Başbakan Turgut Özal’ın başdanışmanı olmasına ise sekiz ve Cumhurbaşkanı Özal’ın Genel Sekreteri olmasına ise 10 yıl.
Trump’ın adeta yıkıcı bir iştahla hedef aldığı bloğun en kritik ülkesi olan Almanya, bir dönüm noktasında. Batı ittifakının (İngiltere hariç) önde gelen ülkelerinden İtalya, Almanya ve Fransa’da milliyetçi-sağ hükümetler iş başında. Buna rağmen, Rusya’ya karşı koyabilen güç eksenini de bu ülkeler oluşturuyor. İlginç bir şekilde, kendi kıtasında otoriterleşmenin başını çeken Avrupa sağı, öte yandan dünya çapındaki otoriterlik merkezlerine karşıt bir ağırlık oluşturuyor.
Yaşlı bir Halil’den, genç bir Halil’e. Eski Yale’li bir Halil’den, Columbia’lı bir Halil’e. Türkiyeli bir Halil’den, Filistin asıllı, Cezayirli bir Halil’e.
Örgütlenme yapısı ve ideolojik bağlılığı göz önünde tutulduğunda, Öcalan’ın çağrısının SDG/YPG’yi de kapsadığı aşikârdır. Lakin sahadaki mevcut şartlar SDG’nin de PKK ile aynı anda silah bırakmasını mümkün kılmıyor. O nedenle bu iki meseleyi birbirine bağlı ama ayrı takvimlerde ele almak gerekir.
Ece Gürel’in hikayesi toplumda giderek artan “New Age” inanç ve ritüellerle ilgili yeni bir tartışma başlattı. İddiaya göre Gürel bu tür yeni modern tarikatlardan birine bağlıymış ve Belgrad Ormanında bir çeşit ritüeli uygulamaya çalışırken yolunu kaybetmiş. Gürel’in üzücü hikayesi modern/seküler insanın içine düştüğü manevi boşluğun, inanç arayışının ve bunun getirdiği bunalımın bir yansıması olarak okunuyor.