Feyenoord’un Fenerbahçe’yi 2-1 mağlup ettiği maç, Rotterdam’ın ateşli atmosferinde oynanan bir taktik savaşıydı. Ancak bu savaşta, maçın ve oyunun kaderini belirleyen en temel unsur, Feyenoord’un yüksek tempolu oyunu ve buna bağlı olarak uyguladığı şiddetli bölgesel pres oldu. Bu iki unsur, Fenerbahçe’yi adeta depresif bir ruh haline sokarak, Jose Mourinho’nun takımını saha içinde çaresiz bıraktı. Feyenoord’un yüksek tempolu oyunu, maçın başından itibaren Fenerbahçe’yi kendi kalesine doğru itti. Bu tempo, sadece fiziksel bir baskı değil, aynı zamanda zihinsel bir çöküşü de beraberinde getirdi.
Kürtler, 50 yıllık sorunlarını ‘düşman’ iktidarla çözmeyi deneyince, onların sorunları, dertleri ve talepleri bir kenara atılıp sosyalistler ve emekli paşalar bir bildiri altında 100 yıldır bitmeyen Cumhuriyet'in elden gittiği teranesi türküsünü söylemeye başlayabiliyor.
PKK, silahını yaktı. Ne diyelim; darısı Kürdün bahsi geçtiğinde hemen zihnindeki silaha sarılan gazete köşelerindeki kalemşorların, ekranlara yuvalanmış çubuk ustalarının ve klavyelere çöreklenmiş cengaverlerin başına olsun.
Sidney’de köprüye akan on binlerce adım, yalnızca Gazze için değil, Avustralya’nın kendi vicdanı için atıldı. Mahkeme kararına rağmen yapılan bu yürüyüş, halkın suskunluğa karşı kolektif bir cevap vermesiydi. Soru artık şu: Bu ses, Canberra’da yankı bulacak mı?
Mubi, Sequoia Capital’den 100 milyon dolarlık yatırım aldı. Sequoia Capital, son dönemde İsrail’in askeri teknolojisine büyük fonlar aktarıyor: Yani Gazze’de çocukların öldüğü, kültürel mirasın yok edildiği, sanatçıların ve gazetecilerin hedef alındığı bir savaşın doğrudan sermaye akışıyla desteklendiği bir alana yatırım yapıyor.
Bu duruma itiraz gecikmedi. Aki Kaurismäki’nin de aralarında bulunduğu 37 sinemacı, Mubi’ye açık bir mektup yazarak bu ortaklığa karşı çıktılar.